Yandex
05 Aralık 2025 Cuma
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Topkurulu’nun yeni kitabı “ABD Neden Batıyor?” çıktı! ‘Atlantik düzeni çöküyor, Asya yükseliyor’

Vatan Partisi Ekonomi Siyasetleri Bürosu Başkanı Hakan Topkurulu ile “ABD Neden Batıyor?” kitabını konuştuk. ABD’nin çöküşünün gerekçeleri neler? Türkiye ne yapmalı? Topkurulu kitapta öne çıkan başlıkları değerlendirdi

Topkurulu’nun yeni kitabı “ABD Neden Batıyor?” çıktı! ‘Atlantik düzeni çöküyor, Asya yükseliyor’
TOLGA DİŞCİ

Vatan Partisi Ekonomi Siyasetleri Bürosu Başkanı ve Genel Başkan Yardımcısı Hakan Topkurulu’nun “ABD Neden Batıyor? - Doların Akıbeti” adlı kitabı haziran ayı başında Kaynak Yayınları’ndan çıktı. Paranın ve uluslararası para sisteminin tarihine genişçe yer ayrılan kitapta, doların nasıl refah aktarım aracı olarak kullanıldığı ayrıntılı bir şekilde anlatılıyor. Amerika Birleşik Devletleri ekonomisinin içine girdiği krizi, uluslararası dengeler ve Çin’in rolü kitapta kitapta ele alınıyor. Kitabı ve ABD’nin ve doların akıbetini Hakan Topkurulu’yla konuştuk. Topkurulu, bu süreçten Türkiye’nin çıkarması gereken dersleri de Aydınlık Avrupa’ya anlattı.

Sizi “ABD Neden Batıyor? - Doların Akıbeti” kitabını yazmaya motive eden temel neden nedir?

Beni bu kitabı yazmaya motive eden en önemli etken, Atlantik sisteminin ve NATO’nun uzun yıllardan bu yana özellikle Türkiye’nin içinde hakim duruma gelmesi ve başta medya olmak üzere birçok olanağı eline geçirerek insanların ruhlarını teslim almasını görmemdi. Olayları insanlara anlatarak, Atlantik sisteminin bir sistem olarak batmak zorunda olduğunu anlatmak oldukça zordu. Anlattığımda insanların akılları şuraya takılıyordu: “Bunlar çok güçlüler, ne yapar eder yollarına devam ederler.” Böyle bir kitap yazarak tüm gerekçeleriyle durumu anlatmaya karar verdim. Yani temel neden, insanlara detaylı olarak bu Atlantik sisteminin neden çökmek zorunda olduğunu ve içinde bulunduğu durumun ne kadar “acınası” olduğunu göstermekti.

Topkurulu’nun yeni kitabı “ABD Neden Batıyor?” çıktı! ‘Atlantik düzeni çöküyor, Asya yükseliyor’ - Resim : 1

PARANIN AKIBETİ VE SANAYİ GÜCÜNÜN EL DEĞİŞTİRMESİ

Kitabın yazılmasına sizi yönlendiren etkenlerden birinin, Atlantik'in gelişmiş kapitalist ülkelerine ait ekonomilerdeki gerilemenin iyice belirginleşmesi olduğunu ifade ediyorsunuz. Kitapta bu belirginleşme ayrıntılı olarak ele alınıyor. Burada kısa bir bilgilendirme yapmak gerekirse hangi başlıklar altında bu gerileme belirginleşiyor?

İki konuya ağırlık verdim. Birincisi, parayı anlatmaya çalıştım. Emperyalist sistemdeki iktidar tabii ki öncelikle silaha dayanıyor. ABD donanması hala yedi denizde geziyor biliyorsunuz. Bunun yanında, hedefler ekonomiktir. Silahı kullanma amacı da dünyada ne var ne yok, hepsini kendi ekonomik sistemi içinde değerlendirmek istemesidir. Bu yüzden paranın tarihsel gelişiminden ve bugünkü durumundan başladım. Sistemin para ayağı zaman içinde gerilemeye başladıkça diğer güçler de onun boşalttığı yeri almaya çalışıyor. Ya da tam aksine emperyalist sistemi iterek onu kendi sınırlarına hapsetmeye çalışıyor, bunun da bugünkü örneği Çin Halk Cumhuriyeti’dir.

