Topuklu Efeler hey!..
‘Ataerkil bir toplumuz. Bunu değiştirebilmemiz için de ayaklarımızın üzerinde durup başı dik ‘Efeler’ gibi bir duruş sergilememiz gerek. ‘Efeler’ denildiği zaman, kadın erkek cinsiyet ayırımı olmuyor. Kadın da Efe’dir, erkek de… Kısaca; ‘Efeler’ gibi olmalıyız!’
Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD)’nin düzenlemiş olduğu, “Atamızın 100 Yıllık Vasiyeti Zeybek ve Türkü Gecesi’’ etkinliği yapıldı. Hülya Altuntaş, “Topuklu Efeler” adlı kadın zeybek ekibi ile etkinliğe renk kattı.
29 Mayıs akşamı İBB Enver Ören Kültür Merkezinde düzenlenen etkinliği taçlandıran “Topuklu Efeler Halk Oyunları Ekibi” Zeybek oyunları performansları ile herkese unutulmaz bir gece yaşattı. Ekibin çalıştırıcısı Hülya Altuntaş ile hem kadın hem de erkek oyunu olan Zeybek oyununu konuştuk.
“Zeybeğin, erkeği kadını yoktur. Hürriyettir, özgürlüktür, başkaldırıdır.” diyen Hülya Altuntaş, bugünün ‘Topuklu Efeler’ine şu öneride bulunuyor: “Öncelikle kadınlarımız, ayaklarının üzerinde durmasını bilmelidirler. İlk önce okumaları ve bir meslek sahibi olmaları gereklidir. İkinci olarak ise sosyalleşmeleri, hobilerinin, olması gerekiyor. Halk danslarına gidebilirler, voleybol ya da başka bir spor yaparak özgüvenleadaha iyi bir şekilde çalışabilirler. İnsanın özgüveni yüksek olursa her işte başarılı olur.”
MERTLİĞİN YİĞİTLİĞİN
- Halk danslarına nasıl başladınız?
Babam askerdi. Erzurum’da doğdum, büyüdüm. Annem de Erzurumludur. Dedemler bayramlarda “Başbar” (Mertliğin, yiğitliğin ve kahramanlığın bir sahne gösterisidir) oynarlardı. Ben, kız çocuğu olduğum için onlarla, erkek gibi “Erkek Bar”ı’ (Bazı doğu illerimizde toplu oyun çeşitlerinin genel adı Bar'dır. Ağrı'dan Diyadin ilçesinin bütün köylerinde Bar, davul, zurna refakatinde yürütülen 15-20 kişilik kadınlı erkekli karma oyundur) oynardım. Çocukken ilkokulda, Kafkas oyunuyla başladım. Sonrasında bu aşk yıllarca, bugüne kadar devam etti. Sonunda meslek edindim. Birinci kademe, ikinci kademeden sonra, Antrenör oldum. Şu anda Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı, Lisanslı Zeybek Antrenörüyüm.
- Zeybeğin anlamı nedir, nasıl tanımlarsınız?
Zeybeğin, erkeği kadını yoktur. Hürriyettir, özgürlüktür, başkaldırıdır.
- Zeybek oyunu hangi yöreye aittir? Çeşitleri nelerdir?
Zeybek, kültürümüzde yedi bölgeye ayrılıyor. Halk oyunlarında batıdan başlıyoruz. Buradan Doğu Anadolu’ya gittiğinizde Barlar, yedi bölgede farklılaşıyor. Zeybekler kendi aralarında Ağır Zeybek ve Kıvrak Zeybekler, Tekeler Zeybeği olarak değişiyor... Sergilediğimiz repertuvarın içine Teke’den Haccam oyununu koydum. “Teke Zortlatması” olarak geçiyor, Kına Gecesi’ni koyduk. O da bir zeybektir. Edremit’in Gelini’ni mizansen olarak yansıtmak, tanıtmak, öğretmek, göstermek istedik. 15 yıllık mesleğimden dolayı, Edremit Körfezi’nde bulundum, çok iyi gözlemledim. Bu mizanseni yapmak yıllardır hep aklımdaydı.
Bizler, antrenör olarak branş seçmek zorundayız. Ben şurada resmi bulunan, Mavi Gözlü Mustafa Kemal Atatürk’ün aşkıyla zeybek hocalığı branşımı seçmiş oldum.
İSTEK OLMALI
- Zeybek öğrenmek ne kadar bir süre ister?
Zeybek oyunu 9 zamanlı olduğu, için başlarken en basit 9,4 olan Harmandalı’dan alırız. Tabii ki öğreticinin ve karşısındaki kişinin performansı önemlidir.
En önemlisi, öğrenecek kişinin kulak ritminin iyi olmasıdır. Örneğin, öğrenmeye gelen insanın kulağı alamaz, yapamaz, sonradan fark edilir. Öncelikle kişinin kulağının iyi olması önemlidir. Eğitmen de güzel bir şekilde sunuyorsa, sizde de istek varsa çözersiniz.
Kabiliyet de önemli! Fakat ilk başta seveceksiniz. “Ben, oynamak istiyorum!” diyeceksiniz. Biz bu gösteriye 7 aydan beri çalışıyoruz. Biz zoru başardık, çünkü “Topuklu Efeler” olarak, erkek zeybek oyununu oynadık.
- Zeybek oyununda kadın ve erkek kıyafetleri nasıl olur?
