07 Mayıs 2024 Salı
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

ABD’nin Suriye’yi parçalama yasası

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

ABD, Suriye devletine, siyasal birliğine, güvenliğine, toprak bütünlüğüne ve ekonomisine ciddi zararlar verdi. Bunu yalnız başına yapamazdı. Suriye içindeki işbirlikçileri, gönüllü ajanları, Suriye’nin geleneksel düşmanı İsrail ve Suriye’nin dost-kardeş bellediği ülkelerin ile katkılarıyla başarabildi. Şöyle bir argüman kullanılıyor; “Suriye’de demokrasi yoktu, insan hakları ihlali çoktu. Eşitsizlik ve adaletsizlik diz boyu idi. Zalim bir rejim var.” “Kürtlere kimlik verilmiyordu.” El-hak doğrudur. Ancak zalime karşı şeytan ile iş tutmak, iblisten medet ummak, “Esad’ın şerrinden iblislerin şefaatine sığınmak” bunun üzerine de “zalim ile savaşırken tüm araçlar mubahtır” demek hele ki bunu dini ayetlere, peygamber hadislerine, mürşitlere isnat etmek, işte bu zulümlerin en büyüğüdür. “Kürtler Suriye’de kimliksizdi, vatansızdı, haklardan mahrumdu” iddiaları üzerine kaleme aldığımız 17 Haziran 2015’te yayımlanan, “Suriye Kürtleri Kimlik Bile Alamazdı Koca Bir Yalan” yazımızı okuyabilirsiniz.

Müzakere, uzlaşma, taktik, dengelere oynama, kuvvetleri birbirlerine karşı kullanma, bir adım ileri iki adım geri stratejisi uygulama hepsi olabilir ama halkların düşmanı, âlemdeki tüm illetlerin, adaletsizliğin, zulmün ve harabın sorumlularının ekmeğini yiyerek, silahını kuşanarak, parasını tüketerek, askeri, ajanı, raportörü, memuru olarak onun kucağında ve onun teknesinde devrim, bağımsızlık mücadelesi, hürriyet, halkların demokrasisi olmamıştır. Ama bunları kabul edenlerin ve süslü propagandalarla aldatanların ihaneti ve tarihin tozlu raflarındaki yerleri sabittir. Suriye’de, yabancı devletlerden aldıkları askeri eğitim, lojistik destek, milyarlarca dolar, her türlü silah, medya desteği, uydu istihbarat ve uluslararası propagandaya rağmen muhalefetin neden başaramadığını 4 Mart 2018’de yayımladığımız, “Suriye Muhalefeti Neden Kaybetti?” yazımızda detaylı okuyabilirsiniz.

SURİYE KALKANINA ÇARPTILAR

Doğrudur; ABD, İsrail ve açık-gizli dostları, Büyük Orta-Doğu Projesi, Suriye kalkanına fena çarptı. Ancak bu uluslararası terör saldırısı Suriye’nin siyasi birliği, toprak bütünlüğü, güvenliği ve ekonomik sistemine önemli zararlar verdi. ABD, ülkeyi askeri üslerle doldurdu. PKK/YPG’den bir kara gücü oluşturdu. Suriye’nin kuzeyi ve doğusunda rahat olmasa da cirit atıyor. Eski ABD Başkanı Trump’ın ifadesiyle ABD tarafından sevk ve idare edilen IŞİD’e karşı, Esad nizamına karşı, bunların ABD, AB ve İsrail çıkarlarına karşı oluşturdukları tehdit ve tehlikeye karşı koruyucu kalkan görevi yapıyorlar propagandasıyla meşruiyet kazandırma çabalarına hız veriyor. Müttefik devletlerden, sermaye gruplarından PKK/YPG denetimindeki bölgelere yatırım ve ticaret yapmaları karşılığında teşvik ve muafiyet vaat ediyor. Emperyalizme ve Siyonizm’e karşı mücadele edenleri “Kürt halkının düşmanları faşist ulusalcılar” diye yaftalarken, insani değerlere zırnık kıymet vermeyen ABD ve İsrail Emperyalist-Siyonist projelerinde görevli olmaktan mahcubiyet duymuyor.

ABD OLMADAN PKK’NIN YAŞAMA ŞANSI SIFIR

Kürt halkına demokrasi, özgürlük, huzur, refah, dil, din hürriyeti, kadın hakları, halkların kardeşliğini vaat eden toplumsal sözleşmeler (anayasa) vaat ediyor. Efendilerinden aldıkları cüretle Suriye’nin kuzey ve doğusunda kanton idareler inşa ediyor. Belediye seçimleri yapıyor. Haseke Vilayetine bağlı Kamışlı’yı başkent ilan ediyor. Kürtlere, Araplara, Süryanilere, Ermenilere, Çerkezlere diye başlayan açıklamalarla cehennem zebanileri idaresinde halklara cennet propagandası yapıyor. Petrolünü, doğalgazını, buğday ambarını, suyunu, barajlarını ABD ile birlikte talan ettiği Suriye’de, Irak misali, Kürt halkına bir gelecek inşa edebileceğini düşünüyor. Tarih cahili olanlara anlatmak zordur. İbret alacak kabiliyetleri de yoktur. ABD olmadan PKK/YPG’nin yaşama şansı sıfırın altındadır. ABD olsa da sahada hâsıl olacak Türkiye, İran, Irak ve Suriye iş ve güç birliği sayesinde hiçbir etnik veya dinci bölücü proje hayat hakkı bulamaz. ABD bölgede barınamaz.

