27 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘İslamın ismi Müslümanın cismi’

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

Başbakan Recep Bey için kutsiyet yükleyenlerin sayısı bir hayli fazla. Tayyip Bey'e dokunmak isteyenler, onun özel ve ilahi bir misyon için gönderildiğine inananlar ve hatta onun beklenen "Mehdi" olduğuna dair yemin edenler var. Tamam, normal değil ama bu hezeyanlarda olanlar garipsenmemeli. Recep Bey'in hükümetin başı olması hasebiyle, sunabileceği imtiyazlar ve olanaklar gani yani okkalı. Bazı insanların iktidar muhibbi olmaları da normal. İktidar cazibe gücün doruk noktasıdır. Herkesi cezbedebilir, ama özellikle iktidarı ferdi çıkarları için kullanmak isteyenleri "yıkama-yağlama-yalama" alanında usta yapar. Mehmet Akif Beki, 2004 tarihinde Şam'dan Türkiye'ye yapılan ilk canlı televizyon programının sunucusu idi. O zaman Kanal 7 İskele Sancak programın sunucusu Ahmet Hakan'ın boşalan yerine getirilmişti. Şam'dan yapılan bu ilk canlı yayın konukları arasında bendeniz ve eşim de yer aldık. Sıradan bir sunucu performansı arz etmişti. Programdan sonra Beki ile akşam yemeği yedik. Sessiz, şüpheci ama hürmette kusur etmeyen bir konum arz etmişti. Birikimli değildi. Ortadoğu'ya çok yabancıydı. AKP ve Erdoğan'ı kesinlikle sahiplenmiyordu. Yıllar yılları kovaladı ve biz Mehmet Akif Beki'nin AKP iktidarı ile resmen kanatlandığını seyrettik. Beki, Başbakanın kutsiyetini anlatmak için özel bir kitap kaleme aldı.

Başbakanlık Basın Başdanışmanı, Başbakan sözcüsü, bir sürü gazete ve televizyon yöneticiliği ve en nihayet geleneksel düzenin "amiral" gazetesinde köşe yazarı oldu.

Suudiler Osmanlı eseri yıkarken gıkları çıkmıyor

Mekke ve Medine'yi onlarca kez ziyaret ettim. Her iki mekanda, Seyit ve Şerif soyundan gelen dostlarım var. Mekke ve Medine senelerdir halen süren hummalı bir inşaat şantiyesi görünümünde. Taş ve toz yığınından oluşan yabancı bir gezegende dolaşıyor gibi olursunuz. Dağlar, tepeler eritiliyor. Buralara beton yığını gökdelen misali yeni oteller kuruluyor. Üstelik bu çalışmalar, tarihi eserler yok edilerek, geçmişin bütün izleri silinerek yapılıyor. Osmanlıcılık oynayan bizim yerli artistler, Hijaz'da ayakta kalan tek Osmanlı mimarisi olan Cabir kalesini kökünden söküp atan Suudi rejimine gıkı çıkmıyor. Onları anlıyoruz. Petro-dolarların kokusunu iyi alan mahlûklardır. Hummalı inşaat projelerinde bizimde payımız olacak, köşeyi döneceğiz diyen holdinglerin sahadaki borazanların bu konularda niçin duyarlı olamadıklarını iyi anlıyoruz. Bu tarihi eserlerin yerini çok yıldızlı, gök kubbeye doğru uzanan, beton yığını Babil kuleleri misali oteller almış. Bu oteller mütevazı Kâbe'yi, Medine'deki Makam-i Şerifi ahtapot kolları gibi sarmış. Eski Mekke ve Medine'den eser kalmamış. Dünya'ya empoze ettikleri sınıfsal ayrışmayı, etnik-mezhepsel bölünmüşlüğü, İslam dininin asırlar önce ortadan kaldırmaya çalıştığı bu kutsal topraklara tekrar musallat etmişler. Bir yandan konforlu uçaklar, yıldızlı şatafatlı oteller, açık büfelerde sunulan dünya mutfağından menüler, pahalı hediyeler, sekiz silindirli devasa cipler ve mütevazi Kabe'yi bilmem hangi kattan seyreden kibirli modern umreciler, hacılar. İslam dininin ikame etmek istediği eşitliği, kardeşliği yalnızca Makam-i Şerifte namaza durduklarında yaşayan, gerçek dünyalarına döndüklerinde kardeşlerine karşı sırtlan kesilen hin oğlu hinler. "Bir gün gelecek İslam'ın sadece ismi Müslümanın sadece cismi kalacaktır" diyen Hz. Muhammed'in öngördüğü zevk-u sefa içinde boğulan "Müslüman" kılıklı mahlûklar. Ve bunların "özgürlük savaşçıları" olarak pazarladıkları, Kurban Bayramı arifesinde bile katleden, bomba yüklü araçlarla can alan, "Allah-u Ekber" nidaları ile boğazlayan, yağmalayan çağımızı kirleten, zehirleyen virüsleri.

Haçlı-Siyonist orduların 5. taburu

Kutsal topraklara milyonlarca insan geliyor. Milyarlarca dolar geliri var. Bu paralar Müslüman ülkelerin ve toplumların eğitimi, konutu, altyapısının modernize edilmesi için harcanmıyor. Terörün beslenmesi ve ülkelerin yıkımı için harcanıyor. Ölüm fetvaları için kullanılıyor. Petro-dolar ve kutsal mekânların geliri ile dünyamız onlarca defa onarılır, Allah'ın nimetlerinden herkes faydalanır, muazzam bir medeniyet kurulabilirdi. Aksine, kendilerine ait olmayan bu servet, nerede kullanılacağı meçhul ABD, Avrupa ve İsrail menşeli silahlara harcanmaktadır. Küfürbaz, hoşgörü yoksunu, mezhep düşmanlığı kışkırtan, ülkelerin iç işlerine direkt müdahale eden ve her daim sömürgeci-emperyalist devletlerin çıkarları için infak edilen milyarlar. Haçlı-Siyonist orduların İslam dünyasındaki 5.ci ve en tehlikeli taburu.

Abdullah Gül "Hac" görevini ifa ederken, Kılıçdaroğlu Bayram günü "Peygamber" soyundan geldiğini iddia etti. Atasının kabrini yıkmak isteyen Suudi Vahhabilerine hadlerini bildiren partisinin ve yaşadığı vatanın kurucusu Mustafa Kemal'in soyuna-siyasetine sahip çıkması daha elzem ve hayırlı olacaktır. Sayın Kılıçdaroğlu hangi soydan geldiğinden ziyade temsil ettiğin partinin ambleminde mevcut olan 6 temel prensibe sahip çıkman yeterli olacaktır. Bu vesile ile bayramlarımızın bereketli, hayırlı, muhabbet dolu, riyakârsız ve nifaksız kutlanacağı yılların özlemi ile bayramınızı canı gönülden kutlarım.