‘Türk Milleti’nde eşitleniyoruz’
Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek, “Etnik veya mezhepsel kavramları Anayasa’ya soktuğumuz zaman, daha eşitlikçi bir Türkiye olacağını sananlar var. Türk de biziz, Kürt de biziz. Hepimiz Türk Milleti’yiz. Türk Milleti’nde eşitleniyoruz.” dedi.
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Bahçeli’nin ‘Kürt ve Alevî Cumhurbaşkanı Yardımcıları’ önerisinin ardından başlayan yeni Anayasa tartışmalarına yanıt verdi. Perinçek, önceki gün düzenlediği basın toplantısında, Bahçeli’nin açıklamalarını eleştirmiş, “Devlet makamlarını etnik ve mezhepsel kimlikle tanımlamaya kalkışmak, Devletin ve Milletin temeline mayın döşemektir.” demişti. Açıklamanın ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Perinçek, Anayasa tartışmalarıyla ilgili de “Zannediyorlar ki etnik veya mezhepsel kavramları, Anayasalara soktuğumuz zaman daha eşitlikçi bir Türkiye olur. Hayır, bu daha eşitlikçi değil, daha eşitsiz olur.” dedi.
AÇIKLAMA, BÜTÜNLEŞME AMACININ GERİSİNDE
Perinçek’in sorulara verdiği yanıtları yayımlıyoruz.
- Bahçeli’nin açıklamalarını, yeni Anayasa tartışmaları kapsamında 66. Maddenin tartışmaya açılması olarak değerlendirebilir miyiz?
Devlet Bahçeli'nin niyetini okumayı doğru bulmuyoruz. Yaşadığımız süreçte; PKK'nın silah bırakması ve kendini feshetmesi sürecinde hakikâten garip diyebileceğim yeni ajandalarla sürece müdahaleleri oldu. Mesela Türk Devleti, Abdullah Öcalan'la görüşerek böyle bir süreci hazırlarken birdenbire kendi ajandasıyla o sürece dahil oldu. Ne dedi? ‘Abdullah Öcalan gelsin, Meclis’e çıksın, açıklasın.’ Bu, süreci bir anlamda baltalayan ve o sürece itirazları kışkırtan bir girişimdi. İkinci olay; Devlet Bahçeli, yine birdenbire sahne aldı ve dedi ki ‘PKK gelsin, kongresini Malazgirt'te yapsın.’ Bu da çok garip diyebileceğim bir girişimdi ve süreci kendi yolunda devam ettirmek yerine birdenbire itirazları alevlendiren bir tavırdı. Türkiye'de ‘Cumhurbaşkanı yardımcısı Alev'i olsun, Kürt olsun’ diye bir talep yokken süreç başarıya doğru giderken, Abdullah Öcalan da bu sürecin içinde, doğru bir yerde konumlanmışken ve açık bir şekilde yaptığı çağrıda ‘Devletle ve toplumla bütünleşmek amacıyla silah bırakıyoruz ve feshediyoruz PKK'yı’ diye kendi örgütüne talimat verirken… Bu tartışma devletle ve milletle bütünleşme amacının gerisinde bir tartışma. Geriye doğru, bölünmeye doğru bir alevlendirme ortamı anlamına geliyor.
Türkiye Cumhuriyeti'nde Aleviler, Kürtler, Araplar, bu ülkede yaşayan herkes, Türk diye Anayasa’mızda tanımlanmış olan bütün vatandaşlarımız, Cumhurbaşkanı oluyor. Başbakan oldu, oluyor. Komutan oluyor. Bakan oluyor. Her şey oluyor. Şimdi burada siz ‘Cumhurbaşkanı yardımcıları Kürt olsun’ diye bu sürece girdiğiniz zaman farklı bir şey öneriyorsunuz.
TÜRK MİLLETİ KAVRAMI ANAYASA DIŞINA SÜRÜLÜYOR
Devlet Bahçeli’nin niyetinden arınmış olarak bunu değerlendirsek nesnel olarak nedir karşımıza çıkan durum? Anayasa’ya kimliklerin taşınması. Anayasa’daki ‘Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür.’ diye belirtilen hükmün ortadan kaldırılması… Türk kavramının, Türk Milleti kavramının Anayasa dışına sürülmesi. Zaten böyle bir gayret var. Kaboğlu’ların Anayasa çalışmaları oldu. Şimdi Bahçeli, o Atlantikçi güçlerin Anayasa çalışmalarının önünü açmış oluyor.
