18 Mayıs 2024 Cumartesi
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Türkiye bir adım atar dünya dengeleri değişir

Rafet Ballı

Rafet Ballı

Gazete Yazarı

A+ A-

Rakka operasyonu başlamış (2.6.2017). Açıklama Binali Yıldırım’dan geldi.

Amerika önceden bildirmiş.

***

Amerikalılar demişler ki:

YPG ile ilişkiler bir tercih değil mecburiyet.

Taktik bir ilişki. Dolayısıyla uzun sürmeyecek.

Verilen silahlar PKK’nın eline geçmeyecekmiş...

Falan filan...

Yaptıkları: Minarenin kılıfı.

***

Görünürdeki amaç: IŞİD.

Bu örgütü Rakka’dan çıkarmak.

Ankara kaç kere önerdi. Birlikte yapalım diye.

Türkiye’nin ordusu güçlü.

Askeri olanakları geniş.

Güya: ABD ile NATO’da müttefik.

Fakat ABD kapıyı aralamadı bile.

PKK/PYD’yi tercih etti.

Türkiye’nin terörist ilan ettiği bir örgütü.

***

Batının tutumu yeni ortaya çıkmadı.

Irak’ta da Türkiye’nin varlığını istemediler.

2003 Irak işgali öncesini hatırlayalım.

Bütün harekatı Türkiye üzerinden yapmak istiyorlardı.

Güney sınır hattımıza yerleşeceklerdi. 65 bin mevcutlu bir orduyla.

Fakat bir de şartları vardı: Türkiye Irak’tan uzak duracaktı.

Ankara biraz diretti. Uzun pazarlıklar...

Sonuçta: 20 km’lik bir girişe razı oldular.

Bir şartla: TSK savaşa karışmayacaktı.

Sahadaki tercihleri: Milliyetçi Kürt partileriydi.

***

Demek ki: ABD’nin asıl meselesi IŞİD değil.

Görülüyor ki: Washington iki konuda ısrarlı.

Biri: Türkiye’yi ısrarla bölgeden uzak tutmak.

Diğeri: PKK/PYD’yi güçlendirip öne çıkarmak.

***

Anlamı: ABD öyle bir proje peşinde ki:

Türkiye’nin kesinlikle aleyhine.

PKK/PYD’nin de fazlasıyla lehine.

Fakat asıl kazançlı ABD. Proje sahibi olarak.

***

PKK cenahı da durumun farkında.

Mustafa Karasu. Örgütün lider kadrosunda.

Geçenlerde yazdı:

“ABD ve Koalisyon Güçleri, Türkiye’nin Rakka operasyonunda yer almasını istemediler.”

Niçin: “Türkiye etkili olduğunda birçok oyunu bozacağını, birçok sorun yaratacağını gördüklerinden engellediler.” (Serxwebun, Nisan 2017, sayı 424).

***

Irak ve Suriye’ye bakmaya devam edelim.

Aslında durumun tuhaf yönleri de var.

Rusya: Küresel bir devlet. Sahada. Eylül 2015’ten beri.

İran: Bölgesel bir güç. Sahada. 2012’ten itibaren.

Hizbullah: Yerel bir kuvvet. Neredeyse baştan beri sahada.

Hepsi de askeri olarak.

Üçü de ABD çıkarlarının karşısında.

Beşar Esad’ın direnmesine büyük destek sağladılar.

***

ABD, bu kuvvetlerden rahatsız.

İtiraz da ediyor.

Fakat: Nedense...

Politikası Türkiye’ye olduğu kadar sert değil.

***

ABD’nin ikili tutumu Türkiye için öğretici.

Washington bölgemizde bir tehdit değerlendirmesi yapıyor.

Rusya, İran, Hizbullah...

Açıktır: Hepsini tehdit olarak görüyor.

Fakat: Asıl önemlisi öncelikli tehdit.

Sahadaki pratiğine bakıyoruz.

Görünen: Türkiye’nin Irak’ta ve özellikle Suriye’de olmasını istemiyor.

***

Anlamı:

Bir: ABD’nin bölgede asıl projesi netleşmiştir.

Buna, “İkinci İsrail” diyebiliriz.

***

İki: Projeden en fazla zararı üç ülke görecektir.

Irak, Suriye ve özellikle Türkiye.

***

Üç: Dış müdahale Irak ve Suriye’yi zayıflattı.

Bölünme süreci mesafe aldı buralarda.

Tek başlarına direnmeleri zorlaştı.

***

Dört: Rusya, İran, Suriye, Irak, Hizbullah...

Ve uzak Asya’da Çin.

Hepsi zaten direnme cephesinde.

Direniş Cephesi, mevcut haliyle Atlantik saldırısını durdurdu.

Fakat: Bitirici karşı hamleyi yapamıyor.

En az iki yıldır durum böyle.

***

Beş: Türkiye’nin konumu ise farklı.

Hem: Bölünmeden en büyük zararı görecek.

Hem de: Direnme kapasitesi en büyük ülke.

Ve: Irak ve Suriye ile uzun sınırlara sahip.

Yani: Kuvvet çarpanı yüksek.

Hatırlansın: 2016 ortasında Direniş Cephesi’yle kısmî bir uzlaşmaya gitti.

Dört yıl sonra Halep terör gruplarından temizlendi (Aralık 2016).

***

Altı: Türkiye, Atlantik cephesine fren yapsa...

Halep modelini devam ettirse...

Bölgede bütün dengeler değişir.

Bölünme değil, bütünleşme üstün gelir.

Amerika da bunu farkında.

Bu yüzden Türkiye’yi öncelikli tehdit görüyor.

Not: Aslında bölgedeki değişim, dünya dengelerini de sarsar.

***

Yedi: Bütün mesele, Türkiye’yi yönetenlerin kararsızlığı.

Cesaret noksanlığı.

Aslında asıl korkması gereken ABD.

Türkiye, ABD’ye savaş açmayacak.

Yapması gereken: Suriye ile anlaşmak...

Meşrû savunma harekatını başlatmak.

Gerisini ABD düşünsün.

İstiyorsa... Türkiye’yi silahlı olarak karşısına alsın.

Dünya dengelerini temelinden değiştirme pahasına.

Son söz: ABD böylesine yüksek maliyeti göze alamaz.