27 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘İz’ üzerindeki savcı neden öldürüldü?..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

Toplumda infial uyandıran Berkin Elvan cinayetindeki kuşkulu polislerin aylardır neden mahkeme önüne çıkartılmadığı sorusu kafa karıştırırken, yargı da karanlık bir sürecin içinde darbe aldı... 

Oysa adliyede rehin alınarak öldürülen savcı Mehmet Selim Kiraz, Elvan’ın “polis kurşunuyla” öldürülmesini soruşturan “beşinci” savcıydı... 

Kiraz, 3 ay boşta kalan dosyayı alır almaz, Elvan’ın öldürüldüğü gün, olay yerinde olan polislerin fotoğraflarıyla, cinayet anındaki kamera görüntülerini Adli Tıp’a göndererek karşılaştırma yapılmasını ve eşkal benzerliklerinin tespit edilmesini istemiş!.. 

Savcı işte bu önemli hamlenin ardından katledildi!!! Hem de eylemi, Berkin Elvan’ın “katillerinin açıklanması için” yaptıklarını ileri süren teröristlerce!.. 

Sizce bu işte karanlık noktalar yok mu?.. Bir savcı, rafa atılan memur suçlarıyla ilgili dosyayı ele alıyor, faillerle ilgili önemli ipuçlarına ulaşıyor, bunları Adli Tıp’ta doğrulatmaya çalışırken de katlediliyor!!! 

Bu eylemi yapanlar; Kiraz’ın, katillere ulaşmak için çırpındığını ve aşama kaydettiğini bilmiyorlar mıydı acaba?.. Bilmemeleri olanaksız, çünkü bağlı oldukları örgüt de medya da Elvan cinayetinin aşamalarını aylardır adım adım takip ediyordu... 

O halde bir savcı, bir cinayeti çözmeye çalışırken “katiller açıklansın” gerekçesine sığınan bir örgüt tarafından neden öldürülsün ki?.. 

VAHİM İDDİALAR ŞOK YARATTI!.. 

Bu meselenin bir tarafı... Madalyonun arka yüzünde ise yukarıdaki kuşkuları derinleştiren ve direkt devleti hedef alan çok vahim açıklama ve iddialar var... 

Ürkütücü bir açıklama yapan Hukukçular Derneği Genel Başkanı Cavit Tatlı, adliye saldırısının zamanlamasına dikkat çekerek şöyle demiş; 

“Savcı, Berkin Elvan’ın katilini bulmadığı için değil, sonuca yaklaştığı için öldürüldü...” 

Peki, yazdığı iddiaların büyük bölümü doğru çıkan “Fuat Avni”nin, “Savcının cesedinden polis mermisi çıkarsa şaşırmayın” şeklindeki tartışmalı Twitter paylaşımına ne demeli?.. 

Ne olursa olsun; devletin kendi savcısını, “operasyon hatası” olsa da öldürebilme olasılığını, bir “iddia” olarak bile düşünmek istemem... Olamaz, olmamalı... 

Ancak bir hukukçunun; hem de çok önemli bir cinayeti “çözmeye çalışırken” katlediliyor olması hep kuşku taşıyacaktır... Bu kuşkuyu gidermek de Berkin Elvan’ın katillerini bir türlü yargı önüne çıkartmayan iktidarın görevidir... 

AKP’NİN KARANLIKLAR ÜLKESİ... 

Yalnızca adliye baskını değil; bu ülkede son on yılda öylesine karanlık olaylar oldu ki, ne iktidar açıklamak istedi ne de muhalefet çözmeye çalıştı... İşte aydınlatılmaya muhtaç gizemli ve vahim olaylardan bazı örnekler: 

- Sakarya’nın Pamukova ilçesinde, 22 Temmuz 2004’te yaşanan “hızlı tren” rezaletinde 41 kişinin neden öldüğü açıklandı mı?.. Ne oldu ihmal ve suçlular?.. 

