19 Mayıs 2024 Pazar
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

68'lilerin romantik aşkı: Filistin

Bayram Yurtçiçek

Bayram Yurtçiçek

Eski Yazar

A+ A-

Türkiye’de 68 gençliği, Vietnam Ulusal Kurtuluş Mücadelesinden ve Küba Devriminden çok etkilendi. O günlerde yapılan yürüyüşlerde “Ho, Ho, Ho Şi Min, Bir İki Üç, Daha Fazla Vietnam, Ernesto’ya Bin Selam” diye slogan atılırdı. Rus ve Çin devrimleri görece daha sosyalist gençleri etkilerken, Vietnam ve Küba devrimleri ise bütün anti-emperyalist gençleri etkiliyordu. Ama Filistin Kurtuluş Hareketi bir başkaydı. 60’ların sonu ile 70’lerin başında Filistin’e gitmek, orada silahlı eğitim almak ve hele çatışmalara katılmışsa bir prestij ve devrimcilik kriteri haline gelmişti. Filistin Ulusal Kurtuluş Hareketi hem yakınımızda olması, hem de Müslüman ezilen bir halk olmasından dolayı bizi bir başka etkiliyordu.

FİLİSTİN’E KİMLER GİTTİ

Filistin’e kimler gitti derken isimlerden çok, değişik sol grupları kastediyorum. İlk önceleri örgütsüz ve bireysel gidişler oldu. Dev-Genç üyesi gençler hem Filistin Kurtuluş mücadelesi ile dayanışma hem de ileriki günlerde başlayacağı öngörülen devrim için eğitim ve tecrübe edinmiş oluyordu. O günlerde enternasyonalizm böyle anlaşılıyordu. Dünyanın neresinde olursa olsun emperyalizme karşı mücadelede fiilen yer almak gerekir diye düşünülürdü. Filistin 1930’ların İspanyası gibi olmuştu. İspanya’da Franko’nun Flanjist bir rejim kurmasına karşı dünyanın her yerinden ve her türden devrimci İspanya’ya savaş için yollandı. Enternasyonal Tugaylar oluştu. Anarşistlerden Bilimsel Sosyalistlere kadar her renkten ve düşünceden insan bu savaşta yer aldı. Filistin Kurtuluş Mücadelesi de 70’lerde bu hale gelmişti. Japon anarşistlerden Türkiye’nin Bilimsel sosyalistlerine kadar her çevre Filistin mücadelesinde yer aldı.

BORA GÖZEN VE ARKADAŞLARI

Filistin’e militan ve kadro gönderen örgütlerden biri de o günkü ismiyle TİİKP idi. TİİKP Filistin’de Nahr el-Berid kampına yerleşerek militanlarının eğitimi için burayı kullanmaya başladı. Kimler gitti bu kampa kimler. Meşhurlardan başlayalım: Cengiz Çandar, Şahin Alpay, Atıl Ant. Daha birçok kişi gitmişti bu kampa. Bu kamp Hiram Abbas ve Mehmet Eymür’lerin yardımıyla İsrail komandoları tarafından basıldı. Kamp’ta TİİKP Merkez Komite Üyesi Bora Gözen başta olmak üzere 8 TİİKP’li devrimci bu saldırıda katledildi. Faik Bulut ise yaralı olarak esir edildi ve İsrail’e götürüldü. O kampta bulunan Cengiz Çandar ise saldırıdan bir gün önce kamptan ayrılmıştı. ”Mezopotamya Ekspresi “ adlı eserinde olayı şöyle anlatıyor:

“Bizden ayrılıp, Kuzey Lübnan’da Almanya’ya gidişi bekleyenlerden üç arkadaşımız, Bora Gözen, Ahmet Özdemir ve Yücel Özbek, bir Şubat günü (20 Şubat) ansızın benimle görüşmeye geldiler. Ertesi gün Beyrut Limanı’ndan gemiyle Almanya’ya gideceklerini, pasaportlarının temin edildiğini söylediler. Benim de Avrupa’ya geçmem halinde, ilişkimizi devam ettirmek amacıyla irtibat noktalarını bildirmeye gelmişlerdi.”

