03 Ekim 2024 Perşembe
İstanbul 22°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sistem partileri Türkiye'yi çıkmaza sürüklüyor: Ya üretim devrimi ya sefalet ekonomisi

14 Mayıs öncesi iktidar seçim ekonomisine geçti. Muhalefet de vaatler üzerinden seçmene gidiyor. Seçimden sonra ne pahalılık ne de dış kaynak sorunu bitecek. Bu ortamda ekonomiyi bekleyen ya sefalet ya devrim.

Seçim Öncesi Ekonomik Vaatler Artarken, Seçim Sonrası Beklenen Sefalet ya da Devrim: Dış Kaynak Sorunu ve Pahalılık Bitmeyecek
A+ A-
EKONOMİ SERVİSİ

Türkiye ekonomisi yüksek enflasyon, yüksek piyasa faizleri, iç ve dış finansman darboğazı, geniş tanımlı yüksek işsizlik, depremin yarattığı on milyarlarca dolarlık hasar, artan dış borçluluk ve ödemeler dengesinin çevrilmesi zorlukları ile seçimlere gidiyor. Seçim öncesi hükümet, enerji indirimleri, EYT, KGF kredisi, emekli maaş zamları ve artırılan sosyal desteklerle bütçeyi normalde bir yılda verdiği açığı bir ayda verir hale getirdi. Bütçe açığı yılın ilk iki ayda 200 milyar lirayı aştı.

EYT, emekli maaş zamlarının bütçeye getireceği yük on milyarlarca dolar olacak. Bunun yanında kamunun artan dövizle iç borçlanması da kamu maliyesi anlamında risk teşkil ediyor. Hükümetin seçimi kazanmak uğruna uyguladığı seçim ekonomisinin yanında hayat pahalılığının sürmesi ve geniş tanımlı işsizliğin yüzde 20'lerin üzerinde kalması sefalet ekonomisinin (bir ülkede hem işsizliğin ve hem enflasyonun yüksek olması durumu) boyutlarını ortaya koyuyor.

ZOR GÜNLER DAHA BİTMEDİ

Hükümet cephesinde uygulanan Liralaşma politikası ise dolarizasyonu kırarak TL varlıkların cazibesini artırmayı amaçlıyor. Buna karşın yukarıda aktardığımız üzere devletin dövizle iç borçlanmasının ayyuka çıkması bu politika ile tezat. Bununla birlikte sanayiciler kamu alımlarında yerli ürün oranının istenilen seviyede olmamasından şikayet ederlerken, ihracatçılar da reel anlamında değerli kalan TL nedeniyle dış pazarlarda rekabet güçlerini yitirdiklerini ifade ediyorlar. Esasen ekonominin sorunları öteden beri büyük. Şubat ayında 11 ili yıkan deprem de bu sorunların üzerine geldi ve zorlukların boyutu katlandı. Nitekim uzun yıllarda hazır giyim ihracatçılarının başkanlığını yapan ve bu seçimlerde İYİ Parti'den aday adayı olan Malatyalı iş insanı Hikmet Tanrıverdi hafta içinde katıldığı bir yayında şunları söyledi: “Üç yılımız çok zor olacak.”

IMF'YE Mİ GİDELİM LONDRA'YA MI?

Peki HDP'nin de aday çıkarmayarak yandan destek verdiği 6'lı Masa'nın seçim sonrası Türkiye'ye sunduğu ekonomik çözümü ne? 6'lı Masa Ortak Politikalar Mutabakat Metni'ni daha daha önce bu sayfalarda detaylı irdeledik. Gerek ortak politikalar metni gerekse 6'lı Masa ekonomi kurmaylarının ve bu cepheye yakın ekonomistlerin çıkış yolu, ülkenin ihtiyaç duyduğu kaynak için dışarıdan “temiz kaynak” getirmek. Bir kesim bu “temiz kaynak” için IMF'ye işaret ederken bir kesim ise “Londra tefecilerine” gidilmesini öneriyor. Nitekim 6+1 masanın ortak adayı Kemal Kılıçdaroğlu da yakın zamanda Batı finans merkezlerinde “kimlerle olduğu pek anlaşılamayan” görüşmeler yaptı. Türkiye, Londra'nın kapısını çalması durumunda yeniden sıcak para komisyoncularının oyun alanı haline gelecek. Şayet muhalefetin kazanması durumunda umut edilen dış kaynak akışı neticesinde TL'nin nominal olarak da değerlenip dengeleri bozmaması için bazı ekonomistler Merkez Bankası'nın döviz alımları ile kurları dengelemesi gerektiğini belirtirken, bazıları mevcut sermaye kontrollerinin bazılarının sürdürülmesi taraftarı.