Şu an benim üzerimdeki (Çomakdağ-Muğla) yöresine aittir. Kıyafetler, il, ilçe, köy olarak değişiyor. Özetle, şu an bende başlık, şalvar, elbise var, üç etek olabilir. Yağlıklar, takılarımız, başımızdaki fesimiz bu şekildedir. Erkeklerde en önemlisi; “Kartal Kanat”tır. Cepkenimiz, dolağımız, don şalvar, tozluklarımız vardır. Tozluk giymeyen körüklü çizme giyebilir. Kafamızda, mendillerle süslenmiş fesimiz ve silahtarlığımız vardır.
Diğer aksesuarlar, size kalmıştır. Ortama göre de değişebiliyor. Savaş, düğün vb. Tabii ki “Topuklu Efeler” olarak giydiğimiz kostümlerimizle biz tamamen savaşçı olarak çıkıyoruz. Silahtarlığı takıyoruz, ancak silahı takmıyoruz. Çünkü taktığımız an, 360 derece döndüğümüz için sıkıntı verebilir. O yüzden silahlarımızı kullanmıyoruz.
- Geçmişte, insanlar bulundukları coğrafya ve kültürlerine göre, kıyafet seçimi yaparlarmış. Günümüzde kadınların, abartılı giyim ve kuşamı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Özellikle gençlerin giyimleri için biraz daha yerine göre, bir sınırı olursa, o sınırı eğer korurlarsa, kendi tarzlarını daha iyi yansıtabileceklerini düşünüyorum.
‘EFELER GİBİ OLMALIYIZ’
- Zeybeğin anlamını, özgürlük, mertlik, cesaret olarak tanımladınız. Sizce kadınlarımız, özgürlük ve cesaretlerini nasıl ön plana çıkarmalılar?
Öncelikle kadınlarımız, ayaklarının üzerinde durmasını bilmelidirler. İlk önce okumaları ve bir meslek sahibi olmaları gereklidir. İkinci olarak ise sosyalleşmeleri, hobilerinin, olması gerekiyor. Halk danslarına gidebilirler, voleybol ya da başka bir spor yaparak özgüvenlerini kazanıp çalıştıkları ortamlarda da daha iyi bir şekilde çalışabilirler. İnsanın özgüveni yüksek olursa her işte başarılı olur.
Ataerkil bir toplumuz. Bunu değiştirebilmemiz için de ayaklarımızın üzerinde durup başı dik “Efeler” gibi bir duruş sergilememiz gerek. “Efeler” denildiği zaman, kadın erkek cinsiyet ayırımı olmuyor. Kadın da Efe’dir, erkek de… Kısaca; “Efeler” gibi olmalıyız!
- Topuklu Efeler hikayenizde, Efe oyununu, kadın oyununa uyarlamak fikri nasıl ortaya çıktı?
Ben yıllardır halk dansları eğitmeniyim. Bu federasyon camiasında, çok öğrenci yetiştirdim. Şu anda, çok iyi yerlere gelmişlerdir. Bütün yöreleri bilirim, Zeybek hocasıyım. Çete Ayşe (Çete Emir Ayşe), Kara Fatma, Nene Hatun vb gibi kadınlarımız Kurtuluş Savaşı’nda savaşmışlar. Buradan esinlenerek ben de “Topuklu Efeler” ekibini kurdum ve efe kostümlerini giyerek, tıpkı “Savaşçı Kadınlarımız” gibi, erkek oyununu efe kostümleri ile gösterime sundum. Bana karşı geldiler, “yakışmıyor!’’ dediler. Sinop/ Ayancıklılarda Köçekler vardır. Etek giyip sahneye çıkarlar. Onları kınamıyoruz, çünkü bizim kültürümüzdür, dedim. “Ben de efe kostümlerini giyer, erkek oyununu oynarım, hiç kimse bana laf edemez!” dedim. Bunun mesajını vermek için de hâlâ, direniyorum.
‘YETER Kİ GELSİNLER’
- Türkülerimize, gelenek ve göreneklerimize sahip çıkmaları konusunda, gençlerimize neler tavsiye edersiniz?
En çok üzüldüğüm konudur. Gençlerimiz şu an, özellikle Anadolu’ya gidiyorum, oradaki eğitimci arkadaşlara bakıyorum, inceliyorum, kültürümüzün hâlâ devam ettiğini görüyorum. Maalesef İstanbul’da, Anadolu yakasına nazaran Avrupa yakası çok yozlaştı. Anadolu’dan gelen gençlik, öncelikle kimlik arayışına giriyor ve biz onları, kültürümüzde tutamıyoruz. Ben şu an, öğrencilerden hiç ücret almadan, kostüm ücretlerini de kendimiz karşılayarak eğitimlerini veriyorum. Yeter ki gelsinler, öğrensinler. Tabii ki elimden geldiğince yapıyorum. Ancak belirli çevremizdeki kitleye ulaşabiliyorum.
Ben gönüllü olarak hiç ücret almadan, koruma altındaki kızlarımızın da eğitmenliğini yıllarca yaptım. Sosyal Hizmetlerde hep gönüllü olarak çalıştım. Hâlâ bile ellerim üzerlerindedir.
NASIL BAŞVURULUR
- Topuklu Efeler Halk Dansları Kursu çalışmalarınız, nerede oluyor? Nasıl başvurulabilir?
Kursumuza, her sene az bir kontenjan sayısı koyuyoruz. Çünkü çok kalabalık olunca, dans eğitiminin verimliliği düşüyor. Bu sene 5 kişi ile sınırladık.
Haziran ayında açacağız kurslarımızı. Bu arada, çeşitli üniversitelere gidip gösteriler yapıyoruz.
“topukluefeler” Instagram hesabımızdan bizi takip ederek, araştırarak, neler yaptığımızı da görebilirsiniz.
- Çok teşekkür ederiz…