Cumhur İttifakı'ndan yükselen sesler var. Sivil Anayasa’dan söz ediliyor. Anayasa’nın sivili olmaz, o ayrı mesele. Anayasa, devletin merkezi kurumlarını ve toplumla ilişkisini düzenler. Siz birdenbire, etnik temelli ve mezhepsel temelli kamu makamı tanımını getirmiş oluyorsunuz. Dolayısıyla anayasal öneriler ve tartışmalar zemininde bir girişim olduğu nesnel olarak saptanabilir.
TÜRK KAVRAMI ETNİK DEĞİL
- Tuncer Bakırhan’ın ‘Biz yönetime adayız, önümüzdeki dönem siyasi denklem neye müsait olur onu bilmem ama ülkemizde bulunan bütün renklerin yönetimde yer alması kıymetlidir, değerlidir.’ yanıtını verdi, bunu nasıl değerlendirirsiniz?
Türk kavramı ırksal bir kavram değil, etnik bir kavram değil. Tarih boyunca kucaklayıcı bir kavram olmuştur. Büyük Hun İmparatoru, Çin İmparatorluğu'na yazdığı mektupta şöyle diyor, ‘26 ülkeyi aldım, halklarını Hun yaptım.’ Aslında Türk kavramını çok iyi tanımlamış. 26 ülkeyi aldım, kucakladım ve onları Hun yaptım. Bu bütün Türk tarihi için Türk kavramını açıklayan çok anlamlı bir ifadedir. Sonuç itibariyle etnik olarak çeşitli köklerden gelen insanlar, Türk devletleri ve Türk imparatorlukları tarafından kaynaştırılmış, birleştirilmiş ve Türkleştirilmiştir. Bu doğal bir asimilasyondur.
SÜRECİ OLUMLU DESTEKLEMİYOR
Sayın Bakırhan'ın, ‘Biz niye Cumhurbaşkanı olmayalım’ sorusu doğru bir soru ama aynı zamanda çok anlamı olmayan bir soru, çünkü zaten oluyor. Önümüzdeki süreçte neler olacak falan diye bir soru getiriyor. Yani bambaşka çözümler de çıkabilir anlamına geliyor. Bunu da ben çok yanlış, aynı zamanda yaşanan süreci olumlu olarak desteklemeyen bir ifade olarak görüyorum. Tekrar söyleyelim, Türk Milleti’nde Kürt'ü de var, Alevi'si de var, Sünni'si de var, etnik kökenli herkes var. Bunları, önümüzdeki süreçlerde Amerika'dan, Avrupa'dan, İsrail'den destek alarak gündeme getirmek ve federasyon, bağımsız Kürt devleti gibi aslında İkinci İsrail çözümlerini ima eden bu tür sözleri çok hatalı buluyorum. Bunun altından kimse kalkamaz. Abdullah Öcalan tarafından da tarihsel olarak bağımsız Kürt devletinin mümkün olmadığı, o projenin ömrünün bittiği tespit edilmiştir. Bu nesnel, bilimsel, tarihi bir tespittir. Şimdi bunları kurcalayıp ‘böyle de olabilir’ falan diyenler şu anda içine girdiğimiz sürece olumlu bir katkıda bulunmuş olamayacaklardır ve çok yanlış.
İKİNCİ İSRAİL PLANI OLMAZ
Amerika, İsrail, özellikle Suriye'de, bir takım bölünme projelerini silahlı güçleriyle dayatmak istiyorlar. Dürzilere, Kürtlere vesaire silah veriyorlar. Bunun sonucunun nereye gideceğini söyleyeyim mi? Sayın Tuncer Bakırhan ve onun gibi düşünenler. Bunun sonucu Suriye'nin toprak bütünlüğüne, devlet bütünlüğüne gider. Türkiye'nin devlet bütünlüğü perçinlenir, kuvvetlenir. Yani bölgemizde bir ikinci İsrail planı olmaz. Mümkün olmayan bir hayal olduğu zaten ispatlanmıştır. Yeniden bunları ispatlamanın peşinde koşmanın maliyetleri vardır ve bu maliyetler kanla ödenir. Bunları kurcalamanın hiçbir ciddi değeri ve insani yönü yoktur.
BÖLÜCÜLÜK EŞİTSİZLİĞE YOL AÇAR
- Kurucu hukukla ilgili olarak şu tartışma ön plana çıkarılıyor. Bu bir çözüm olsaydı şu anda bu sorunları zaten konuşmazdık. Buradan hareketle, siz bütünleşme kelimesini hep kullanıyorsunuz. Bütünleşmeyi kuvvetlendirici tanımlar tartışılabilir mi önümüzdeki süreçte?
Tabii onu tartışmamız lazım.
