SDG uzatmalara oynuyor: Entegrasyon için 2026 talebi
SDG ile Şam arasındaki entegrasyon süreci tıkanmış durumda. SDG, süreci 2026’ya erteletmek isterken, Şam son tarihi 31 Aralık olarak belirledi. Çekişme sahada çatışmaları körüklüyor; ABD ve Batı ise süreci kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmeye çalışıyor.
Suriye’de terör örgütü PYD/YPG’nin çatı yapılanması Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Suriye Hükûmeti arasında 10 Mart’ta imzalanan 8 maddelik mutabakata ilişkin müzakerelerde SDG, 2026’nın Mart ayını işaret etti. İki hafta önce Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, SDG’nin Şam’a entegrasyon için aralık ayına kadar süresi olduğunu, aksi halde bölgede Türk askerî operasyonunun gündeme gelebileceğini açıklamıştı.
Suudi merkezli Al Arabiya ve Al Hadath’a göre PYD/SDG’den ismini vermeyen bir yetkili, ABD’den Tom Barrack ve CENTCOM Komutanı Brad Cooper’ın PYD/SDG heyeti ile Şam’a yaptığı ziyarette, Şam yönetiminin anayasal bildirgede bazı maddelerin değiştirilmesini kabul ettiğini iddia etti. Kaynaklara göre özellikle ortak komitenin çalışmalarına yeniden başlanması planlanıyor. Bu komite, anayasal bildirgeye dair maddelerin düzenlenmesinden sorumlu. “Özerk Yönetim” heyetine yakın bir kaynak da komitelerin Şam’la görüşmeleri sürdüreceğini, ana gündemin ise SDG’nin orduya entegrasyonu olacağını belirtti. Aynı kaynak, 10 Mart Mutabakatı’nın uygulama süresinin gelecek mart ayına uzatılmasının muhtemel olduğunu, bunun sebebinin ise “henüz çözülmemiş bazı dosyaların daha fazla zamana ihtiyaç duyması” olduğunu söyledi.
PYD/SDG kaynakları, kendi bölgelerinde bazı devlet kurumlarının yeniden faaliyete geçmesini talep ettiklerini de bildirdi. Ayrıca komiteleri denetleyecek yeni bir komite kurulacağı, “10 Mart Anlaşması’nın maddelerinin uygulanmasının hızlandırılmasının” planlandığı kaydedildi. Sözde bu komiteler, daha önce kurulan karma heyetlere yardımcı olacak. Şam ve sözde Özerk Yönetim, 10 Mart’ta imzaladıkları anlaşmayla ortak komiteler kurmuştu. Anlaşma, Suriye’nin kuzey ve doğusundaki sivil ve askerî kurumların bütünleştirilmesini, SDG’nin işgalindeki Tişrin Barajı ve DEAŞ kampı gibi noktaların hükûmete devrini, anayasal güvenceyi, yerinden edilmişlerin geri dönüşünü ve tüm Suriyelilerin geçiş sürecine katılımını öngörüyordu.
PYD/YPG, SDG’nin orduya dahil edilmesi halinde kendi özerk yapısını korumakta ısrar ederken, Şam yönetimi bu talebi reddediyor. PYD/YPG ademimerkeziyetçi bir devlet yapısı talep ederken, Şam merkeziyetçi devletin korunmasında ısrarcı.
ÇATIŞMALAR ALEVLENDİ
Öte yandan Şam ziyaretinde Suriye Savunma Bakanı Marhaf Ebu Kasra, SDG ile ateşkes ilan etmiş, SDG ve Hükûmet kontrolündeki bölgeler arasında, özellikle Halep ve Rakka güzergâhında bazı yollar yeniden açılmıştı. Ancak 48 saat geçmeden taraflar yeniden çatışmaya başladı. Suriye devlet haber ajansı SANA’nın Savunma Bakanlığı kaynaklarına dayandırdığı açıklamada, SDG’nin Hükûmet mevzilerini hedef aldığı, bir askerin öldüğü ve birkaç askerin yaralandığı öne sürüldü. Fırat Nehri üzerindeki stratejik konumuyla hem enerji üretimi hem de su yönetimi açısından önem taşıyan Tişrin Barajı çevresinde son aylarda SDG ile Suriye hükûmetine bağlı güçler arasında sık sık gerilim yaşanıyor.