MİLLİ KAYNAKLARA GÜVENELİM

Hükümetin ekonomi kurmayları ise dış kaynak ihtiyacına çözüm bulmak için bir yandan ihracatçıyı teşvik ederken diğer yandan turizm başta olmak üzere hizmet gelirleri ile cari dengeyi toparlama çabasında. Dış bağımlı ekonomik yapı birkaç yılda kendine yeter hale gelemeyeceği için de geçiş sürecinde dış kaynağı Körfez'den temin etme yolunu seçti. Fakat bu kaynakların ne karşılığında hangi vade ve maliyetle verildiğini bilinmiyor. Zorlukları milletle birlikte sırtlamayı beceremeyen hükümetin karşısında çareyi dışarıda arayan bir 6+1 eşittir 7'li muhalefet var. Türkiye'yi seçim sonrasında yükselen borçluluk, kabaran iç ve dış açıklar, artan hayat pahalılığı ve işsizlik nedeniyle daha ağır bir sefalet ekonomisi bekliyor. Bu krize çözüm ise ne IMF ve Londra kapıları ne de Körfez'in kaynakları. Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hakan Topkurulu, Türkiye'nin kendi iç ve milli kaynaklarına güvenmesi gerektiğini söyledi.

Sistem partileri Türkiye'yi çıkmaza sürüklüyor: Ya üretim devrimi ya sefalet ekonomisi - Resim : 1
Hakan Topkurulu

ATLANTİK LİMANLARI GÜVENLİ DEĞİL

Vatan Partisi Ekonomi Siyasetleri Bürosu olarak hazırladıkları çözümleri anlatan Topkurulu öncelikle, “Bütün dünya çok büyük bir ekonomik girdabın içine girdi. Gün geçtikçe bu girdap hızlanıyor. Amerika ve Avrupa’daki banka krizi bu ekonomik krizin önemli göstergelerinden. Bu dünya krizi ile beraber Türkiye 2018 yılından bu yana ekonomik kriz ile birlikte, salgın ve en son 6 Şubat tarihinde iki büyük deprem felaketi ile karşı karşıya kaldı. Sadece bu deprem felaketinin maliyetinin 103 milyar dolar olacağı hesaplandı.” bilgilerini verdi.

“Türkiye’yi bekleyen sorunlar karşısında yönetmeye aday olan taraflar ne yapıyor?” diye soran Topkurulu, şunları söyledi:

“1-Cumhur İttifakı: 'Taç başı akıllandırır' özdeyişi ile bir yere kadar milli politikalar uygulamaya başlasa da, Atlantik sisteminden kopma konusunda tereddütleri ve ayağına dolaşan AK Parti içindeki asalaklar nedeniyle artık Türkiye’nin önünü tıkamaktadır.”

“2-Millet İttifakı: ise, ekonomik olarak Türkiye’yi tekrar IMF ve Londra tefecilerine mahkum edecek politikaları esas hale getirerek, Türkiye’yi ekonomik keşmekeşin içine sokacak politikalar izleyecektir.”

“Türkiye artık her iki ittifakın da izleyeceği ekonomik politikalarla yürüyeceği bir düzlemden çıkmıştır. Türkiye artık ancak Vatan Partisi'nin 'Üretim Devrimi' politikaları ile mutlu ve refah sahibi olabileceği, çoluk çocuğunu geleceğe güvenle hazırlayabileceği ekonomik politikalarla yönetilebilir.”

