YoJuliet ile büyüleyici bir zaman yolculuğu
III. Uluslararası Mitoloji Film Festivali kapsamında sessiz film gösterimlerine eşlik eden İsveçli müzik grubu YoJuliet, Tralles Antik Kenti’nde konser verecek. Konser öncesinde sorularımızı yanıtlayan grup üyeleri, ‘Müziğimizin Türkiye’deki bir antik kente kadar ulaşması bizi büyülüyor.’ dedi.
22–30 Eylül 2025 tarihleri arasında İzmir, Aydın, Manisa, İstanbul ve Çanakkale’de yapılacak olan III. Uluslararası Mitoloji Film Festivali, kadim anlatıları sinema ve müzik aracılığıyla bugünün izleyicileriyle buluşturuyor. Festivalin en özel duraklarından biri ise, bu yıl ziyarete açılması planlanan Tralleis Antik Kenti olacak. Aydın’ın Efeler ilçesinde yer alan antik kent, ilk kez bir festivale ev sahipliği yapacak. Festival kapsamında sessiz film gösterimlerine eşlik eden mitoloji temalı performanslarıyla dikkat çeken İsveçli topluluk YoJuliet bir konser verecek. Tralleis’te yapılacak etkinlikler Efeler Belediyesi’nin desteğiyle düzenlenecek.
Tralleis, dünya müzik tarihi açısından da büyük öneme sahip. Çünkü burada bulunan Seikilos Mezar Yazıtı, hem notaları hem de güftesiyle günümüze eksiksiz ulaşan en eski müzik eseri olarak kabul ediliyor. Yaklaşık 2.300 yıl önce Seikilos tarafından bir mezar taşına kazınan bu yazıt, antik Yunan müzik notasyonu ile yazılmış olması nedeniyle evrensel bir kültürel miras niteliği taşıyor. YoJuliet, insanlığın bilinen en eski müzikal belleğinin izinde 25 Eylül’de sahne alacak.
Grup ayrıca 28 Eylül’de Beyoğlu Sineması’nda Mauritz Stiller’in 1920’lerden kalma klasiği Gunnar Hede’nin Hikâyesi için besteledikleri müziği film gösterimi esnasında canlı olarak çalacak.
YoJuliet’in yolculuğu, İsveç’in Småland ormanlarındaki küçük bir kulübede başlamış. Bugünse keman, perküsyon, vokaller ve elektronik unsurlarla kurdukları düşsel ses evreniyle Avrupa’nın önemli sahnelerinde yer alıyorlar. Sessiz sinema geleneğini yenilikçi bir yaklaşımla buluşturan ikili ile konser öncesi yazışma imkânı bulduk.
‘YÜZYILLIK BİR FİLMİ BUGÜNÜN SESLERİYLE VAR EDİYORUZ’
- YoJuliet’in müziği bir orman kulübesinde doğdu, şimdi ise antik şehirlerde yankılanıyor. Bu yolculuğa dönüp baktığınızda, müziğinizde hâlâ aynı deneysel ruhu hissediyor musunuz?
Evet, inanılmaz bir şey bu! Müziğimizin Türkiye’deki bir antik kente kadar ulaşması bizi büyülüyor. Deneysel ruhumuz hâlâ çok canlı – çalıyoruz, keşfediyoruz ve elimizden geldiğince çok müzikal kuralı yıkmaya çalışıyoruz.
- Döngüler, vokaller ve enstrümanlarla bir “müzikal evren” kuruyorsunuz. Dinleyici bu evrende nasıl bir duygusal yolculuğa çıkmalı?
Onların kahkahaların ve gözyaşlarının, korku ve sevginin aynı yolculuğun parçaları olduğu bir duygu hız trenine binmelerini isteriz. Müziğimiz hem kırılgan hem güçlü, hem yumuşak hem yoğun bir deneyim sunuyor. Farklı geleneklerden enstrümanları bir araya getirmeyi seviyoruz: kemandan Brezilya surdolarına, tren seslerinden kürekle kazma seslerine kadar… Her sesin yeni bir duygu uyandırmasını amaçlıyoruz.
‘SESSİZ FİLM İÇİMİZDE BİR ŞEYLERİ UYANDIRIYOR’
- Sessiz filme canlı müzik eşlik etmek neredeyse bir ritüel gibi. Sizce günümüz gençleri bu deneyimi neden bu kadar ilgi çekici buluyor?
Evet, gerçekten öyle. Genç bir izleyiciye ulaşabildiğimizde bizi çok mutlu ediyor. Siyah-beyaz, yavaş sessiz filmin bugünün sürekli tıklama ve kaydırma temposundan tamamen farklı bir yanı var. Ayrıca yeni müzikle 100 yıllık bir filmin birleşmesinden doğan “zaman yolculuğu” da büyüleyici. Belki de sessiz film içimizde bir şeyleri uyandırıyor; sakin, durağan ve bağlı kalmamız gereken bir şeyi.
- Besteci olarak özgün film müzikleri de yazıyorsunuz. Güncel filmler için beste yapmakla sessiz klasiklere yeniden müzik yazmak arasındaki farklar neler?
Sessiz bir filmle çalışmak biraz rüyamsı bir şeye adım atmak gibi. Uzak bir şeye kısa bir süreliğine dokunma izni veriliyor. Sessiz filmlerde karakterlere ulaşmak biraz daha uzun sürüyor. Ama aynı zamanda film müziği yazmayı öğrenmek için dünyanın en iyi okulu.
‘TRALLES ANTİK KENTİ’Nİ GÖRMEK İÇİN SABIRSIZLANIYORUZ’
- Mitoloji Film Festivali’nde Tralles Antik Kenti’nde sahne alacaksınız. Taşların, gökyüzünün ve tarihin ortasında müziğin nasıl dönüşeceğini hayal ediyorsunuz?
Orayı görmek için sabırsızlanıyoruz! Mekânın üzerimizde güçlü bir etkisi olacağına inanıyoruz. Daha iyi bir ortam hayal etmek gerçekten zor. Tralles’te müziğin farklı bir ağırlık ve varlık kazanacağını düşünüyoruz. Duvarsız bir mekân, sesin hem daha büyük hem daha özgür duyulmasını da sağlayacak. Bu çok güçlü bir his, biz de bu görev karşısında oldukça alçakgönüllüyüz.
- Eğer YoJuliet’i sizi ilk kez keşfeden okurlara tek bir cümleyle tanımlamanız gerekseydi, ne derdiniz?
YoJuliet, ses, yaylılar ve perküsyonla düşsel ses manzaraları yaratan İsveçli deneysel bir film müziği ikilisidir.
- İkili olarak sahneye çıkmadan önce ritüeliniz var mı?
Yohanna’nın dans çalma listesini açıyoruz ve birkaç şarkıya dans ediyoruz. Sonra sahneye hazır oluyoruz!
- Eğer YoJuliet’in hayatına bir film müziği yazılsaydı, içinde neler olurdu?
Rio’dan bir karnaval sambası, bir yaylı dörtlüsü ve iyi bir doz rock’n’roll mutlaka olurdu. Film müziği bestecisi Cristobal Tapia de Veer ve David Bowie de kesinlikle içinde yer alırdı. Güçlü, ritmik ve dokunaklı bir eklektik atmosfer de olmazsa olmaz.

