Sosyal medya milli güvenlik konusudur! ABD uçaklarını övüp Türkiye’yi karaladılar
Emperyalizm sosyal medyayı düşman saydığı ülkelerde silah olarak kullanıyor. ABD ve İsrail menfaatlerine aykırı hesap ve paylaşımlara müdahale edilirken, Atlantik yanlısı hesaplar rahatça kara propaganda yürütebiliyor. Son olarak, ABD’nin İran saldırısının ardından yaşandı.

ABD İsrail’le birlikte İran’ı vurunca, Türkiye’de sosyal medyada bir grup ABD yanlısı ve Türkiye karşıtı, kara propaganda başlattı. ABD’nin dünyanın en büyük gücü olduğu ve kimse tarafından yenilemeyeceği yönünde faaliyet yürütenler, Türkiye’nin millî savunma sanayisini aşağıladı. Bu durum hem sosyal medyanın millî güvenlik konusu olduğunu hem de etki ajanlığı yasasının önemini hatırlattı.
Sosyal medyada belli başlı gruplar ABD için uyuyan devin uyandığını, ABD’nin B-2 uçaklarını kimsenin yenemeyeceğini, KAAN uçaklarımızın bunları alt edemeyeceğini, yerli İHA ve SİHA’ların işe yaramayacağını ve savaş evreninin Allah’ının ABD olduğu gibi paylaşımlar yapıldığı görüldü.
Hesapların isimsiz veya “John F. Kennedy”, “Vouls”, “Keledîn”, “Asmin”, “Kullanıcı3” gibi takma isimler olması dikkat çekti. Profilinde ABD-Türkiye bayrakları bulunan eski İnci Sözlük kurucusu Serkan İnci gibi isimler de bu kara propagandaya katıldı. Bu konuda en çok paylaşımı yapan “John F. Kennedy” görünümlü “fsjohnkennedy1” hesabı, daha sonra profilini kapattı.
BARIŞ PINARI HAREKÂTI’NDA TÜRK HESAPLARI ENGELLEDİLER
Emperyalizm, sosyal medyayı, düşman saydığı ülkelerde silah olarak kullanıyor. ABD ve İsrail menfaatlerine aykırı hesap ve paylaşımlara müdahale edilirken, Atlantik yanlısı hesaplar rahatça kara propaganda yürütebiliyor.
Örneğin 2019’da ABD istihbarat teşkilatlarıyla bağlantılı olduğu bilinen ‘Atlantik Konseyi’ (Atlantic Council) adlı Washington merkezli düşünce kuruluşunun internet araştırmaları merkezi Digital Forensic Research Lab (DFRLab)’ın Barış Pınarı Harekâtı sırasında Türkiye’de sosyal medya eğilimlerini ele alan bir rapor yayımladığı ortaya çıkmıştı. Raporun yayınlandığı günlerde başta Vatan Partisi, Aydınlık Gazetesi ve Türkiye Gençlik Birliği (TGB) yöneticileri olmak üzere harekâtı destekleyen hesaplar twitterde askıya alınmıştı.
Baskı ve sansürün en yoğun olduğu yer, sözde özgürlüğün en geniş olduğu sosyal medyada. Bu yalnızca Türkiye’ye özgü bir durum değil. Rusya, Çin, İran, Filistin, Küba… Bu ülkelerde de Batı yanlısı hesaplar desteklenirken, direnen hesaplar kapatılıyor.
İSİMSİZLİK ENGELLENMELİ
Dijital platformlarda suç oranının artması, isimsizlik (anonimlik) konusunu sık sık gündeme getiriyor. Yalnızca etki ajanlığı değil, özellikle son zamanlarda sosyal medya üzerinden hakaret, tehdit, şantaj ve iftira gibi suçlar artış gösterdi. Anonim hesapların işlemiş olduğu suçların faillerine ulaşmanın zorluğu, bu sorunların çözümünü karmaşık hale getiriyor. Binlerce suç faili meçhul kalırken, ülkemizde Türkiye karşıtı kara propaganda ve Atlantik yanlısı etki ajanlığı rahatça yapılabiliyor.
Aydınlık 10 Ekim 2024’te de bu konuyu gündeme getirmişti. İfade hürriyetinin, kimliği belirli bireylere ait olduğunu belirten hukukçular, “Kayıtlı olamayan ve kimliği tespit edilemeyen kişilerin paylaşım yapma imkanı engellenmeli, sadece takip yapma imkanı tanınmalı. Yeni sisteme uyum sağlamayan şirketleri ile ilgili çeşitli erişim yaptırımlarına başvurulmalı.” demişti.