VATAN NEDİR?

Vatan, han değil, üstünde yaşayanların izzet-i şerefi, kalbin dergâhıdır, paldır küldür girilmez. Bayrak, keyfince dikilen bir kumaş parçası değil, müstevli devletlerin mahfillerinde tanzim edilen bir çaput değil, varlığına kastedenlere, vatanına göz dikenlere, müstevli postallarına, istilacıya, talancıya, müstevli ve mütekebbire karşı verilen mücadelenin, dökülen kanların ve evlatlara bırakılan hürriyetin, bağımsızlığın, egemenlik ve onurun sembolüdür. Anayasa, kâğıt üzerinde bir mürekkep değil, rakı –şarap masalarında hazırlanan, mahfil ve locaların bir masa etrafına topladıkları örgüt mensuplarına dikte edilen bir kitapçık, ithal edilen bir ticari mal değil, alın teriyle, mücadeleyle, kavgayla, savaşla kazanılmış bir toplumsal sözleşmedir.

Bu toplumsal sözleşmeyi başka bir toplum diğer toplumlara dikte edemez. Ederse o toplum sadece müstevlinin esiri olur, efendisinin kimliğini intihal eder. Bunu tarihte kabul eden topluluklar olmuştur. Halen kabul etmeye hazır olanlar vardır. Hiçte rahatsızlık duymazlar. O vakit başka toplumların manevi-maddi çıkarlarını, birikimlerini, özlemlerini, tarihini, coğrafyasını, maliyesini, ekonomisini, siyasetini, güvenliğini, karakter ve kimliğini alır. Kendisi olmaktan çıkar ucube olur. Ancak, tarihin derinliklerine kök salmış olanlar, ilim, irfan, üretim ve ticaret medeniyetleri kurmuş, yeni medeniyetlere emsal teşkil etmiş milletler bu zillet elbisesini giyemezler.

Yıkılmış, parçalanmış, ihanete uğramış, harap-bitap düşmüş ve hatta medeniyet dışına itilmiş zamanlar yaşamış olabilir. Bu durumlar onun tarih bilincini, medeniyet genetik kodlarını yok edemez. İlk fırsatta küllerinden yeniden doğar. Kendi iradesiyle yasalarını yazar, toplumsal sözleşmeler yapar.

Toplumlar birbirlerinden etkilenir, faydalanır, öğrenir hatta benimser. Pozitif değerlerdir bunlar. Daha medeni ve insanı yaşatan, devleti güçlü kılan, milletin huzur ve refahını yükselten emsal teşkil eder. İyinin, daha iyinin diğer her şeyin üstündeki gücüdür bu. En barbar, en çağdışı ve en zalim devletler bile toplumsal sözleşmelerinde size cennet vaat eder. Burada Anadolu deyimi devreye girer; Önce lafa bakarım laf mı diye sonra lafı söyleyene bakarım adam mı diye. İşte tam burada zurnanın zırt dediği delikteyiz.

O TARİHTEN SONRA LÜBNAN İFLAH OLMADI

Emperyalizm, Siyonizm ve işbirlikçi hükümetlere karşı hak, hukuk, demokrasi, eşitlik ve adalet mücadelesinde Kürtler, ecdadı kabul ettiği Selahaddin Eyyubi, Suriye milli bağımsızlık mücadelesinin devrimci kahramanı İbrahim Hanano gibi olsunlar. Fransa’nın, İngiltere’nin, ABD’nin sunduğu anayasaların Hindistan’ı, Lübnan’ı, Kıbrıs’ı, Irak’ı, Afrika’yı, Amerika kıtasını ne hale getirdiğini görsünler. PKK/YPG’nin bugün Kürt halkı ve iştirak eden halklara sunduğu anayasa ve kantonlar Lübnan’da 1926’da kabul edildi. Toplum, on etnik grup, on din, on mezhep olarak taksim edildi. Makamlar bu taksime uygun dağıtıldı. O tarihten sonra Lübnan iflah olmadı. Bugün ise Lübnan o çok özgürlükçü Fransız ürünü anayasa altında tarihin en karanlık dönemini yaşıyor. Irak’ı Lübnanlaştırdılar. Suriye’yi Iraklaştırmak ve Lübnanlaştırmak için canhıraş çalışıyorlar. Türkiye muaf değil. Şimdilik Türkiye’yi kaybetmemek için Ankara’ya Y-Osmanlı veya Büyük Türkiye anayasası öneriyorlar.

“Irak ve Suriye Kürdistanı’nı Türkiye’ye bağlarız, buranın zenginlikleri Türkiye’ye akar, Türkiye büyür, bölünmekten de kurtulur”, aşina olduğumuz ikna turları yeniden ısıtılacak. Bundan medet umanlar var. Suriye ile normalleşme ve işbirliğinin ABD, İsrail ve PKK/YPG için ne derece tehlikeli olduğunu Washington ve Tel Aviv iyi biliyor. Külliye de biliyor. Ama bu işbirliği sayesinde Türkiye, Suriye ve tüm bölge yararına stratejik bir menfaat elde etmek yerine, Ankara’da halen ABD, AB ve İngiltere’den nasıl faydalanırım hesabında olanların düdüğü ötüyor.

ABD Suriye Irak