27 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Halep’te mezhep hesaplaşması mı oluyor?

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

Suriye için savaşın iktisat, askeri-güvenlik, İsrail ve bu unsurların çıkarları için istismar edilip tavzif edilen dini-dar bir terbiye ile ilgili olduğunu örtbas edenler var. Sosyal medyada Halep’in Suriye ordusu ve müttefikleri tarafından kontrol altına alınmasını bir “mezhep zaferi” olarak sunanlar da var. Toplumu kuşatan bu hastalık, milletlerin huzur ve kardeşliğini tehdit eden en tehlikeli mikrop.

“Halep yalanları” yazılarımızda hükümete yakın medyanın genelde Suriye özelde Halep için devleti ve kamuoyunu yalan haberlerle aldattığını izah etmeye çalıştık. Halep kentinin silahlı grupların tahakkümünden ‘takriben’ kurtarılmış olmasını “Şiilerin Sünnilere karşı bir zaferi” olarak tedavüle sokanlar var. Suriye meselesini altı senedir ısrarla mezhep zaviyesinden okumaya çalışan ve kamuoyunu bu yönde etkilemeye çalışanlar var.

Öbür tarafta akademik kimlikli dini-dar mahlûklar twitter hesabından Sünnileri Halep’in silahlı gruplardan kurtarılmasını kutlayanlar için, “Şah İsmail piçlerine” karşı yavuz olmayı telkin ediyor. Alevilere saldırılmasını ve öldürülmesini telkin edecek kadar gözü dönmüş caniler var. Bu yazıları paylaşan mahluk Muş Alparslan Üniversitesi’ne bağlı olarak araştırma görevlisi pozisyonunda olan Abdülkadir Şen, şu anda Marmara Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü’nde Ortadoğu Sosyolojisi ve Antropolojisi alanında doktora ve İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir bölümünde yüksek lisans yapıyormuş. Sünnikrasi zihniyetinin panzehiri Şiikrasi veya tersi değil en hakiki mürşit ilmi esas alan terbiyedir.

Halep üzerine kaleme aldığımız yazılarımızda, “Halep olmadan Suriye devletinin bekası sorunlu hale gelir. Bu sebeple Suriye ve sahadaki müttefik askeri kuvvetlerin Halep’i silahlı grupların kontrolü ve rahmetine terk etmeyeceklerini” tespit etmiştik. Türkiye olmadan, ABD, Katar, Suudi ve Fransa, İngiltere, Almanya misali Avrupa devletlerin Halep’te başarılı olmaları ihtimali çok zayıftır” demiştik. “ABD’nin ‘iti ite kırdırma politikalarının’ Arapça versiyonu olan ‘iki çömleği birbirine kırdırma’ planının devreye sokulduğunu ve bununla Kürdistan yalanı üzerinden ikinci İsrail planının amaçlandığını” yazmıştık.

Suriye ordusunu Şam ve mümkünse sadece sahil bölgesine hapsetme ve askeri kurumu bir “Alevi” silahlı örgüt olarak tedavüle sokma çalışmalarına altı sene boyunca çok büyük emek harcadılar. Suriye’nin Alevi, Dürzi, Sünni, Hristiyan ve etnik olarak sadece Kürt ve Türkmen olarak emirliklere bölünmesi için on binlerce cani istihdam edildi ve milyarlarca dolar harcandı. Bu projenin hayat hakkı bulabilmesi için anahtar sahanın Halep” olduğunu sebepleriyle ibraz etmiştik. “Suriye’yi etnik ve mezhep kökende bölebilme projesinin anahtarı Halep. Suriye’nin Kuzey ve Doğu bölgelerini ana gövdeden koparabilmenin kapısı Halep. Bu sebeple savaşın en katmerlisi bu sahada yaşanacak” demiştik. Halep cephesinin, “Türkiye ile anlaşma sağlanmadan kazanılmasının Suriye için çok zor” olduğunu ifade etmiştik. 4 senedir ciddi bir ilerleme sağlanmayan Halep’te, Türkiye ile sağlanan iş ve güç birliği sonucunda, askeri üstünlük ve silahlı grupların rafa kaldırılması süreci domino taşlarının düşüşü gibi hızlı ve az kayıpla sağlandı.

Türkiye’nin Avrasya ülkelerine yakınlaşması, Rusya ve İran ile yürüttüğü sessiz ama sonuç alıcı Suriye diplomasisinin şifrelerini okuyamadılar. 15 Temmuz sonrası Türkiye’nin içine girdiği süreci doğru tahlil edemediler. Erdoğan’ın “biz Suriye’ye Esad’ı devirmek için girdik” açıklamasının ardından gelen Türkiye-Rusya arasındaki hızlı trafik mekiğini ve aynı derecede Halep sahasında Suriye lehine sağlanan askeri dönüşüm arasındaki diyalektik bağı göremediler. Halep ve El-Bab arasında da doğrudan bir ilişki var. Türkiye’nin “Halep’ten ve muhtemelen İdlib’ten elini ve ayağını çekmesi” karşılığında Rusya’nın El-Bab’ın Türkiye tarafından kontrol edilmesine sessiz kalacağı aşikâr.

Suriye için savaşın Halep sonrası süreçte daha çetrefilli bir hal alacağının altını çizmiştik. Suriye ordusu ve müttefiklerinin Halep’te sağladıkları askeri üstünlük önemli bir moral kaynağı oluşturacak. Amma ve lakin TSK ve SSK (Suriye Silahlı Kuvvetleri) Halep-ElBab cephe hattında bundan sonraki askeri faaliyetleri koordine etmeden, Ankara ve Şam temsilcilerinin etrafında oturacağı siyasi masa kurulmadan, “İdlib’teki binlerce terörist geldikleri Türkiye’ye dönsünler” akla ziyan izahlar rafa kaldırılmadan, Kürtçü bölücü ve dini-dar mezhepçi anlayışlara karşı kararlı mücadele için gerekli olan bölgesel iş ve güç birliğini sağlamadan Suriye’nin milli birlikteliği, toprak bütünlüğü ve üretim ekonomisinin zaferi elde edilemez. Ve bu nihai zafer kazanılmadan başta Suriye ve Türkiye olmak üzere bölgemizin selametinden henüz bahsedemeyiz.