27 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İşte size Adnan Menderes

Rıza Zelyut

Rıza Zelyut

Eski Yazar

A+ A-

Adnan Menderes, 14 Mayıs 1950’deki seçimi Demokrat Parti (DP) kazanınca başbakan olmuştu. Aydınlı bir ağa olan Menderes; kısa süre içinde diktatörlük denebilecek bir yönetim modeli oluşturdu. 

Siyasete dini alabildiğine sokan da odur. İlk iş olarak Türkçe okunan ezanı Arapçaya çevirtmiş sonra da ülkedeki gerici yapıların önünü açarak onlar üzerinden siyaset yürüt-müştür. Düşünün ki daha 1951’de, DP Konya Kongresi’nde, “Şapka kaldırılsın, yerine fes konulsun. Kadınların kıyafeti çarşaf olsun; Arap alfabesi geri getirilsin. Medeni kanun yerine şeriat geçsin, çok karılı evlenmek serbest bırakılsın” önerileri gündeme getiriliyordu. 

GAZETECİLER HAPİSTE 

Demokrat Parti 1954’te daha güçlü biçimde ikinci kez iktidara geldi. Rakipsiz kaldığını düşünen Menderes, basını tam bir ablukaya aldı. Metin Toker, Şinasi Nahit Berker, Ülkü Arman, Nihat Subaşı, Fethi Giray, Beyhan Cenkçi, Kurtul Altuğ, Yusuf Ziya Ademhan gibi birçok gazeteci cezalara çarptırıldılar. 80 yaşındaki Hüseyin Cahit Yalçın bile mahkum edildi.  

Basına getirdiği şu yasaklar, Menderes’in antidemokrat kimliğini ispata yeter:  

- Halkı heyecanlandırabilecek haberlerin yayımlanması yasaktır. Meclis’teki görüşmeler halkı heyecanlandırabilirse yazılmayacaktır. 

- Hükümeti tenkit etmek yasaktır. 

- Sıkıyönetimin çalışmalarıyla ilgili haber yasaktır. 

- NATO devletleriyle ilgili haberler yasaktır. 

- Darlık, kıtlık ve yokluk haberleri yazılmayacaktır. (Örneğin, ekmek almak için fırınların önünde bekleyenlerin resimlerini koyamazsınız.) 

- 6 Eylül olaylarını komünistlerden başkasının yaptığı yolunda yazı ve yorumlar yasaktır. Bu olayla ilgili haberler ve resimler yasaktır. 

- Magazin sayfalarında da halkı heyecanlandıracak resim ve yazılar yasaktır. Çıplak kadın resmi basmak da yasaktır.  

- Gazetelerin ikinci baskı yapmaları da yasaktır. 

Bu yasaklara uymadıkları gerekçesiyle Hürriyet, Tercüman, Ulus, Vatan, Zafer, Medeniyet, İstanbul Ekspres ve başka gazeteler kapatıldı.  

Menderes bir de Demokrat Parti’yi her şartta öven “besleme basın” yarattı ve onlara devletten kaynak aktardı. Besleme basın deyimi siyasi dilimize onun sayesinde girmiş oldu. 

Menderes’e bu yasaklar bile yetmedi; 1956’da Basın Kanunu’nu daha da baskıcı hale getirdi.  

SİYASETE KAN BULAŞTIRDI 

Adnan Menderes, basını bu kadar kuşatır da muhalefet partilerini rahat bırakır mı? Özellikle CHP lideri İsmet İnönü ve Millet Partisi Genel Başkanı Osman Bölükbaşı ile uğraştı. Parti militanı gibi davranan valiler; CHP’nin siyasi çalışmalarını önlemek için DP’lileri İsmet Paşa’nın üstüne saldı. Bunun en tehlikelisi Uşak’ta yaşandı. 1 Mayıs 1959’da Uşak’a gelen İsmet İnönü’yü linç etmeye kalkıştılar; kalabalıktan atılan taşlardan birisi onu başından yaraladı.  

4 Mayıs’ta İstanbul’a gelen CHP liderine bu kez Topkapı’da tuzak kuruldu. Otomobilini kuşatıp arabanın üstünde tepinen Demokrat Partililer onu linç etmek üzereyken asker yetişerek İnönü’yü kurtardı. 

