19 Mayıs 2024 Pazar
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

AB ekonomisi: Bir adım ileri iki adım geri

Ali Develioğlu

Ali Develioğlu

Site Yazarı

A+ A-

Almanya, Hollanda, Belçika, Fransa havalimanlarında personel sıkıntısı ve eylemleri nedeniyle büyük sorunlar yaşandığını Türk medyasında da izledik. Hatta Batı sevici bazı yayınlar Avrupa`da yeni bir işçi açığı patlak verecek ve Avrupa yeniden onbinlerce Türk işçisi alacak havası bile estirdiler. Bu yıl işçi sıkıntısı başladığı haberleri çoğu Avrupa medyasında da yer aldı.

Ne oluyor? Ukrayna savaşı ve enerji kriziyle kışı soğukta geçirmesi beklenen Avrupa,  milyonlarca göçmen işçi istihdam ettiği  50`li ve 60`lı yılların altın çağına, yani o müthiş büyüme çağına geri mi dönüyor? Neden bazı Batı Avrupa  istatistik ve araştırma kurumları, birkaç aydır ‘rekor işçi açığı var’ diye yazıyor?

ABD ve Çin`den sonra yılda yaklaşık 15 trilyonluk büyümeyle dünyanın üçüncü ekonomik gücünü oluşturan Avro Bölgesi’nde durum böyle mi gerçekten?

Hayır! ama `Hayır` yeterli bir açıklama değil. Olay şu: bu yılın ilk yarısında Avrupa birbirine zıt iki dalganın, büyüme ve daralma dalgalarının çatıştığı ara bir dönemi yaşadı, bu zıt belirtiler ondan. Bir sokakta rüzgar arkanızdan gelirken diğer sokağa saptığınızda ters bir rüzgarla karşılaştığınız o anı düşünün. Durum şu an böyledir.

 2008 SONRASI AB EKONOMİSİ

Küresel  güç dengesindeki değişmeyle 2000`li yıllarda Batı pazarlarında daralmanın başlaması, servet piramidindeki sivrileşmeyle Batı halklarının alım gücünün düşmesi  ve Batı’da kar oranlarının tarihsel yavaşlama eğilimi sonucu, ABD`de konut ve finans sektörlerinde patlak veren kaçınılmaz ve derin 2008 krizi hemen Avrupa`ya da yansıyarak 2012-2013 yıllarına kadar sürdü.  Para politikaları, konjünktürel bazı önlemler, Çin ve Rusya`yla uzlaşmalar ve ciddi kemer sıkmalarla Brüksel 2013`ten beri rotayı tekrar büyüme yönüne çevirebilmişti. Ve yılda yüzde 1,5  – yüzde 3 arasında değişen yavaş büyüme  2020 Kovid-19 salgınına kadar ağır aksak sürecekti.

Daha 2018-2019 yıllarında Avrupa Merkez Bankası ve Avrupa Komisyonu yüzde 5`e varan ve neredeyse Çin`in yüksek büyüme hızına yaklaşan iyimser tahminlerde bulunurlarken, 2020 kışında karşı bir rüzgar yüzlerine kamçı gibi çarpacaktı: Kovid fırtınası. Salgını tüm beklentilerin aksine yüzde 9`lara varan bir ekonomik daralmaya yol açarken, süper zenginlerin servetine de servet katacak, onların çıkarları doğrultusunda yönlendirilecek ve bazı sektörlerin iflasını, işsizliğin kısmen artmasını da beraberinde getirecekti. En önemlisi de, kapitalist sistemin kendi içindeki güç dengelerinde ve yatırım alanlarında yeni bir yapılanma olması, sistemin dijital teknoloji ve çevrimiçi  kontrollü ticarete kaymasıydı.

Ama geçen yaz, yani 2021 yazı, 1,5 yıl salgın krizi yaşayan AB finans, sanayi ve ticaret dünyası devasa bir karşı hamle başlattı; dev yeni projeler, yatırımlar ve küresel ticaret anlaşmaları. Medya bunu “ Kovid`in zararı telefi ediliyor” ifadesiyle tanımlayacaktı. Ekonomik daralma yeniden büyümeye dönüşerek,  AB ülkelerinde tekrar yüzde 2 ila yüzde 4,5 arasında seyretmeye başladı. İşsizlik  2021 sonuna doğru ciddi bir düşme eğilimine girdi.

2020`de yüzde 7,5 civarı olan AB işsizlik ortalaması 2021 sonuna doğru yüzde 6,9`a doğru ilerlerken, İspanya, Yunanistan ve İtalya gibi bazı tehlike sınrırındaki ülkelerde, yüzde 15,5`lardan yüzde 13,5`lara kadar düşebildiyse de, bu ülkeler işsizlik zirvesindeki konumlarını korumayı sürdürdüler.