- Soma’da tam anlamıyla kaç emekçinin kömür madeninde yaşamlarını yitirdiğini öğrenebildik mi?.. 300 işçi mi, 600 işçi mi?.. Grizu muydu, su baskını mı, yoksa gizlenen başka bir ihmal mi?.. 

- 2013’te, Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde, 51 kişin ölümü, 146 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan 2 bombalı araç saldırısının kimler tarafından yapıldığı kesin olarak saptanabildi mi?. Esad rejimi mi, PKK mı, IŞİD mi, El Kaide mi, yoksa bizi Suriye ile savaşa sokmaya çalışan gizli güçler mi?.. 

- “Ergenekon” ve “Balyoz”un ardındaki karanlık noktaları ve bu olayların içindeki cemaatin uluslararası bağlantılarını bilen “MİT” mensubu Kaşif Kozinoğlu, Silivri Cezaevi’nde yatarken, 13 Kasım 2011’de kalp krizinden mi öldü yoksa zehirlendi mi?.. 

- Bir dönem PKK ile etkin mücadele eden eski olağanüstü hal bölge valisi Hayri Kozakçıoğlu, tam da “açılım” sırasında “intihar” mı etti, öldürüldü mü?.. 

Peki, AKP iktidarı döneminde bunlar dışındaki onlarca karanlık eylem aydınlatılabildi mi?.. Ne yazık ki hayır!.. 

Diyeceksiniz ki; “Be kardeşim, elektriklerin neden kesildiğini bile açıklayamayan bir hükümet, karanlığı nasıl aydınlatabilir ki?..” 

Demek ki neymiş, istediğin kadar parti ambleminde “ampul” kullan, takiyecilik ülkeyi karanlıktan kurtarmaya yetmiyor!.. 

GÖKÇEK HALEN KOLTUĞUNDA!.. 

“Karanlık” demişken ve de “hasıraltı”na dikkat çekmişken, daha geçen hafta yaşanan ve karanlığa terkedilen bir başka AKP tiyatrosu üzerinden devam edelim;  

“Melih Gökçek seçimlerde oy isterken bu yapının (cemaat) kucağında oturmuştur... Bu yapıya Ankara’yı parsel parsel satmıştır. Yurt yerleri vermiştir, zengin işadamlarına okullar yaptırmıştır. İmar planlarında değişiklikler yaptırmıştır.”  

Yukarıdaki çok vahim açıklamayı bir AKP muhalifi değil, AKP kurucusu, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç yaptı ve savcıların harekete geçmesi için de açıkça ihbarda bulundu!.. 

Peki sonra ne mi oldu?.. Sanki ortada bir yolsuzluk ve talan iması, bir rezalet ve skandal yokmuş gibi herkes nedense suspus oldu!.. 

Başbakan Davutoğlu, “Kol kırılır, yen içinde kalır... Susun” diyerek Gökçek ve Arınç’ın kulağını çekti!.. Birbirini mahkemeye vereceğini açıklayan taraflar da hakaretleri sineye çekerek sustu!.. 

Yeniden soralım; Davutoğlu, birbirini “yolsuzluk” yapmak ve “cemaatçi” olmakla suçlayan Arınç ve Gökçek ile birlikte acaba savcıların ve muhalefetin de mi kulağını çekti?.. Onlar neden başlarını kuma gömerek olayın peşini bıraktılar acaba?.. 

Başbakanın, “parsel parsel” yolsuzlukla ilgili tartışmayı kapatmasının ardından muhalefetin de susabildiği tek ülke Türkiye olmalı!..  

O halde, Gökçek gibi şaibeli bir isim kendi partilisinin vahim suçlamasına rağmen halen koltuğundaysa, bu yalnızca haktan-hukuktan söz edebilen hükümetin değil, muhalefet görevini yapmayan CHP, MHP ve HDP’nin de gaflet ve ihmalinin sonucudur...