İkinci ele aldığım konu da, ABD’nin sanayideki gücünü nasıl kaybettiği ve bunun Çin’in eline nasıl geçtiği oldu. Çin, bazı alanlarda yalnızca ABD’yi değil, tüm dünyayı geçiyor ve bu da ABD’yi kendi sınırlarının içine doğru iten bir etki yaratıyor. Örneklerle de bunu inceledim. 2008-2009 yılları birçok konuda Çin’in ABD’yi geçtiği yıllardır. İlginçtir ki bu yıllar aynı zamanda ABD’de o meşhur mortgage krizinin ortaya çıktığı yıllardır. Resmen sistemde bir kırılma yaratıyor bu yıllar.

‘LİBERALİZMİN EN BÜYÜK HATASI, TARİHSEL DERİNLİĞİNİN OLMAMASI’

"Para piyasalarına meraklı" kimi vatandaşların Atlantik sisteminin çöküşünü tespit edemediğini belirtiyorsunuz. Sizce neyi eksik ya da hatalı yorumluyorlar?

Liberalizmin en kritik hatası, tarihsel derinliğinin olmamasıdır. Liberalizme göre her şey o kadar olgunlaşmış ve sonuca varmıştır ki, bugün ulaşılan nokta “en olgun” noktadır. Bu yüzden tarihsel derinliğe ihtiyacı yoktur. Liberalizm için bir şeyin geçmişi, bugünü ve geleceği yoktur; her şey bugünle sınırlıdır. Dolayısıyla gelecek yalnızca “borsa ne olacaktır”, “parite ne olacaktır” gibi kendileri için ekonomik olarak adlandırdıkları bazı sorularla sınırlıdır. Tarihsel olarak bakmadığınızda para denen aracın nasıl geliştiğini ve örneğin imparatorlukları nasıl batırdığını bilemezsiniz. Örneğin Kubilay’ın egemen olduğu ilk kağıt parayı basan Çin’de Yuan hanedanını batıran kağıt paranın karşılıksız aşırı basımıdır.

Osmanlı İmparatorluğu’nun da batmasında büyük payı olan, Amerika kıtasından Avrupa’ya taşınan altın ve gümüşün yarattığı enflasyonun verdiği zarardır. Osmanlı’nın ilk tağşişi duraklama dönemi olarak tarif edilen döneme denk geliyor. Burada esas olan, Batı’da bu paraların bollaşması ve elinde yeterince altın ve gümüş olmayan Osmanlı’nın bu enflasyonla baş edememesi.

‘ENFLASYON, LİBERALLERİN EN ÇOK KORKTUĞU ŞEYDİR’

Bugün dikkat edin liberallerin en çok korktuğu şey enflasyondur. Biz ise aslında enflasyondan korkmayız. Sonuçta gelirleri buna göre ayarladığınız sürece eşitsizliğin önüne geçebilirsiniz. Ama onlar için istikrar yaşamsaldır. Çünkü enflasyon, kontrol edilemez hale gelirse Batı’da bu sistemin çökmesine sebep olacaktır, bunu çok iyi biliyorlar. Enflasyon yüzde 3’e indiği halde ABD’de, enflasyonu belirleyen etkenler ortadan kalkmadığı için son derece tedbirli ve yavaş gitmek zorunda hissediyorlar kendilerini.

ABD’DE DÜŞÜK ENFLASYON, DOLAR HEGEMONYASI İÇİN ŞART

Kitapta, bugünkü uluslararası ekonomik sistemin özünün anlaşılması açısından paranın tarihine geniş yer veriliyor. Dönemin en güçlü askeri ve politik aktörü olan Roma İmparatorluğu'nun parasının da uluslararası ticarette değişim aracı ve ölçü birimi olarak kullanıldığına dikkat çekiyorsunuz. Bu bilgi bize bugünü anlamak açısından ne gösteriyor?

Bugün ABD’nin parasının güçlü olmasının nedeni dünyada hem dış ticarette kullanılabiliyor olması, hem ölçü birimi olmasıdır. Dünyada geniş ölçekte ticarete konu olan tüm maddelerin fiyatlaması dolar üzerinden yapılır. Dolar aynı zamanda tüm paraların birbiriyle ilişkilerinde de ölçü birimidir. Örneğin Türk lirası ile Rus rublesini karşılaştırırken, bunları dolar üzerinden denkleştirerek karşılaştırırız. Bugün hakim olan dolardır; daha önce sterlin ve ondan öncelerde Roma dinarıydı. Bunlar sadece tasarruf aracı olmakla kalmamış, ölçü birimi de olmuşlardır. Bu paraların dikkat ederseniz, enflasyondan hiç etkilenmemeleri de böyle bir özellik kazanmalarından kaynaklanmaktadır. Enflasyon bu ekonomilerde çok küçük seviyededir. Merkez ülkede enflasyonun sıfıra yakın olması, parasının uluslararası geçerliliği için gereklidir ve merkez ülke için yaşamsaldır.