Hatta bu yılın başından itibaren Avrupa Komisyonu, finans dünyası, merkez istatistik büroları ardı ardına sürpriz olumlu beklentiler açıklamaya başladılar: iş pazarında iş arzı sorunu. Geçen nisan ve mayıs aylarında `rekor düzeyde` işçi sıkıntısı. İş bürolarının rakamlarına göre, yıllardır ilk kez olarak, iş ilanlarının sayısı bazı sektörlerde iş arayanların sayısını aşmıştı.

 DİJİTAL SEKTÖR VE TEKNOLOJİ

Ancak bu gelişmede bir `tuhaflık` da vardı kimilerine göre! Kovid sonrası 2021 yazından beri başlayan yeniden büyümeye bağlı görülmüyordu işçi açığı sadece. İş pazarında hızla artan yaşlanma da yeterli bir açıklama olamazdı. Sektörler arasında bir kayma görülüyordu, yani bazı sektörlerde işçi açığı patlak vermesine karşılık, diğer sektörlerde işçiler iş bulamıyordu. Örneğin, kültür sektörü, sağlık sektörü, ulaşım sektörü, hizmet sektörleri…

Yani `rekor işçi açığı` deniliyordu ama, Kovid öncesi yaklaşık 12 milyon olan AB toplam işsiz sayısı, 2022 baharına gelindiğinde toplam sadece 11 milyona inebilmişti son 10 ay içinde, 50`li 60`lı yılları o altın çağının esamesi bile okunmuyordu. “Acaba yeni göçmen işçi mi getirsek” soruları, konjünktürden başını kaldıramayan ve yeni süreçleri kavrayamayan dar görüşlü bazı bürokrat ve ekonomistelerin zırvalamasından başka birşey değildi.

 Son aylarda rekor işçi açığı vardı ama şu işlerdeydi: dijital veri geliştirme ve saklama, bilgisayarları haklama ve bilgisayar korsanlığını önleme, robot mühendisliği, yapay zeka uzmanlığı, dijital uygulama ve program yapımcıları, veri bilimcileri ve mühendisleri, müşteri izleme ve pazarlama görevlileri, dijital insan kaynakları uzmanları, siber güvenlik elemanları, `bulut`ta veri kayıt uzmanları, çevrimiçi sipariş paketi taşıma işçi ve şoförleri, lokantacılık sektörü…. Yani DİJİTAL SEKTÖR! GOOGLE`ın dünyası!

Ve bu sektörlerde en fazla  eleman açığı yaşayan  Avrupa ülkeleri  Hollanda, Finlandiya, Danimarka, İsveç ve İrlanda`dır. Fransa ve Almanya bu gelişmeyi daha geriden izlemekte, Doğu Avrupa ve Yunanistan en son sırada yer alıyor.

AB`de hem kapitalist sistem hem günlük yaşamda, bilgisayar teknolojisine dayalı dijital ticari ve online alt yapı  Kuzey Batı Avrupa`da en yüksek düzeydedir. Bu yeni alt yapı açısından AB`de kuzey-güney çelişkisi sürüyor.

TAM ÇIKARKEN İNİŞE GEÇMEK

Öte yandan, dijital teknolojiye dayalı yeni sektörlerde geçen kış ve baharda işçi açığı yaşandı ama, Avrupa Merkez Bankası ve Avrupa Komisyonu haziran ve temmuz ayından itibaren yeniden karamsar bilgiler vermeye başlayı verdi birden. Rakamlara göre, yaz mevsimine rağmen, genel işsiz sayısı tekrar artmaya başlamıştı. Her ay yüzde 0,2 gibi az bir oranda olsa da. Ve bu artışın önümüzdeki aylarda hızlanması beklenebilirdi. Yeni gelişme.

Geçen yıl Kovid sonrası yüzde 5,2`e fırlayarak şaşırtan AB ekonomisi, uzmanların en iyimser tahminlerinde bile bu yıl yüzde 2`yi aşamayacak, gelecek yıl ise yüzde 1,4`e kadar düşecekti. Geçen mayıs ayında AB ortalaması büyüme yüzde 2,3`e inerek bunun sinyalini vermişti. Avrupa Komisyonu resmi büyüme beklentisini şimdiden yüzde 4,5 dan yüzde 2,5`a indirdi bile. Gerçekte ise finans dünyası uzmanlarının verdiği düşmenin çok daha altında bir düşme bekleniyor.

