‘Türk müziği bir medeniyet müziğidir’
Opera ve Türk Sanat Müziği Sanatçısı Efruze, Türk müziğinin binlerce yıldır kulaktan kalbe aktarılan bir bilim olduğunu söyledi. Efruze, ‘Türk müziği mikrotonal bir sistem üzerine kurulur yani notaların arasında bile bir hayat vardır. Bu, matematikten ziyade fizik ve psikolojiyle ilgilidir.’ dedi.
Sanatçı Efruze’nin operada başlayan müzik yolculuğu Türk Sanat Müziği ile devam ediyor. Efruze bu yolculuğu “sesin kalbini keşfetme” olarak tanımlıyor. Sanatçı 8 Kasım’da Zorlu PSM’de ve 4 Aralık’ta CSO Ada Ankara’da dinleyicileriyle buluşacak. Efruze ile müziğe bakışını ve operadan Türk Sanat Müziği’ne geçişini konuştuk.
‘OPERAYLA SESİN BİLİMİNİ ÖĞRENDİM SANAT MÜZİĞİYLE SESİN KALBİNİ KEŞFETTİM’
- Siz aslında opera sanatçısısınız ancak Türk Sanat Müziği icra ediyorsunuz. Bu geçiş nasıl oldu?
Aslında bu geçiş bir tercih değil, bir içsel yönelim ve tamamlanma süreciydi. Benim için opera eğitimi, sesin bilimini öğrenme yoluydu; Türk Sanat Müziği ise sesin kalbini keşfetme alanı oldu. Konservatuvar yıllarında, Batı müziğinin disiplinine, armonisine ve matematiğine büyük bir hayranlıkla yaklaştım. Fakat içimde hep çocukken evde dinlediğim o taş plak sesleri; Münir Nurettin Selçuk’un, Müzeyyen Senar’ın, Zeki Müren’in o “duyguyu anlatan” tınıları vardı. Zamanla fark ettim ki, benim sesim yalnızca teknikle var olamıyor. Duygusal bir hikâye anlatma ihtiyacı hissediyorum. Türk Sanat Müziği bana o alanı verdi. Opera bana sesin mimarisini öğretti; Türk müziği ise o mimarinin içine ruh üflemeyi...
‘ŞARKININ MAKAMSAL PSİKOLOJİSİNİ ANALİZ EDERİM’
- Bir şarkıyı iyi yorumlayabilmek için iyi araştırma yapmak gerektiğinden söz ediyorsunuz röportajlarınızda. Şarkıyı yorumlamadan önce nasıl bir araştırma yapıyorsunuz?
Ben bir eseri çalışırken yalnızca melodiyi değil, tarihsel, sosyolojik ve dilbilimsel arka planını da incelerim. Çünkü her şarkı, bir dönemin toplumsal hafızasını taşır.
Örneğin bir eser 1940’larda yazıldıysa, o yılların Türkiye’sinde neler yaşanıyordu, müzikte hangi anlayış hâkimdi, besteci kime ve hangi duyguyla yazdı, bunların hepsi eserin alt katmanlarını oluşturur. Ayrıca kelimelerin fonetiği, vurgu yerleri, kullanılan makamın psikolojik etkisi de benim için çok önemlidir. Rast makamı insanı güvenli ve huzurlu hissettirir; Hicaz bir iç çekiştir; Segâh derindir. Dolayısıyla bir şarkıyı söylemeden önce, onun makamsal psikolojisini analiz ederim. Benim için şarkı söylemek, bir araştırmacının tez savunması gibidir; sadece bilgiyle değil, duyguyla da savunulmalıdır.
‘TÜRK MÜZİĞİ BİNLERCE YILDIR KULAKTAN KALBE AKTARILIYOR’
- Batı müziği bir matematiğe dayanıyor ama Türk müziğinde farklılıklar var. Hatta bu sebeple Türk müziği “ilkel” olarak da nitelendiriliyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
Bu söylem aslında Batı merkezli bir bakış açısının ürünü. Oysa Türk müziği, binlerce yıllık bir kulaktan kalbe aktarılan bilimdir.Batı müziği frekans temelli, ölçülebilir bir sistem üzerine kuruludur; bu çok değerlidir. Ancak Türk müziği mikrotonal bir sistem üzerine kurulur yani notaların arasında bile bir hayat vardır. Bu, matematikten ziyade fizik ve psikolojiyle ilgilidir. Çünkü bir koma bile insanın duygusal rezonansını değiştirir. “İlkel” denilen şey aslında anlaşılamayan şeydir. Dolayısıyla ben Türk müziğini bir medeniyet müziği olarak görüyorum.
- Yakın zamanda bizi başka hangi projeler bekliyor?
Yakın zamanda beni heyecanlandıran iki büyük proje var. Birincisi, Instagram’da devam eden Ses Eğitimi ve Ses Yogası serim... Bu seride sesimizi doğru kullanmayı, nefesimizi keşfetmeyi ve sesle bedenimizi birleştirmeyi öğretiyorum. Her video, hem eğitici hem de ruhu dinlendiren bir deneyim sunuyor; yani ses sadece bir enstrüman değil, bir yaşam yolu oluyor. İkincisi ise sahneye taşınan Yeşilçam Şarkıları konser projem... Bu projede hepimizin kalbine dokunan nostaljik şarkıları, canlı orkestra eşliğinde sahnede yeniden canlandırıyoruz. Her şarkı bir hikâye, her nota bir anı…Amacım, dinleyenleri sadece müziğe değil, o dönemin duygusuna, atmosferine de götürmek. Yani hem dijital dünyada hem de sahnede müzikle buluşacak çok güzel anlar sizleri bekliyor.
- Son olarak okurlarımıza ne söylemek istersiniz?
Sanatla ilgilenen ya da sadece müzik dinleyen herkese şunu söylemek isterim: Müzik, hepimizin içinde var olan bir yaşam frekansı. Onu duymak için bazen susmak gerekir. Kendinizi, sesinizi, duygunuzu tanıyın. Çünkü insan, kendini dinlemeye başladığında dünyayı da daha iyi duyar. Hayatın temposu ne kadar hızlı olursa olsun, bir an durup derin bir nefes alın. Çünkü o nefesin içinde hem müzik hem hayat gizlidir.