- Ama bu mevcut maddelerin de tartışılması anlamına mı geliyor o zaman?
Beyhude tartışmalar, toplumumuzu lüzumsuz yere yorar. Yormanın ötesinde zihinlerde ve bilinçlerde kirlenmeler yaratır ve sürekli olarak zihinlerde etnik temelli, mezhepsel temelli çözümler yaratır. O bakımdan bütünleşme, bütünleşen Türkiye hedefi burada çok önemli. Yani zihinlerdeki bölücülüğü de etnik temelli bölücülüğü ve eşitsizliğe yol açan bölücülükleri de aşmamız gerekiyor. Bu çok önemli. Bazıları zannediyorlar ki Aleviliği, Kürtlüğü veya başka bu tür etnik veya mezhepsel kavramları, Anayasalara falan soktuğumuz zaman daha eşitlikçi bir Türkiye olur. Hayır, bu daha eşitlikçi değil, daha eşitsiz. İkinci sınıf vatandaşların kümelerini yaratan bir yola girmemiz olur. Türk de biziz, Kürt de biziz. Sünni de biziz, Alevi de biziz. Ama hepimiz Türk Milleti’yiz. Burada hepimiz Türk Milleti’yiz dediğimiz zaman Türk Milleti’nde eşitleniyoruz. Mesela Kürt'ü anayasaya soktuğunuz zaman Kürt'ü ikinci sınıf bir topluluk haline getirirsiniz. O, Kürt'ü eşitlemez, eşitsizleştirir.
SİVİL ANAYASA OLMAZ
Bilimsel olmayan ve hukuk açısından da bilgisizliğin zirvesinde olan söylemler var. Sivil anayasa olmaz. Sivil ne demek? Devlet dışı demek. Sivil Anayasa dediğiniz zaman devlet dışı Anayasa. Suyu olmayan deniz gibi bir şey. Devletin dışında bir Anayasa olur mu? Anayasa, doğrudan doğruya devleti düzenleyen bir hukuk. Sivil devlet olmaz. Koskoca parti, 23 yıldır Türkiye'yi yöneten bir parti, sivil anayasadan söz eder mi? Yani onların bir anayasa hukukçusu yok mu? Bir kamu hukukçusu yok mu? Bir filozofları yok mu?
Anayasayı değiştirmek için veya yeni bir Anayasa yapmak için aranan şeyler var, ölçüler var. Vatan Partisi tek başına iktidarda olduğu ve gücü olduğu zaman nasıl bir Anayasa yapılacak? Türkiye'nin bağımsızlıkçı ve üreten Türkiye'yi kurmaktan yana olan güçlerin, elbette Türkiye'nin önündeki sürece öndelik edecek bir Anayasaları olmak zorundadır. Üreten Türkiye, birleşen Türkiye'nin Anayasa’sını yapmamız lazım. Ama onu da birleşen Türkiye'nin güçleriyle yapacağız. Bugünkü Meclis’e bakıyoruz. Bu Meclis, üreten Türkiye'nin ve birleşen Türkiye'nin Meclis’i değil. Bu Meclis’ten üreten ve birleşen Türkiye Anayasa’sı çıkmaz. Üreten ve birleşen Türkiye mücadelesi bir devrim mücadelesidir. O devrim mücadelesinin olgunluk noktasında sizin bahsettiğiniz Anayasa, tarihin gündemine gelir. Zaten Anayasalar da devrimle yapılır.
Yeniden cumhurbaşkanlığı tartışmaları
- Cumhurbaşkanının bir dönem daha başkanlık yapması için gerekli Anayasal değişiklik konusunda bir pazarlık olduğu şeklinde fikirler var. Böyle bir şey mümkün müdür?
AK Parti 2002 yılından beri Türkiye'yi yöneten bir parti. AK Parti gibi bir partinin Anayasa’yla ilgili düşüncesinin, ufukları ve sınırları kendi genel başkanlarını ille de cumhurbaşkanı yapmakla sınırlı olması çok yanlış. Kendilerini küçültüyorlar. Anayasa şudur. Devletin organlarının arasındaki ilişkileri düzenleyen ve devlet ile vatandaş arasındaki kamusal ilişkileri yani hürriyetleri düzenleyen hukuk ümmetine Anayasa diyoruz. AK Parti, bununla ilgili görüşleri varsa söylesin. Yoksa benim başkanım ille de cumhurbaşkanı olacak diyorsa bu AK Parti'yi küçülten bir tavır. Bu AK Parti'nin Anayasa gibi devletin temel hukukuna çok farklı ve cüce bir yerden baktığını gösterir.