Yandex
05 Aralık 2025 Cuma
İstanbul 10°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Turfan’a doğru

Sinciang’da rotamızı tarımın ve teknolojinin buluştuğu bambaşka bir dünyaya çeviriyoruz. Changji’de Tohum Endüstrisi ve Ulusal Tarım Fuarı Bahçesi’ni geziyoruz. Ardından dev pervanelerin gölgesi altındaki Turfan’a ulaşıyoruz. Dünyanın en sıcak noktalarından birine gidiyorsunuz...

Turfan’a doğru

Changji Tohum Endüstrisi, Sinciang’ın kaderini değiştiren bir yer. Kampüsün girişinde devasa silolar, modern laboratuvar binaları ve yemyeşil deneme tarlaları bizi karşıladı. Güneş, binaların camlarından yansırken, aklımdan şu geçti:

“Bu toprakların geleceği işte burada şekilleniyor.”

Yetkililer, 2003 yılında kurulan şirketin, Çin’in tarımsal sanayileşmesinde “Ulusal Önemli Lider İşletme” ilan edildiğini anlattı. Şirket yalnızca tohum üreten bir yer değil; yeni buğday, mısır, pamuk ve kavun/sebze çeşitlerinin geliştirilmesinden tut, tohumun işlenmesine ve pazarlamasına kadar her adımda söz sahibi.

Sayılar çok çarpıcı: Toplam varlıkları 2,17 milyar yuan, 2023 gelirleri 870 milyon yuanı bulmuş. Çin genelinde ticari tohum satışlarında 9. sırada, buğday tohumunda 4. ve pamuk tohumunda 5. sıradaymış.

Laboratuvar koridorlarında dolaşırken beyaz önlüklü bilim insanları önümüzden geçiyor. Öğrendik ki, şirketin bünyesinde tam 140 araştırmacı var: 14’ü doktoralı, 40’ı yüksek lisanslı. Ayrıca 50 binden fazla yetiştirme malzemesiyle çalışıyorlar.

Yerleşkeyi anlatan yetkilinin ağzından şu cümleleri duymak etkileyiciydi:

“Biz burada yalnızca tohum üretmiyoruz; çiftçiye, doğaya ve gıda güvenliğine yatırım yapıyoruz.”

Şirketin devasa tarlaları, toplam 500 bin mu (yaklaşık 33 bin 333 hektar). Modern işleme tesislerinde yılda 300 bin ton tohum işleniyor. Özellikle 2024’te faaliyete geçen Yeni Sinciang Bazhou Pamuk Tohumu Teknoloji Endüstri Parkı, bölgenin pamuk üretimini teknolojiyle buluşturmayı hedefliyormuş.

Bir başka ilginç ayrıntı: Şirketin Kazakistan’la yürüttüğü tarımsal işbirlikleri. 2015’ten bu yana Orta Asya’ya adapte edilmiş 6 yeni mısır ve buğday çeşidi geliştirmişler. Çin’in tarım diplomasisinin, İpek Yolu üzerinden komşularına uzandığı bir başka örnek bu aslında…

Turfan’a doğru - Resim : 1

CHANGJİ ULUSAL TARIM FUARI BAHÇESİ

Changji Jiushenghe Tohum Endüstrisi’nden ayrıldıktan sonra, rotamızı tohum endüstrisiyle iç içe olan Changji Ulusal Tarım Fuarı Bahçesi’ne çevirdik. Bu bahçe tam 18 akıllı seraya sahip.

Girişte, dev bir takın üstünde altın yaldızlı Çince harfler yazılıydı. Arkasında uzanan devasa fuar alanı, tarımı teknolojiyle birleştiren dev bir sahne gibiydi. Burası, Çin’in dokuz ulusal tarım yüksek teknoloji bölgesinden biri. Sinciang’ın tarımsal bilim ve teknoloji inovasyonunun kalbi sayılıyor.

Yetkililer, burada 56 Ar-Ge platformu, 20’den fazla akademisyen ve 2 bin 800 bilim insanı olduğunu anlattı. Herkes kendi alanının uzmanı. Pamuk, mısır, sera teknolojileri, akıllı sulama sistemleri… Hepsi bu bahçede deneniyor ve geliştiriliyor.

Akıllı pamuk tarlalarında dekarda (mu başına) 750 kilogramdan fazla verim alınıyormuş. Burası yalnızca bilimsel bir merkez değil, aynı zamanda bir eğitim alanı. 100 binden fazla öğrenci her yıl bu alanı ziyaret ediyor, tarımın geleceğini öğreniyor.