“Ahmet ve Yücel’le kucaklaşarak vedalaştık. Bora’ya gece bizim tek gözlü odada kalması için ısrar ettim. Çünkü uzun süre görüşemeyeceğimiz belli olmuştu. (…) Bora gelmedi. Fikir değiştirip döndüğüne hükmettik. Sabahın erken saatinde radyodan İsrail’in Nahr el-Berid kampına bir baskın düzenlediğini ve iki yaralı, biri esir düşen Türkiyeliler dışında ondan fazla kişinin hayatını kaybettiğini öğrendik. Hayatını kaybedenlerin sekizi, başta Bora Gözen, kimileriyle yıllardır birlikte olduğum, aylar boyu Filistin mülteci kampında ekmeğimizi paylaştığımız yoldaşlarımdı. Üzüntüden kahrolmuştum.”

“Bora’yı ve diğer arkadaşlarımı bu şekilde kaybetmek, ağır bir travmaydı. Filistin hareketinde en uzun süreyle bulunan bendim ve hangi kamptan ayrıldıysam, bir süre sonra İsrail saldırısına uğramıştı.” (Mezopotamya Ekspresi, s.203-204)

Mehmet Eymür bu operasyonda yer almadıklarını ama İsrail’e istihbarat verdiklerini yazdı daha sonraları. Cengiz Çandar, Mehmet Eymürlerin en samimi arkadaşı oldu.

Bu ilişkisini de kendi ağzından yazalım.

“Doğu Perinçek’in haftalık dergisi beni, kapağına fotoğrafımı koyarak “Filistin Gerillalığından MİT, MOSAD, CİA Ajanlığı’na” başlığıyla kapak öyküsü yapmıştı. (…)Aynı derginin hedefleri içinde yer almış olan MİT yetkililerinden Mehmet Eymür’ün Doğu Perinçek ve ekibi için “fabrikatör” tanımlamasını yaptığı ve daha sonra Milliyet Yayınları’ndan yayımlanan kitabı (Analiz: Bir MİT Mensubunun Anıları, 1991) , baskı öncesi müsvedde halinde Uluç Gürkan’daydı. Eymür kitabın taslağını Güneş gazetesinde yayımlanma ihtimali üzerinevermişti. Moskova yolunda uçakta, Uluç’la, daha sonra kitap haline gelecek notları okuyorduk. Kıdemli istihbaratçı ve kontr-terör yetkilisinin yazdıklarından, Perinçek ekibinin bana yönelik kullandığı dilin prototip bir istihbaratçı dezenformasyonu olduğunu görüvermiştim.” (Cengiz Çandar, Mezopotamya Ekspresi, s.162 )

Görüldüğü gibi Davulcunun şahidi zurnacı. Bora Gözen ve yoldaşlarının katledilmesinden, onları şehit eden İsrail Siyonistleri kadar, onlara istihbarat sağlayanlar da sorumludur. Filistin davasının tekrar bütün sıcaklığıyla gündeme gelmesi bana bunları hatırlattı. Nedense ne zaman Bora Gözenler aklıma gelse, kendiliğinden, Cengiz Çandar, Mehmet Eymür’de aklıma geliveriyor.

Bütün bu anlattıklarım bizim kuşağın gençliğinde yaşadıkları. Artık ayağı ülkemiz toprağına basan romantiklikten ve kitabilikten kurtulmuş bir siyasi harekete dönüşmüş Vatan Partisi olarak yolumuza devam ediyoruz. Artık enternasyonalizmin en tutarlısı ve dünya halklarına katkısının kendi ülkesini bağımsız ve demokratik bir ülke haline getirmek olduğunu da iyice anlamış olduk.