TÜRK MİLLETİ BAŞKASININ KAYIĞINA BİNMESİN
Bilişim uzmanları sık sık “sosyal medyada da milli dönemi başlatalım” dese de, yerli sosyal medya uygulamalarına yeterince devlet desteği verilmiyor. Hem ekonomik hem de bilgi güvenliği arka plana itiliyor. Eğer milletimizin başkasının kayığına binmesini istemiyorsak, tam bağımsızlığı hedefliyorsak, devletimizin bu konuda çalışmalar yapması veya yapan yerli şirketlere destek olması kaçınılmaz.
ETKİ AJANLIĞI YASASI ÇIKARILSIN
Bir önemli konuda etki ajanlığı yasası. Uzun süreden beri uluslararası ajanlık faaliyeti, son teknolojilerden yararlanarak ülkelerin içinde kamu güvenliğini, kamu düzenini tehdit ediyor. Fakat Türkiye’de henüz etki ajanlığını önleyecek tedbirler Ceza Kanunumuzda yok. Daha önce bu konu Meclis’e gelse de bazı muğlaklıklar taşıdığı için torba kanundan çıkarıldı.
Bu konuda tek öneriyi yapan Vatan Partisi oldu. O öneriyi tekrar devletimizin ve milletimizin dikkatine sunuyoruz:
YABANCI DEVLET VE KURUMLARIN YIKICI FAALİYETİNE KATILMAK
TCK Madde 302/A
(1) Yabancı bir devlet ya da yabancı bir kurumun, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve Türk milletinin bağımsızlığını, egemenliğini, bütünlüğünü ya da kamu güvenliğini tehdit eden yıkıcı faaliyetlerine katılanlar veya bu amaçla maddi çıkar sağlayanlar üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına çarptırılır. Bu faaliyette bulunan tüzel kişiler kapatılır.
(2) Fiil, savaş sırasında işlenmiş veya devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeyle karşı karşıya bırakmış ise faile sekiz yıldan on iki yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suçun, Türk Silahlı Kuvvetleri, Emniyet, Millî İstihbarat Teşkilatı’nda ve millî güvenlik açısından stratejik önemde birimleri ile proje, tesis ve hizmetleri yerine getiren kurum ve kuruluşlarda görev yapanlar tarafından işlenmesi halinde verilecek ceza bir kat artırılır.
GEREKÇE
Anayasamızın üçüncü maddesi, Türkiye Devleti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olduğunu hükme bağlamıştır. Ancak ceza mevzuatımızda devletin ve milletin bağımsızlık, egemenlik, toprak bütünlüğü ve kamu güvenliğini hedef alan yabancı güdümlü yıkıcı faaliyetlere katılmak ceza yaptırımına bağlanmamıştır. Son zamanlarda dünya kamuoyunda bu tür eylemler “etki ajanlığı” diye nitelenmekte ve suç kapsamına alınmaktadır. Bununla birlikte uluslararası hukukta “Etki ajanlığı” denen faaliyet ve suçların tanımı açık bir şekilde yapılmamıştır. Bu kanunla “Etki ajanlığı” genel hukuk ilkeleri içinde tanımlanmaktadır.
Bugün Türkiye’de seçimlere müdahale dahil, kamuoyu oluşturulması, devlet kurumlarının ve medyanın yönlendirilmesi, bir takım renkli kalkışmaların kışkırtılması, Türk Milletini ayakta tutan ahlâki değerlerin bozulması, devlet ve millete bağlılığın tahrip edilmesi, Türk Ordusu ve Polisinin itibarının zedelenmesine yönelik, yabancı devlet ve kurumların güdümünde faaliyet yürüten bazı yayın organı, dernek, kitle örgütü ve siyasi yapılar yardım adı altında milyarları bulan fonlarla yönetilmektedir.
Anayasamızın 69. Maddesinde “Yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan ve Türk uyruğu olmayan gerçek ve tüzel kişilerden maddi yardım alan siyasi partiler temelli olarak kapatılır” hükmü yer almaktadır. Ne var ki aynı yaptırım dernekler, vakıflar, meslek kuruluşları ve diğer tüzel kişileri kapsamıyor. Oysa bazı tüzel kişilerin yabancı yıkıcı faaliyetlere katıldıkları açık belgelerle kanıtlıdır. Madde önerisi bu alandaki boşluğu doldurmaktadır.
Türk Devletinin ve Milletinin bağımsızlık, bütünlük ve kamu güvenliğini tehdit eden yabancı etki ajanlığı faaliyetlerinin engellenmesi için ceza yaptırımlarının ötesinde kamu idaresinin sorumluluk ve görevlerinin belirlenmesine de ihtiyaç vardır. Bu bağlamda, yabancı fonlardan para akışının izlenmesi ve denetlenmesi gerekiyor.