Bizim tur yaptığımız gün tropikal bitkilerin olduğu sera alanı ne yazık ki bakıma alınmıştı. Rehberimiz burada bin farklı tropikal bitki olduğunu belirtti. Bu seralar Sinciang’ın bozkır havasının ortasında adeta başka bir iklim oluşturuyor.

Turfan’a doğru - Resim : 2

AKILLI TARIM SERASI

Belki de en etkileyici yerlerden biri, 16 bin m²’lik Akıllı Tarım serası oldu. İçeride yürürken, tavanlardan sensör kabloları sarkıyor, dev ekranlarda bitkilerin gelişim grafikleri var. Burası, Çin’in tarımda geldiği teknolojik zirveyi simgeliyor.

5 binden fazla sensör sayesinde sera ortamı milimetrik hassasiyetle kontrol ediliyor. Nem, ısı, ışık, karbondioksit…

Hepsi yapay zekâ sistemine bağlı. En ilginci, su-gübre geri dönüşüm sisteminin yüzde 95 oranında su tasarrufu sağlaması.

Görevli bir mühendis, şu biygiyi veriyor:

“Eskiden 70 günde büyüyen sebzeyi, şimdi 25 günde yetiştiriyoruz. Üstelik pestisit yok.”

İnanılmaz olan şu ki, bu pestisitsiz sebzeler yalnızca Sinciang’a değil, Pekin’e, Şanghay’a kadar gönderiliyormuş.

Turfan’a doğru - Resim : 3

RÜZGÂR TÜRBİNLERİNİN ORDUSU

Sinciang turumuzun bir sonraki etabında, sabahın erken saatlerinde Urumçi’den ayrılıp, dünyanın en sıcak noktalarından biri olan Turfan’a doğru yola çıktık.

Otobüsümüz, tıpkı şehir içindeki gibi otobanda da 100 kilometre hız sınırını aşmıyor. Otoyolda giderken trafikte tek bir agresif hareket olmaması dikkatimi çekti. Koca koca tırların geçtiği otobanda kimse birbirinin önüne kırmıyor, herkes şeridinde ve hızında ilerliyor.

Yol boyunca belki de en çok rüzgâr türbinleri büyüledi beni. Urumçi ile Turfan arasında, özellikle Turfan Havzası’na yaklaştıkça sağlı sollu bembeyaz kanatlarıyla dönen dev pervaneler… Sanki Çin rüzgârı ehlileştirmiş.

Turfan çevresi, rüzgâr ve güneş enerjisi açısından Çin’in en verimli bölgelerinden biri. Otoyol boyunca binlerce, belki on binlerce türbin saydık. Bazı santraller, Çin’in ünlü “Büyük Batı Kalkınma” politikası kapsamında kurulmuş. Üretilen elektrik, ulusal şebekeye gidiyor.

Çin’in yenilenebilir enerjiye bu denli önem vermesi, bir yandan doğaya, bir yandan da bölgenin ekonomik kalkınmasına yatırım gibi. Rehberimiz Xiuyan, “Sinciang’ın enerjisi sadece kömür değil, artık gökyüzünden ve güneşten geliyor.” dedi. Gerçekten de modern Çin’in yüzünü gösteren manzaralardan biri.

Turfan’a doğru - Resim : 4

TURFAN’A GİRİŞ

Turfan’a yaklaştıkça manzara değişmeye başladı. Koca koca bağların içinden geçiyoruz. Dünyanın en sıcak noktalarından birine gidiyorsunuz ama çevreniz yemyeşil…

Şehrin içine girince gözümde ilk beliren manzara, Mardin Kalesi’nin eteklerindeki taş evlerini hatırlattı bana. Evler yan yana, üst üste… Neredeyse her evin üzerinde, delikli tuğlalardan örülmüş küçük odacıklar var. Xiuyan, “Bunlar Turfan’ın meşhur üzüm kurutma odaları,” dedi. İçeride üzümler, kavurucu güneş yerine sıcak ama gölgelik bir ortamda yavaş yavaş kurutuluyor. Üzümler bu şekilde hem rengini hem tadını koruyormuş.

Şehrin ortasında ise göze çarpan bir başka detay var: modern, gösterişli bir otel. Adeta eski ile yeninin yan yana durduğu bir kontrast. Xiuyan gülerek anlattı: “Turfan’da teknolojiyi görmek isterseniz bu otelin lavabosuna girmeniz yeter!” Gerçekten de odalara yerleşince ışıklı aynalardan elektronik klozetlere kadar her şey teknolojiyle donatılmıştı.

Turfan’a doğru - Resim : 5

TURFAN SOKAKLARINDA...

Otele yerleşir yerleşmez, Turfan sokaklarına attık kendimizi.