NELER OLMUŞTU?
Suriye’deki Halk Meclisi seçiminden bir gün sonra, 6 Ekim’de Halep’in Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerinde son yılların en şiddetli çatışmaları patlak verdi. Suriye hükûmeti kaynakları, SDG’nin çatışmayı başlattığını ve kontrol noktalarını aşmak için kazılan bir tünelin tespit edilip patlatıldığını bildirdi. Hükûmet, SDG’nin sivil kılığına girmiş militanlar göndererek güvenlik güçlerine saldırdığını da açıkladı. Buna karşılık SDG kanalları ise hükûmetin sivillere ateş açtığını ve geçiş noktalarını kapattığını ileri sürdü. SDG, karşılık olarak bölgedeki yerleşim alanlarına havan toplarıyla saldırdı. Çatışmalar her iki taraf için de kayıplara yol açarken, sekiz sivil hastaneye kaldırıldı. Saatler süren çatışmaların ardından yerel bir ateşkes sağlandı ve hükûmet yalnızca bir geçişi açarak gerilimi kademeli olarak düşürdü. Şam, çatışmanın genişlemesi halinde sivillerin zarar göreceği endişesiyle tarafları tırmanmayı durdurmaya çağırdı. Ancak bu, iki tarafın da müzakereler öncesi askerî kapasitelerini göstermesine engel olmadı. ABD tarafları arabuluculukla bir araya getirmeye çalıştı, görüşmeler yalnızca kısmi uygulamalar için geçici bir taahhütle sonuçlandı. Al Majalla’ya göre SDG içinde bazı gruplar siyasi çözümü desteklerken, diğerleri askerî müdahaleyi tercih ediyor. Bu da ilerlemeyi engelliyor.
ABD’NİN ODAĞI İSRAİL
Al Majalla’ya göre, özellikle bölgede ABD-İsrail ekseni ile İran arasındaki gerilim artarken, ABD Suriye’de çatışma istemiyor. ABD’nin Barrack ve Cooper ile bir anda bölgeye çıkarma yapmasının nedeni de buna bağlanıyor. Şam, SDG ile yürütülen müzakerelerde garantör ülkeleri istememesine rağmen, Barrack emrivakiyle PYD/SDG heyetini Şam’a getirdi. Al Majalla’ya göre toplantıda ABD dışında Fransız gözlemciler de yer aldı. Dergiye göre Şam, Fırat’ın doğusunu “çözmek” için hem iç hem de bölgesel baskı altında. SDG üzerinde ekonomik ve güvenlik baskısı kuruyor. Ekim başında altı geçiş noktasını kapatarak sivil ve ticari hareketi felç etti ve Deyrezor’a takviye birlikler gönderdi. Bu hamle, müzakereler başarısız olursa tırmanmaya hazır olduklarının işareti olarak yorumlandı.
Şara, müzakereler başarısız olursa “tüm seçeneklerin masada olduğunu” yineledi. Şam, SDG cephelerinde savaş hazırlıklarını artırırken, SDG de asker alımını hızlandırıyor ve Al Majalla’ya göre eski rejim askerlerini kendi bünyesine katıyor.
Jeffrey: Aşamalı güven inşası
ABD’nin düşünce kuruluşlarından Washington Institute, ABD’nin eski Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’in değerlendirmelerine yer verdi. Jeffrey, olası çözümün “aşamalı güven inşası” üzerinden şekillenebileceğini belirterek, bazı Arap bölgelerinin Şam’a devredilmesi karşılığında Kürtlerin yerel özerkliklerinin korunabileceğini savundu.
Diğer değerlendirmelere göre ise Gazze’den Fırat’a uzanan hatta yaşanan gelişmeler “geçici istikrar” dönemine işaret ediyor. Ankara daha geniş bir nüfuz alanı ararken, Şam sembolik kazanımlarla yetinmeye çalışıyor. ABD ise krizi çözmek yerine “stratejik dondurma” politikasıyla dengeleri koruyor.

