27 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Karagümrük'ten sporsal görüntüler...

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

A+ A-

Bazen düşünüyorum, çoğunlukla da içinden çıkamıyorum. Bir ülke olağanüstü kötü yönetilip her alanda iş bilmez, uzmana değil de adama iş bulan yöneticiler tarafından örselenmesine karşın nasıl hala ayakta kalabiliyor? Benim aklımın erdiğinden beri böyle yönetiliyor Türkiye. Ama ne sağlam insanımız var ki, hala direniyor, dayanç (sabır) içinde daha iyi günleri bekliyor.

GEÇEN CUMARTESİ GÜNÜ İTÜ

U 18 futbol takımının Vefa Stadı'nda Altınay ile maçı vardı. Büyük bir heyecan ile ben de gençlerin başında gittim. Heyecanım, çok uzun yıllar önce defalarca oynadığım, nice anılarım olan stadı yeniden görüp anılarımı gözümde canlandırmaktan kaynaklanıyordu. 1973 yılının Kasım ayında bizim Levent Lisesi'nin (şimdiki Etiler Lisesi) Pertevniyal Lisesi ile yaptığı karşılaşmada kazandığımız penaltıyı atmamak için ben tribünlere bakarken takım kaptanımız Mahmut Sert "Metin atsın" diye tutturmaz mı? Kenarda efsane müdürümüz Ali Bağdatlıoğlu var. Kaçırdın yandın! Attım, top kalecinin sağındaki direkten döndü. Hakemin işgüzarlığı tutmasın mı, penaltıyı yineletti. Top yine aynı direkten döndü ve biz maçı 1-0 kaybettik. Maçtan sonra Ali Bey rengimin bembeyaz olduğunu görmüş olacak ki, sert bir bakışın ötesinde bir şey söylemedi.

İstanbulspor'da oynarken daha nice anılar, bir bir gözümün önünden gelip geçti. Stadın zımpara gibi toprak zemini suni çim ile kaplanmış, daha da sağlıksız olmuş. Türkiye'nin köklü takımlarından Vefa'nın kulüp binası aynı şekilde duruyor. Karşısına Fatih Belediyesi, Karagümrük için başka bir bina yapmışlar, altında sadece iki soyunma odası var. İşte, ben de anılarla bezediğim uzun girişten sonra sözü buraya getirmek istiyorum.

40 yıl önce Vefa Spor Kulübü'nün binasının altında dört soyunma odası vardı. Onlar artık takımlara verilmiyor. Yeni yapılan ve Karagümrük'ün Kırmızı-Siyah renklerine boyanmış binada ise iki soyunma odası var. Amatör takımlar burada soyunup, giyiniyor. Bizden önce maç var. Onlar gelip odayı boşaltmadan siz giremiyorsunuz. Belli ki, bu binayı buraya yapanlar spor cahili, yöneticilikten de haberleri yok. Futbolcular oradaki betonun üzerine oturup 45 dakika maçın bitmesini beklediler.

O ara birileri geldi. İçlerinden biri bizim çocuklarla sohbet etti. Ben yanına gidip soyunma odası rezaletinden söz edince "ben de bunun için burada keşifte bulunuyorum. Ben bir Karagümrük gönüllüsüyüm, bu tesisleri yeniden planlamayı düşünüyoruz" dedi. Biraz da sıkılarak İstanbul 3. bölge milletvekili olduğunu ekledi. Vekilimiz İhsan Barutçu ile bir süre daha ayaküstü söyleştik. "Düzelteceğiz, Aydınlık gazetesinde fotoğrafımız çıkacak, ne mutlu" dedi ve yanımızdan ayrıldı. Birilerinin yanlışlığını, başka birileri daha büyük emek ve para harcayarak düzeltmek zorunda sanki... Bu, güzel ülkemin yazgısı mı?

Bu arada maçın 40 dakika gecikmeyle başladığını, Altınay'ın bıçkın delikanlılarının futbol alanına girerek İTÜ'lü gençleri patakladıklarını da ekleyelim.

Yukarıdaki büyükler ne yapıyorsa, onları izleyen aşağıdaki küçükler de aynısını hatta daha vahşisini yapıyor. Kötünün de ötesinde, duyarsız, iş bilmez yöneticiler yüzünden Türkiye sahaya inmiş kimse farkında da, umurunda da değil...

AKADEMİLİLER BAYRAĞIMIZA SAHİP ÇIKTILAR...

Cumartesi yoğun bir gündü. Maçtan sonra Anadoluhisarı'na yetişmem gerekiyordu. Çünkü mezun olduğumuz akademinin bahçesinde toplanıp bayrağımızı indirenlere tepkimizi gösterecek, ilk üç dönem (1979-81) mezunları aynı zamanda da özlem giderecektik. Bu arada yaklaşık üç hafta önce sonsuzluğa uğurladığımız arkadaşımız Bedir Görenkır'ı da anmış olacaktık

Hemen hemen 40 yıl önce Anadoluhisarı'nda, henüz ilk gençlik yıllarında bir araya gelmiş yüzlerce arkadaşımızın İstanbul'un zor koşullarında 96'sının buluşması aramızdaki arkadaşlık ve dostluğun ne denli güçlü olduğunu gösterse gerek. Her şeyin kolay elde edilip kolay tüketildiği, dostlukların, arkadaşların artık maddiyatçılıkla örtüştürüldüğü, örselendiği günümüzde duygusallığını koruyan arkadaşlarımız gençlik günlerimizin saflığını ve temizliğini bir kez daha yaşadılar.

Galatasaray'da şampiyonluk yaşayan Cevat Güler, Giresunspor'u küme düşme konumundan alıp, ligin ikinci yarısındaki inanılmaz başarım gücü (performans) ile şampiyonluğa taşıyan sınıf arkadaşım Mehmet Birinci, Eyüpspor'da türlü sıkıntılar yaşayan Mehmet Şansal, zamanında üniversite takımızın kaptanlığını yapan Mahmut Kılıç, sütün arkadaşımız Doç.Dr. Mehmet Öztürk'ün de aralarında bulunduğu birbirinden değerli arkadaşlarımızla güzel bir gün geçirdik. Zaman zaman arkadaşlarıma bakıp "böylesine değerli, yaşamlarının en olgun döneminde, büyük bir bilgi birikimine sahip olan insanların varlığına karşın sporumuzun yerlerde süründüğünü" düşünmeden edemedim. Ayrıca, okulumuzun açıldığı 1975-76 eğitim döneminde o günkü Spor Bakanı Ali Şevki Erek'in konuşmasını anımsadım. Bakanın dediğine göre Türk sporu akademililerin omuzlarında yükselecekti. Ne var ki, yandaş olmayan akademilileri sporun kıyısından bile geçirmiyorlar. Dünyada, sahip olduğu ham maddeyi bu denli kötü kullanan başka bir ülke var mı, bilemiyorum...