‘Uzun hava bizim operamız’

Son dönemde TRT’de Serkan Çağrı’yla birlikte yaptığı programlarla sevilen Opera Sanatçısı Ece Ata’yla müzik yolculuğunu konuştuk. Ata, opera sanatçısı olmasına rağmen söylediği türkülerle tanınıyor.

‘GÖSTERDİĞİMİZ ÇEŞİTLİLİK İNSANLARIN İLGİSİNİ ÇEKTİ’

- Ece Hanım siz aslında opera sanatçısısınız. Ama biz sizi daha çok TRT’de Serkan Çağrı’yla yaptığınız programla tanıyoruz. Halk müziğine ilgi nasıl başladı?

Annem TRT’den emekli Türk Halk Müziği sanatçısı Mücella Ata. O yüzden halk müziğine olan yakınlığım tesadüf değil. Ama annemin işi sebebi dışında tüm müzik türlerinden beslenmeyi seven bir yapım var. Serkan Çağrı ile bu konuda ortak noktada buluşmak bizi harika bir ikili yaptı diyebilirim. Çünkü ikimiz de değişik müzik türlerine yakınlık duyuyor ve aynı zamanda icra ediyoruz. Bu yüzden program da gösterdiğimiz çeşitlilik de insanların ilgisini çekti.

‘HALK MÜZİĞİ ÇOK İLGİ ÇEKİYOR’

- Farklı türlerde şarkılar söylüyorsunuz. Kimi sanatçılar, müzisyenler ‘Müzik ikiye ayrılır: İyi müzik ve kötü müzik’ der. Bu fikre katılır mısınız?

Kesinlikle! Bu söze katılıyorum.

- “Uzun hava bizim operamız. Yerel müziğimizi dünyaya ne kadar tanıtabilirsek, evrensel müziğe o kadar katkı sağlarız” diyorsunuz katıldığınız bir programda. Bunu biraz açabilir misiniz?

Müzik adına yurt dışında bulunduğum seyahatlerde, uluslararası müzik ve opera dışında icra ettiğim halk müziğimizin çok ilgi çektiğini belirtmeliyim. “Uzun hava” formu için bu iddialı sözü söyledim; çünkü bu formu layığıyla okuyabilmek çok zor. Belirli bir ses aralığına sahip olmalısınız ve o aralıkta gezerken de müzikten ve duygudan kopmamanız gerek. Bunların hepsi opera için de geçerli.

Tanıştığım uluslararası müzik insanları, “Sizin bu söylediğiniz nedir? Anlamadık ama bizi çok duygulandırdı.” diyor. Bu, insanı ülkem adına hem duygulandıran hem de gururlandıran bir şey.

‘MÜZİK GERÇEKTEN EVRENSEL VE EN BÜYÜK DİL’

- Yabancı şarkılar da söylüyorsunuz. Onlarla benzer yönlerimiz var mı? Mesela ABD’de ortaya çıkan country müzikle bizim türkülerimiz arasında, keza flamenko ile Türk müziği arasında benzerlikler olduğu yönünde fikirler var. Siz ne düşünürsünüz?

Çok doğru düşünüyorsunuz. Müzik gerçekten evrensel ve en büyük dildir. Tüm müziklerin içindeki en büyük ortak nokta ise duygulardır. Dünyanın neresinde olursak olalım, hiçbirimizin gözyaşları farklı renkte değil; aynı şekilde kahkahalarımızın da frekansı aynıdır. İşte bu yüzden hepimizin kalbi, kendimize yakın bulduğumuz müzik türünde atıyor.

‘YAPAY ZEKÂNIN MÜZİĞİ ETKİLEMEMESİ İMKÂNSIZ’

- Size gelen bir soru var: ‘Yapay zekâ mısınız?’ diye. Siz de,“Sesimiz yapay olmasın yeter” yanıtını veriyorsunuz. Bu bir eleştiri mi? Günümüz müziğinde yapay sesler var mı? Türk müziği doğallığını mı yitiriyor?

Evet aslında bu genel olarak sosyal medyayı yoğun kullanan biri olarak hem fiziksel görünümüm ve daha sonrasında her müzik türünü kendi tarzında okuyabilme yetimden çıkmış bir söylem oldu. İnsanlara yaşadığımız dönem sebebiyle de “Bence bu gerçek değil” izlenimi yarattı ama bundan memnunum. Yaptığımız işin içinde insanları şaşırtabilmek güzel bir artı. Bildiğim kadarıyla yapay sesler, besteler dünyamıza girmiş durumda. Yapay zekâ korkunç bir hızla gelişiyor. Bunun müziği de etkilememesi imkânsız. Ama yine de hiçbir şey gerçeğinin yerini dolduramaz diye düşünüyorum.

- Son olarak okurlarımıza ne söylemek istersiniz?

Okurlarımızın desteği çok önemli ve değerli…

Onlara ömürleri boyunca iyi müzikten ve sanattan ayrı kalmamalarını tavsiye ederim.