Adnan Menderes, o kadar kural tanımaz hale gelmişti ki 1954 yılında Osman Bölükbaşı’ya oy verip milletvekili yaptıkları için Kırşehir ilini ilçe yapıp yeni il yaptığı Nevşehir’e bağlamıştı. 

Üniversiteler ise DP’nin sıkıyönetimi altındaydılar. Öğretim üyeleri seslerini çıkaramıyorlardı. Öğrenciler artık bu baskıya dayanamaz olmuşlar; hürriyet isteklerini dile getiriyorlardı. 

RUMLARA ETNİK TEMİZLİK 

Cumhuriyet tarihine kara bir leke olarak geçen ve 6-7 Eylül olayları olarak bilinen saldırı ve cinayetler de Menderes iktidarının eseri oldu. Birçok Rum’un öldürüldüğü, kiliselerinin yakıldığı, mezarlarının tahrip edildiği, bütün dükkanların yağmalandığı, malların gasp edildiği bu etnik temizliğin Demokrat Parti ile ilgisini; yine bir Demokrat Partili siyasetçi olan Mehmet Fuat Köprülü itiraf etti. Prof. Köprülü, 5 Haziran 1960 tarihli Yeni Sabah gazetesine yaptığı açıklamada, “6-7 Eylül hadiseleri, Fatin Rüştü Zorlu’nun ilhamı ile Menderes ve Gedik (Namık) tarafından tertiplenmiştir” diyordu.  

YA NECİP FAZIL NELER YAZDI? 

İslamcı şair Necip Fazıl; kendi yayımladığı Büyükdoğu dergisinin 11 Mayıs 1951 tarihli sayısında Başbakan Menderes’e verip veriştiriyordu. 

Menderes’le karşılaştırdığı İnönü’ye seslenirken dedikleri şöyleydi: 

1- Fenaydınız; fakat Türkün sağlam kumaşına ve mayasına rağmen, yine Türktünüz. Masonluğun, dönmeliğin, Yahudiliğin, kozmopolitliğin günlük tesiri altında kalmadınız. (...) 

2- Kimseyi, mâna sahasında arkasından vurmak, yalan ve dolanlarla çürütmeğe çalışmak gibi bir hale asla düşmediniz.  

3- Zalim kanunlarınız vardı; fakat bunlar açık ve samimi idi. Bir neşir suçu, ancak neşir vâki olduktan sonra cürüm teşkil etmek gibi hukuki bir umde haysiyeti belirtiyordu. (...) Hiç siz, Matbuat Kanununu değiştirip, (...) vücut bulmamış bir suçu vâki göstermek, (...) üstelik yazılara hayalen dahi münakaşası imkânsız mânalar atfetmek, üstelik mevkufiyeti kaldıran bir adalet taahhüdüne rağmen onu zindana atmak gibi bir muameleye razı olabilir miydiniz? Asla!.. Bu bakımdan sizi, devrinizi ve kanun anlayışınızı kati olarak tenzih ederim!” 

Bir yandaş yazarın Menderes ile İsmet Paşa’yı karşılaştıran bu satırları da Adnan Menderes’in hiç de bugün gösterildiği gibi günahsız olmadığını, daha iktidarının ilk döneminde basın üzerinde diktatörce baskı kurduğunu ispat ediyor. 

İNÖNÜ İDAMA KARŞI ÇIKTI 

3 DP’li için Yassıada Mahkemesi’nde idam kararı verilince; İsmet Paşa, Milli Birlik Komitesi Başkanı Orgeneral Cemal Gürsel’e çok ayrıntılı bir mektup yazarak idamın durdurulmasını istemiştir.  

Onun idamı, hatalarının ve günahlarının üstünü örtmüştür. Sağcı siyasetçiler Menderes’in mağduriyetini kullanarak iktidara gelmişler; bu idam onlar için bitmeyen hazine olmuştur. Sıkıntıyı ise İsmet Paşa’nın mektubunda çok önceden yazdığı üzere CHP çekmiştir. Bugün de AKP, Menderes üstünden idam rantını kullanmaya devam etmektedir. 

27 Mayıs’la siyasete vurulan darbeyi onaylamasak bile, bu süreçten sonra yapılan yeni 1961 anayasası; Türkiye’nin en sivil, en demokratik anayasası idi. 1980 darbesi ile işte o anayasa ortadan kaldırıldı. Bu yüzden 27 Mayıs harekâtı ile 1980 Kenan Evren darbesi birbirine tamamen zıt kuvvetlerin eseri olmuştur.