REFAH HIRSIZLIĞININ TEMEL ARACI, DOLAR EGEMENLİĞİ

Kitapta, "Eğer bugün gördüğü itibarı yarın göremezse, Atlantik ülkelerinin bütün refah ve zenginliği yerle bir olacaktır." diyorsunuz. Bu cümleyi biraz açar mısınız?

Atlantik sistemi, 1971’de Bretton Woods anlaşmasından vazgeçtikten ve 1973-74’teki petrol krizinden sonra, özellikle katma değeri düşük üretimi Türkiye, Çin, Hindistan gibi ülkelere devretti. Onun yerine paralarının senyoraj gelirini ön plana çıkarıyorlar. Örneğin ABD bugün müthiş bir ithalatçı çünkü bastığı paranın senyoraj gelirini kendi refahı için kullanıyor. Düşünsenize, ABD her yıl 1 trilyon dolar dış ticaret açığı veriyor. Yani dünyaya 1 trilyon dolar bedava bastığı parayı gönderiyor ve bunun karşılığında bedava mal ve hizmet temin ediyor.

ABD, merkez bankasında ürettiği dolar ile her yıl 1 trilyon dolarlık refahı kendi ülkesine aktarma avantajına sahiptir. Doların itibarı düşerse insanlar dolarla ticaret yapmamaya başlar ve bu durumda doların ABD’ye sağladığı bedava refah da ortadan kalkar. Dolayısıyla doların bugünkü egemen yapısını kaybetmesi, Atlantik ülkelerindeki zenginliğin kaynağını da ortadan kaldırır.

‘DÜNYANIN EN BORÇLU ÜLKESİ JAPONYA’

1971, Bretton Woods sisteminin çözülüşünde kritik bir yıl. Bunun sonrasında özellikle Japonya ve ABD’deki yüksek kamu borcunu hatırlatıyorsunuz. Bu ülkelerin özel durumu nedir?

Atlantik sistemi, dolar, yen, sterlin ve avro gibi rezerv para birimlerinin hakimiyetini sürdürebilmek için muazzam bir harcama zorunluluğu hissediyor. Özellikle ordusunu beslemek ve büyütmek için ABD büyük kamu harcamalarına yönelmiş durumda. Bunun sonucunda kamu borçlanması hızla artıyor. Borçlanma arttıkça ABD’nin borçlanma aracı olan tahvillerin faizi yükseliyor, ancak talep azalıyor. Çünkü aşırı borçlanma, ödeme kapasitesini sorgulatıyor. Bugün ABD’nin kamu borcu, yıllık üretimin yüzde 120’sini aşmış durumda.
Japonya’da tablo daha da çarpıcıdır. Dünyanın en borçlu ülkesi Japonya’dır. Dışarıdan zengin ve refah içinde görünen Japonya, aslında ciddi yapısal sorunlar yaşıyor. ABD’den farklı olarak Japonya’nın borçlanma nedeni savunma harcamaları değil, sistemin sürekliliğini borcu borçla kapatarak sürdürmeye çalışmasıdır. Japon devlet tahvillerine talep çok düşük olduğu için, merkez bankası para basarak bu tahvilleri kendi satın alıyor. Hatta Japonya Merkez Bankası, borsadaki hisse senetlerinin yaklaşık yüzde 7’sini elinde bulunduruyor. Yani devlet, borsayı ayakta tutmak için dahi para basmak zorunda kalıyor.

ABD’NİN TEK ÇIKIŞ YOLU ÇİN’İ BASTIRMAK

ABD’nin gerileyişini Çin’in yükselişiyle mi açıklıyorsunuz? "Atlantik sistemi dışında bir ülkenin bu emperyalist kıskacı kırarak ekonomik gücü Atlantik dışına taşıması" diyorsunuz. Bu gerileme için mutlaka emperyalist kamp dışında yeni bir öznenin çıkması şart mıydı?

