17 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

AFL-CIO’nun Balkanlarda ne işi var?

Engin Ünsal

Engin Ünsal

Eski Yazar

A+ A-

Bir süre önce Maden İşçileri Sendikası’nın genel kurulu için gittiğim Arnavutluk’ta genel kurula davetli olarak katılan bir Amerikalı ile karşılaştım. Hangi sendikayı temsilen geldiğini sorduğumda, “Ben AFL-CIO’nun Balkanlar temsilcisiyim ve ofisim Belgrad’da” dedi. Şaşırmıştım. Amerikan İşçi Sendikaları Federasyonu olan AFL-CIO’nun Balkanlarda ne işi olabilir diye kendime sordum. Daha sonra geçmişte yaşananları anımsadığımda AFL-CIO’nun Amerikan devletinin bir ajanı gibi hareket ettiğini ve gelişmekte olan ülkelerin sendikaları ile yakın ilişkiler kurarak, onları Amerikan sendikacılık modeli doğrultusunda eğiterek Amerikan yanlısı olmalarına özen gösterdiğini düşündüm. AFL-CIO bizim sendikacılığımızın filizlenmesinde, Türk-İş’in kurulmasında ne kadar aktif rol oynadığını anımsadım. AFL-CIO Türk-İş’in kurulmasına yardım etmiş, emekli sendikacıları İşçi Ateşesi olarak Ankara’ya göndermiş, Türk-İş binasının finansmanını sağlamış ve 4 bine yakın sendikacının Amerika’da Amerikan sendikacılığı felsefesi doğrultusunda eğitilmesini başarmış ve onlara, “Sizler işçinin ekmeğine tereyağı sürmekle görevlisiniz, bırakın siyaseti başkaları yapsın” öğüdünü vererek Türk sendikacılığının ücret sendikacılığı yapmasını ve siyasetten uzak kalmasını sağlamıştır.

AFL-CIO’DA DEĞİŞİM RÜZGARLARI

Ekim ayında genel kurulunu yapan AFL-CIO başkanlığa 1995’ten bu yana bu görevi yürüten 68 yaşındaki Richard Trumka’yı yeniden seçmiştir. Trumka, federasyon üyesi sendikaların ortak bir siyasi gündemi olmamasından ve geleneksel olarak Demokrat Parti’ye oy veren sendika üyelerinin son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde makas değiştirip Trump’a oy vermesinden yakınmıştır. Trumka, Temel İşçi Hakları Bildirgesi hazırlamalarını ve bu bildirgeye destek veren Senato ve kongre üyelerinin desteklenmesini istemiştir. O sendikaların ancak bu yoldan siyasette etkili olabileceklerini, siyasal etkinlikleri olmadan işçi haklarını koruyamayacaklarını genel kurulda söylemiştir. Bu yaklaşım Amerikan işçi hareketinin siyaset konusunda ciddi bir değişim sergilemeye ve seçimlerde işçi sendikalarının gücünü kanıtlamalarını istemeye yönelik radikal bir çağrıdır.

İŞÇİ HAREKETİMİZ SİYASAL SENDİKACILIK YAPMALIDIR

Yaşadığımız çağın sosyo-ekonomik koşulları değişmiştir ve buna paralel olarak işçi sendikaları da sosyal ve ekonomik olaylara özellikle politikaya yönelik görüşlerini yenilemelidir. Ücret sendikacılığı işçi sendikalarının üye sayısını büyütmesini, işçi sendikalarının hükümetler önünde dik durmasını sağlayamamıştır. Sadece ücret artırımına odaklanmış bir sendikacılık hareketi işçiyi sömürülmekten asla kurtaramayacağını bizim sendikacılarımız hâlâ anlayamamıştır. Sendikalar üyelerinden bilinçli işçi ve sorumluluk duygusu zengin yurttaş yaratmak zorundadır. Temel görevi bu olmalıdır yoksa ücretlerde üç kuruşluk artışla ne işçiler ekonomik özgürlüklerini kazanabilir ne de siyasetten uzak işçiler ve sendikalarla ülke demokratik ilkeler üzerinde yükselebilir.

İŞÇİ HAKLARI BİLDİRGESİ HAZIRLANMALIDIR

Parça parça olmuş işçi hareketimiz titreyip kendine gelmeli ve bugünkü tutumu ile hiçbir yere varamayacağını anlamalıdır. Bir araya gelip bir Emek Çalıştayı hazırlayarak temel işçi ve sendikal hakların ne olduğunu belirlemeli ve bu hakları nasıl sağlayacaklarını karara bağlamalıdırlar. Bunu yapmadıkları sürece iş sözleşmesi, kamu görevlisi ve kendi hesabına çalışan 25 milyon emekçi insan ve bakmakla yükümlü oldukları aile bireyleri siyaset masalarında meze olmaktan kurtulamayacak ve Cumhurbaşkanları işverenlere, “Sizler rahat edesiniz diye grevleri erteliyoruz” müjdesini veremeyecektir. En tepedeki siyasetçinin bu çok vahim işveren yandaşlığını sergilemesi karşısında koskoca konfederasyonların, anlı şanlı sendika başkanlarının suskunluğu üzerinde çok düşünülmeli ve işçi hareketimiz içine sıkıştırıldığı kapandan nasıl kurtulacağını ciddi olarak düşünmeye başlamalıdır.