Daracık sokaklar, duvarları delikli tuğlalarla örülü evler. Çocuklar, buralarda top oynuyor, kovalamaca oynuyor… Bizim Türkiye’den geldiğimizi öğrenen yaşlı bir Uygur teyzemiz çekinmeden yanımıza geldi. Gözleri gülüyordu. Fotoğraf çekilmek istedik. Çevresindeki çocukları etrafımızda topladı.

Gülüşmeler, pozlar… Turfan’ın sıcağı, insan sıcaklığıyla birleşince daha da unutulmaz bir an oldu.

Sokaklarda yürürken başka bir ayrıntı daha gözüme çarptı: kadınlar her yerde aktif. Araç sürüyorlar, lokantalarda ızgaranın başında et çeviriyorlar, dükkân çalıştırıyorlar.

Turfan’da gezerken akşam vakitleri olması rağmen termometre 42 dereceyi gösteriyordu. Tıpkı Adana, Mersin gibi, burada da çocuklar çareyi suda bulmuş. Sokakların arasından akan sulama kanalları, çocukların serinleme mekânı. Küçük bir grup çocuk kendilerini suya bırakıyor.

Yanımızdan geçen, yaşı kırklarda olan bir Uygur abimiz, bizim Türkiye’den geldiğimizi duyunca durdu, hafifçe gülümsedi ve Uygur Türkçesiyle dedi ki:

“Mao, Atatürk aynı. Çok büyükler!”

Bu cümle, bir anda Turfan sokaklarının tozlu taş duvarlarını aşan bir köprü kurdu sanki. Uzak coğrafyalar arasında bir ortak duygu…

Turfan’a doğru - Resim : 6

YENİ HAYATLAR, YENİ BİNALAR

Turfan’ın bir yüzü gelenekse, diğer yüzü yeni yükselen apartman blokları. Kanalın diğer tarafında yükselen bu modern binaları görünce Xiuyan bize şunları anlattı:

“Bu binalara yerel halk devlet desteğiyle taşınabiliyor. Zorunlu değil ama daha serin, daha konforlu evlerde yaşamak herkesin hakkı. Çoğu insan bu yeni evlere geçmek istiyor. Devlet, herkesin ev sahibi olması için pek çok hak tanıyor.”

Eski sokaklar, üzüm odaları, taş evler… Ve hemen karşısında cam cepheli, klimalı yeni apartmanlar. Turfan, eski ile yeninin sürekli tokalaştığı bir şehir.

Turfan’a doğru - Resim : 7

KADİM ZAMANLARA YOLCULUK

Turfan’daki ikinci sabahımıza, bu kadim şehrin binlerce yıllık geçmişinde iz süreceğimiz heyecanla uyandık. Sıcaklık, daha sabah saatlerinden itibaren kendini hissettiriyordu. Termometreler öğlene doğru 50 dereceyi gösterdi ama nemin yok denecek kadar az oluşu ve ara ara esen yumuşak rüzgâr, adeta doğanın bu sertliğini dengeleyen bir zarafet gibiydi.

İlk durağımız, Jiaohe Antik Kenti oldu. Çinli dostlarımız “Burası Türklerin kadim şehri,” diyerek karşıladılar bizi. Turfan’ın Gaochang bölgesinin batısında, Yarnaz Vadisi'nde, iki nehrin çevrelediği bu şehir, M.Ö. 3. yüzyıla kadar uzanan bir geçmişe sahip. Tam bir doğa ve tarih mucizesi.

Kentin mimarisi, bugünkü şehircilik anlayışına taş çıkaracak kadar planlı. M.Ö. 2. yüzyıldan itibaren düzenli bir kent yerleşimi başlıyor. Bugün hâlâ ayakta olan yapılar, tapınaklar, mezarlıklar ve avlular, burasının sadece bir yaşam alanı değil, aynı zamanda bir askeri, dini ve idari merkez olduğunu gösteriyor.

Çin’in en büyük ve en iyi korunmuş toprak mimari sit alanı olarak kabul edilen Jiaohe, 1961’de millî koruma altına alınmış, 2014’te UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmiş. Şehir, Tang Hanedanlığı’ndan Uygur Gaochang Krallığı’na kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapmış. İpek Yolu’nun üzerindeki bu nokta, tarihin hem ticaret hem kültür hem de inanç açısından nasıl bir kavşak oluşturduğunu bizlere birebir gösteriyor.

Turfan’a doğru - Resim : 8

Yarın: Yarın Turfan’ın üzüm bağlarında, kapalı çarşısında ve büyük Urumçi fuarında tur atacağız.

Çin Sinciang