1972 petrol krizinden bu yana hep yüzde 2`nin altından kalmış olan AB enflasyon oranı ise, geçen yıl ekim ayından itibaren tırmanma içine girerek  son 10 ayda yıllık  yaklaşık yüzde 9`a ulaştı. Avrupa hükümetleri, ABD`nin tersine, halktaki muhtemel hoşnutsuzluğu kısmen bastırmak için para basarak ve borçlanarak, küçük destek paketleriyle vaziyeti şimdilik idare ediyorlar. Ve hızlı kötüleşmeyi zaman zaman itiraf da ediyorlar, örneğin sağ liberal Hollanda Başbakanı Rutte daha geçen nisan ayında şöyle demişti : “Hep birlikte biraz fakirleşeceğiz” Hayat pahalılığı hatta bazı ülkelerde yüzde 11`i dahi aştı.

 Kısacası, 2013 sonrası 7 yıl boyunca kısmen toparlayan ve ağır aksak büyüyen Avrupa ekonomisi, Kovid dönemi birden yaşadığı yüzde 9`a varan bir daralmadan 2021 yılında tam çıkmaya çalışırken ve yüzde 5 gibi iyi bir büyüme oranını yakalamışken, son bir kaç aydır hemen hemen tüm göstergeler yeniden durumun başaşağı gittiğini işaret ediyor.

GEÇEN SONBAHARDA BAŞLAYAN YENİ  EKONOMİK KRİZ

Bu başaşağı düşme ilk başta geçen yıl, Biden`ın gelmesiyle, Washington`un Rusya ve Çin`e karşı ticaret ambargolarını tırmandırmasıyla başladı. Gaz ve petrol fiyatları tırmanı verdi, Çin`in yarı yalıtkan Chip maddesi satışının zorlaştırılmasıyla küresel chip krizi başladı ve Wahington`un vurduğu darbelerle küresel konteynır ve navlon krizi tırmandı. Tüm bunlar Avrupa`da enflasyonu 50 yıldır ilk kez fırlatıverdi.

Ukrayna savaşı ve ardından ABD baskı ve propagandasıyla devreye giren devasa Batı ambargoları ve askeri kampanya, enerji krizi, gaz ve gıda fiyatlarının tırmanması ve daralan ticaretle daralan tedarik zincirini beraberinde getirdi.  Brüksel kara kış bekliyor ve daha şimdiden yüzde 15 enerji kısıntısı kararı aldı, kısıntı planları yapıyor. Ya Rusya gazı  keserse diye her gün hop oturup hop kalkıyor endişeyle.

Ukrayna olayından beri bütün ekonomik sinyaller kırmızıda: tırmanan enerji ve gıda fiyatları, artan ve üretimi de tehdid eden enerji açıkları, daralacak üretimle birlikte daralacak işçi istihdamı, rekora koşan enflasyon, ilk kez artışa geçen faiz oranları, paranın değer kaybetmesi ve  sağ hükümetlerin köklü ücret değişikliğinden kaçınması nedeniyle alım gücünün düşmeyi sürdürmesi…  Ve Kovid`in de kökü kazınmış daha değil, yeniden artış yönünde.

SONUÇ: GEÇEN YILKİ YENİ EKONOMİK CANLANMANIN ÖMRÜNÜN SADECE BİR YIL SÜRMESİ

Yani ekonomi, 2020`de girdiği daralmadan geçen yıl yüzde 5`lik bir canlanmayla tam çıkarken ABD ambargoları ve son Ukraya sorunu yüzünden birdenbire yeniden düşüşe geçmiştir. Yani bir sokakta rüzgar arkanızdan gelirken, köşeyi sapınca karşıdan gelen bir fırtınayla karşılaştınız ama, henüz tam sapmadığınız için, her ikisini de ayni anda birden yaşıyorsunuz; karşınızaki fırtına ve arkanızdan gelen büyüme rüzgarının henüz dinmemiş olumlu semptomları.  Geçiş dönemindesiniz; kısa ömürlü bir işçi sıkıntısı henüz bitmeden başlayan yeni ekonomik çöküntü dönemi.

Bu geçiş dönemi kısa sürecek. Çünkü dijital teknolojik gelişme ve güçlü yeni yatırımların ekonomik büyümeyı kollayan etkisi; küresel siyaset, savaş, uluslararası rekabet ve ambargolar gibi makro küresel etkenlere kıyasla çaresiz kalıyor.

`Rekor işçi açığı` ve `yeni göçmen getirmek` tartışmaları yapanların sefası çok kısa sürdü. Ekonomi daha bu fikirlerin mürekkebi kurumadan tersine döndü.

 Aç tavuk kendini darı ambarında görürmüş!