ABD’nin geleceği açısından en kritik mesele şudur: Atlantik sistemi devam edecek ve dolar küresel egemenliğini sürdürecekse, ABD’nin iki seçeneği vardır. Ya Çin’i parçalayacak ya da Çin’i Atlantik sistemine eklemleyecektir. Başka bir çıkış yolu bulunmamaktadır.
Kapitalizmin temel kuralı sürekli büyümedir. Büyüme durursa sistem çöker. Sonuçta karın artması ve tüm ekonomiyi ele geçirmesi esastır. Bu emperyalist sistemin karşısına daha önce görece küçük ülkeler çıkmıştır. Bugün ise öyle bir devlet bu sistemin karşısına çıkmıştır ki, bu devleti yıkmak ya da denetim altına almak ABD için neredeyse imkansızdır.
Çin, Sovyetler Birliği gibi içine kapalı bir ekonomi politikası izlemedi. Dışa açık, dünya ekonomisiyle etkileşim halinde bir ülke oldu. Uluslararası krizlerden etkilendiğinde ise çözüm üretebilecek bir sistem kurdu. Müthiş üretim kapasitesiyle Atlantik sistemi dışında bir parasal güç haline geldi ve bunu Atlantik’in çıkarlarına entegre etmiyor, kendi kalkınması için değerlendiriyor.

TÜRKİYE EKONOMİSİ, ATLANTİK SİSTEMİNE ENTEGRE EDİLDİ

Türkiye’ye bakarsak, bugün Sayın Mehmet Şimşek’in politikalarıyla ekonomi Atlantik sistemine entegre edilmiş durumdadır. Temel amaç Londra ve New York’tan gelecek sıcak paracılar için uygun ve rahat bir ortam yaratmaktır. Türkiye ekonomisi emperyalist sistemi besleyen bir konuma sokuldu. Çin’de böyle bir bağımlılık yok. Atlantik ülkeleri Çin’e, “benim tahvillerimden şu kadar milyon dolar daha alacaksın” diyemiyor. ABD’nin önündeki en büyük siyasi ve ekonomik engel de budur: Çin’i sisteme dahil edememesi. Dünyadaki bütün çatışmaların temelinde ABD’nin Çin’i çevreleme çabası vardır.

TÜRKİYE, BRICS’TE YERİNİ ALMALI

Dünyada dolar sistemine karşı geliştirilen alternatiflerden söz ediyorsunuz. Türkiye’nin bu alternatiflere dahil olması çıkarına mıdır? Türkiye burada hangi adımlar atılabilir?

Bugün dolar sistemine karşı en önemli alternatif BRICS örgütlenmesidir. Her ne kadar henüz tam anlamıyla kurumsallaşmamış olsa da gelişmekte olan ülkelerden ciddi bir talep görüyor. Önümüzdeki dönemde BRICS’in inşa edeceği sistemin doların yerini alma ihtimali çok güçlü. Türkiye’nin de BRICS’e adapte olması büyük önem taşıyor.
Örneğin önümüzdeki hafta Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) toplantısı yapılacak ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın da oraya katılacağı belirtiliyor. Türkiye’nin bu tür işbirliklerine yönelmesi, Atlantik sistemine kan akıtma yükünden kurtulmasını sağlar. Türkiye’de kurulan ekonomik sistem ile Atlantik ülkelerine ciddi miktarlarda kaynak aktarılmaktadır.

‘İKİLİ DOLAŞIM’ MODELİNE BENZER BİR UYGULAMA GEREKLİ

Ulusal kalkınma için Çin’in uyguladığı “ikili dolaşım” modelinden bahsediyorsunuz. Türkiye için bu modelden çıkarılacak dersler var mı?

Çin, ekonomik gelişme stratejisini 2000’li yıllarda yüksek ihracat ile devam ettirdi. Ancak 2008 krizinde şunu gördü: ABD ve AB’de yaşanan ekonomik sorunlar, Çin’in ekonomisini derinden etkileme ve onun önünü tıkama, işsizliği artırma riski taşıyor. Bu sebeple, iç piyasasını da geliştirerek vatandaşların refahını artırabileceği “ikili dolaşım” stratejisine hayata geçirdi.
Bu model, hem ihracata önem vermeyi hem de büyümeyi sürdürebilmek için iç piyasayı geliştirmeyi içeriyor. Böylece Çin vatandaşlarının tüketim imkanları ile refahları artırılması ve ekonominin dış şoklara karşı daha dirençli hale gelmesi amaçlandı.
Aynı şey Türkiye için de geçerli. Çünkü Türkiye’nin ana ihracat pazarı Avrupa artık ekonomik olarak tükenme noktasına gelmiş durumda. Bu yüzden Türkiye’de tekstil ve otomotiv gibi sektörler gerilemeye başladı. Dolayısıyla Türkiye’nin de iç pazarını güçlendirmesi ve benzer bir uygulamayı hayata geçirmesi gerekiyor.

Hakan Topkurulu Çin ABD