Ümit Yaşar Gözüm yeni kitabını anlattı: ‘Büyülü gerçeklik Musto’nun aidiyet serüvenidir’
Ümit Yaşar Gözüm’le küratörlüğünü yaptığı 03-27 Nisan 2025 tarihleri arasında Ankara Cermodern’de açılacak ‘Aidiyet Katmanları’ sergisini ve sanatçı üzerine eleştirel bakışla kaleme aldığı “Musto Büyülü Gerçeklik” kitabını konuştuk.
Ümit Yaşar Gözüm’ün Musto Büyülü Gerçeklik kitabı raflardaki yerini aldı. Kitap, sanatçının Hatay’da başlayıp Lozan’da kendine alan açtığı serüvenini ve uzun yıllar sonra ülkesine dönüşünü, romantik imgelerden uzak bir perspektifle ele alıyor.
Gözüm’le hem kitabını hem de “Aidiyet Katmanları” sergisini konuştuk.
DOĞDUĞU TOPRAKLARDA HİÇ TANINMADI

Aidiyet Katmanları, bu sergi bağlamında sizin sanat literatürüne kazandırdığınız bir tamlama. Niçin “Aidiyet Kavramları”?
Mustafa Cemal Yıldırım geçtiğimiz bahar aylarında benimle iletişim kurduğunda, Bodrum’da kurmakta olduğum İspir Müzesi prestij kitabı üzerinde çalışıyordum. Araştırdığımda taşizmin önemli isimlerinden birisi, dünya çapında bir sanatçımızın olduğunu, ne yazık ki, doğduğu topraklarda tanınmadığını, hatta hiç sergi açmadığını gördüm.
Yaklaşık bir yıllık süreç bir sanat kitabı, Ankara ve İstanbul’da büyük ölçekli eserleri kaldırabilecek prestijli mekanlarda 2 sergi, sanat oturumları, küratörlü ve sanatçılı sergi turları ve yakın dostu Türk caz müziğinin duayen ismi Okay Temiz ile sahne ve sanatçı performansları planladım.
Bu arada Anadolu Kültür katmanları üzerine çalışırken, Musto’nun Batı’da tanınması kadar doğduğu topraklarla bağ kurma isteğine tanıklık ettim. Her eseri üzerinde durup resim okumaları yaparken, kararımı çoktan vermiştim. Bu serginin adı “Aidiyet Katmanları” olmalıydı.
MUSTO’NUN AİDİYETİYLE İLK BÜYÜK BULUŞMASI

Aidiyet Katmanları Sergisinden bahseder misiniz?
Aidiyet Katmanları, sanatçının “peşinde koştuğu” aidiyetinin ve köken kültürle bağına göndermelerde bulunduğu hikâyelerin bir bütünü. Serginin aslında kafamda döndürüp durduğum başka bir adı vardı. Ancak Musto’nun serüveni, aidiyetin ötesine taşmış, Anadolu Uygarlıklarının geride oluşturduğu katmanlar gibi taşizme kattığı bir yeni teknik arayışını da kapsasın istedim. Sanatçının bütün zamanlarına tanıklık eden Aidiyet Katmanları retrospektif sergisi, aynı zamanda Musto’nun aidiyetiyle ilk büyük buluşmasıdır.
Sanat ve sanatçı için köken kültür ne ifade eder?
Felsefenin kazandırdığı sorgulama mantığı üzerinde yol alırken aklımı karıştıran şeyin, ötekinin aklına da musallat olmasını sorgulamalarımla sağlarım.
‘Öz’ün içkin bir varoluş olduğunu fark eden sanatçı için, köken kültür ne ifade eder? Karşılığı nedir sanatta? Kökler, zaman sarmalında çoklu katmanlar oluşturduğunda mı, öteki göze dönüşür sanatçı? Aidiyetini sorgulamaya başlayan insan, ardında sorgulanamayacak değer bırakır mı? Kendimde tüm bu soruların yanıtları mevcut, ancak derdim ötekinin çok kullanmadığı düşünce gücünü harekete geçirmek. Dolayısıyla eğer entelektüel sularda geziniyorsanız, yazıyor ve sanat yapıyorsanız mutlaka sorgulama dilini bilmeniz gerekiyor. Köken kültür aydın için her şeydir hatta bir nehrin çıktığı ilk kaynaktır.
YARATICILIK İÇİN ÖZGÜR OLMAK ŞART
Sergi Manifestosu sanatçıyı anlaması bakımından izleyicinin beklentilerine yanıt veriyor mu?