ÜÇ TEMEL ÇÖZÜME ÜÇ KAYNAK

Güvenli ve müreffeh bir Türkiye için Vatan Partisi'nin önerilerini sıralayan Topkurulu, “1- Depremin neden olduğu yıkıntının onarımı, 2- Çift haneli rakamlardan oluşan işsizliğin çözümü, 3- Cari açığı çözecek yatırımlar.” mesajı verdi.

Bunlar için ise kaynak yaratacak politikalar izleneceğini anlatan Topkurulu, bu kaynakları sırası ile şöyle aktardı:

“1- Türkiye’den muhtelif nedenlerle yurt dışına çıkarılan 300-500 milyar dolar arasındaki paranın yurda geri döndürülmesi için gereken girişimleri, her türlü uygulamayı kullanarak yapacak ve bu paraların geri getirilmesini sağlayacaktır. Bu paralar sahipleri tarafından yatırımlarda kullanılacaktır.”

“2- Türkiye bugün 0 ile yüzde 3 arası olan 'kamu tasarruf oranını' yüzde 20’lere doğru taşıyacaktır. Devlet, sanayi yatırımlarında, yatırımcı olarak öncülük yapacaktır.”

“3- Türkiye’de yapılacak sanayi yatırımlarının üretim ve geri ödeme süresine uygun dış kaynak bulunacaktır. Aynı zamanda bu yatırımlara ortak olmak isteyen ülke, şirket ve şahıslara da kolaylıklar sağlanarak yatırımın kendi içinde finansmanını sağlamasına da olanak sağlanacaktır.”

HER ALANDA KALKINMA PLANI

Türkiye'nin bu kaynaklarla çok süratli şekilde depremin açtığı yaraları onaracağını, işsizlik, cari açık ve enflasyon sorununa kalıcı olarak çözüm bulacağını savunan Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hakan Topkurulu, tarım ve hayvancılık konusunda yapılması gerekenlerin ana hatlarını şöyle çizdi: “Türkiye 5’er yıllık kalkınma planları ile ekonomik, kültür, sağlık, eğitim politikaları çizecektir. Türkiye tarımın üç ana girdisi olan gübre, mazot ve zirai ilaçlama da ithalat yapılan girdilerin Türkiye’de üretimine öncelik verecektir. Çiftçiye ise mazotu ucuz olarak temin edecek komşuluk ilişkilerini kullanacaktır. Türkiye 30 tane tarım havzasına sahiptir. Vatan Partisi havza bazında tarım planlaması uygulamasına başlayacaktır. Tarımda tüm teşvik ve ürün üretim çeşidi bu tarım planlaması aracılığı ile uygulanacaktır. Hayvancılıkta; yem, damızlık vb gibi sorunlar ortadan kalkacaktır. Tarım Kredi kooperatifi mağazaları yurdun her mahallesinde bulunacak şekilde örgütlenecektir. Bu mağazalar piyasalarda fiyat belirleyici olarak görev alacaktır. Et ve Süt Kurumu gibi üreticiyi destekleyen kamu kurumları yurdun her yerinde etkin olarak çalışacaklardır.”

PİYASAYA DEVLET MÜDAHALESİ ŞART

Para ve maliye politikalarında tamamen devletçi - müdahaleci politikalar izlenmesi gerektiğini dile getiren Hakan Topkurulu, şu mesajları verdi: “Merkez bankası diğer tüm Türkiye ekonomi kurumları gibi siyasi iktidar ile uyumlu şekilde çalışacaktır. Türkiye’de rüşvet, kayırma, suistimal, irtikâp, mobbing gibi suçlara uygulanacak cezalar can yakacak şekilde caydırıcı olacaktır. Türkiye Vatan Partisi iktidarında; dünyada dolar saltanatı yıkılırken oluşacak büyük ekonomik kaostan etkilenmeyecektir. Türkiye Vatan Partisi iktidarında uygulanacak Üretim Devrimi politikaları ile orta gelir tuzağından çıkacak, Asya’da başı dik onurlu ve refah içinde bir ülke olarak yerini alacaktır.”

Hakan Topkurulu Vatan Partisi Doğu Perinçek HDP