Herber Read “Sanatçının en önemli amacı varoluşunu inşa etmektir.” diyerek seslenir geride bıraktığımız yüzyıldan. Kendinde olanı aramakla başlayan serüvenimizde, bizi asla terk etmeyen şey Öz’dür.
O zaman sanat yaparken ve yazarken derin felsefi sorular sormamız gerekir. Manifestom bu derinliğin yansıyan yüzüdür: Aidiyetin öze aitliği ve sanatçının köklerden beslenmesi içkin sorgulamalar yapmayı gerektirir. Özgün ve özgür olamayan yazarın veya sanatçının özgün yaratı ortaya koyması mümkün olamıyor.
Büyülü Gerçeklik kitabınızın içerik ve serüveninden bahseder misiniz?
Birinin yerini alıp, onun düş dünyasını yorumlamak durumunda kaldığınızda, insanlığa dair temel ilkeler yaratarak yol alıyorsunuz. Büyülü Gerçeklik serüvenindeki ilkem de her yaşamın bir felsefesinin varlığı oldu.
Kitapta yaşanan bütün entrikalardan sıkılıp, distopyaya yönelen romantik imgelerden uzak duruyorum. Bütün olan biteni; çağın kaybolan masumiyetini arayan kararlı duruşunda, boşluğa dokunan düşüncenin izinde yürümesinde, öğrenilmiş çaresizliğe mahkûm kitlenin yazgısını değiştirme adına, doğu batı düşüncesi üzerinden kendi sentezini yaratan sanatçının, sanat algısında bulacağınız bir kitap. Musto Büyülü Gerçeklik kitabıyla, aidiyetin öze dairliği meselesi üzerinden toplumsal konuların inkâr ve meşruluğuna dair izleyenleri düşündürmek istedim.
Sanatçının doğduğu Anadolu coğrafyasına yeniden dönüş temasındaki romantizmi kitabınızda nasıl aştınız ya da aşabildiniz mi?
Yazarın katmanların derinliklerindekilere uluşma çabasına, yine yazarın yarattığı lirik anlatım dili yol gösteriyor. Maddenin her hali ile ışığın devinimi, anlamın yüceliğine götürüyor bütün serüveni. Musto kesintisiz arayış serüveninde; yeni hisler, etkiler ve kendisini bulduğu teknikler keşfediyor. Tekniğinde doğanın sundukları kadar, insan doğası üzerine yoğunlaşmasının büyük payını hissettiriyor izleyicisine. Zengin ve dinamik plastik altyapısı olan sanatçıyı yaratıcı kılan şey arayışlarıdır. Dolayısıyla kendi gerçekliğini yaratmayı başaran bir sanatçıyı, ütopya, distopyayla yazıya aktarmak çok anlamlı.
İNSAN MERKEZCİ HAYAT GÖRÜŞÜNDEN UZAKLAŞIYORUZ
“Dijitalin gelişi, özün insanı terk edişi midir?” kitabı ilginç bir soruyla tamamlıyorsunuz…
Dijital Çağ, ne aydının ne sıradan insanın kaçamayacağı bir bilinmez. İnsan merkezci hayat görüşünden uzaklaşmayı dayatan yeni çağın ayak seslerini işitiyor insanlık. Giderek boşluk kavramı sarıyor gerçekliği, insana ait olan içselliği terk ediyoruz farkında olmayarak. Bu çağla birlikte aydınlıkta doğup karanlığa gömülen büyük bir kitle olacağını gözlemliyorum. Bir de karanlıkta doğup, karanlığa gömülenler var ki, bunlar dünyanın birçok yerindeler ama daha çok insanlığın başladığı ilkel noktadalar. Onlar henüz ilkel ahmaklıklarından aydınlığı hiç tanıyamadılar. Bunun kendilerini nasıl bir cehalete mahkûm ettiğini anlasınlar. Musto, bu sosyolojik olguyu sanatı aracılığıyla görselleştirerek farkındalık yaratma uğraşısında. Yazar olarak bunu görmemezlikten gelip bu soruyu sormaktan kendimi mahrum edemezdim.
Kitlenin aymazlığı sanatçı aydını daha çok düşünmeye ve sorgulamaya yöneltiyor. Sanatçı aydını daha keskin ve eleştirel kılacak despotik dünyanın oluşması, yeni yaratma tekniklerine yönlendiriyor. Kültür endüstrisinin, bireyin düşünme yetisini her geçen gün daraltan teknolojik buluşlara öncülük etmesi, sanatçımızın aydınlık için, ışığı farklı boyutlarda araçlara dönüştürmesini sağlıyor.