Yandex
05 Aralık 2025 Cuma
İstanbul 17°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Alex’in harakirisi...

Çetin Susan

Çetin Susan

Eski Yazar

A+ A-

2004-2005 sezonunun başında, 27 yaşındayken Türkiye’ye gelen Alexsandro De Souza, 8 sezonluk Fenerbahçe serüvenini noktaladı. Benim belleğimde, onun, futbol estetiğinden doyumsuz örnekler sunduğu performanslarının yanı sıra; sözleşmesinin uzatılacağı dönemlere denk gelen “iş yavaşlatma eylemleri” de kaldı. Bu 8 yılda 3 lig, 1 kupa şampiyonluğu kazanan Fenerbahçe’nin kasasından, eski hesapla 70 trilyon liradan fazla para çıktı Alex için...

Peşinen belirteyim ki; ayrılıkla noktalanan Alex krizini, Emre kriziyle kıyaslayanlar ve kulübün krizi yönetemediğini söyleyenlere katılmak mümkün değil. Fenerbahçe yetkilileri, sırtını taraftara dayayıp, kulübün kurallarına kafa tutan bir oyuncu karşısında doğru adımlar atmışlardır bana göre. Açılacak tehlikeli bir yola, baştan set çekmişlerdir.

Bilerek ya da bilmeyerek, “provokatif” bir karar alıp ayrıldı Alex. Ama krizi bilerek tırmandırdı, başkan ve hocanın uzlaşı çabalarını bilerek boşa çıkardı. Gitmeyi, yani kaybetmeyi göze almıştı belli ki, kazanırsa zaten krallığını ilan edecekti. Bir nevi gücünü sınadı ve kaybetti. Kendisi kaybederken, takımına da zarar verdi. 3 Temmuz süreci aktörlerinin beceremediği derin çatlağı ve muhtemel kaosu yarattı giderayak. Onun bu tavrı, önemli bir gerçeğin teyidini sağladı; kurumsallaşmasını tamamlamamış yapılarda, ilahlaştırılan bireylerin, yarardan çok zarar getirebileceğinin...

Nitekim, ellisine de gelse onu sahada görmek isteyen vizyonu sınırlı fanatik kalabalıklar, Fenerbahçeli mi, Alexsporlu mu olduklarını karıştırdılar, sokaklara döküldüler. Demek ki, Ferguson’la Beckham arasında Manchester United’ın soyunma odasında yaşanan “şiddetli” güç gösterisinin benzeri Fenerbahçe’de cereyan etse, dışarıda kim bilir neler olurdu? O olay, uygarlık sınırlarını zorladığı ve vitrindeki en değerli “meta”, “öz evlat” Beckham’ı hedef aldığı halde, ne Ferguson’u kovmaya kalkan oldu, ne sokaklarda fotoğraflarını yakan... Kimi olgular eksik olduğu içindir ki, Orta Doğu’dan bir Manchester takımı biraz zor çıkar.

1 yıl coplanıp gazlanarak destek verdikleri, dimdik yanında durdukları Başkanlarını da, sporculuğundan beri kendilerini gururlandıran, en zor zamanda tüm yükü sırtlayan, düne kadar uğruna besteler yapıp söyledikleri Hocalarını da; takım içindeki egemenlik alanını giderek yaygınlaştırarak neredeyse “özerklik” eşiğine gelmiş olan, 105 yıllık kulübe ayar vermeye kalkan, yanlışlarında ısrarlı bir “futbol işçisi” uğruna 2 saat içinde terk eden kalabalıklardan bahsediyoruz! Bir vefasızlıktan, bir iş bilmezlikten... Kendilerine şu basit soruları bile sormuyorlar anlaşılan: “Çelişki uzlaşmaz hale gelmişse; bize, 8 ay sonra gidip bir daha gelmeyecek, sahada bir varsa bir yok Alex mi lazım, sevgili kulübümüz adına baş tacı ettiğimiz Aziz Yıldırım ve Aykut Kocaman mı? Takım kötü gidince, hesap Alex’e mi sorulacak? Bedeli Alex mi ödeyecek?” Sorumluluk Aykut hocada olacak, ama yetkisi olmayacak! İnandığı takımı oynatamayacak. Yetkisiz sorumluluk nerede görülmüş?

Düşünce tembeli, kurtarıcı düşkünü, bilime uzak, irrasyonel toplumların karakteridir, işler yolunda gitmiyorsa, “Falanca gitsin!” demek. Sonra? Sonra kim gelsin? “Allah kerim! Sahipsiz kalmaz, elbet biri bulunur.” Ya bunca emek, bunca zaman çöpe mi gitsin? Ya gelenle daha kötü olursa işler?.. Aykut Hoca’nın bu yılki teknik performansı iyi değil, bu görünüyor. Gerçek, skorla sıvanamaz; Mönchengladbach maçını da iyi yönetemedi Hoca... Ama Kocaman, Fenerbahçe için bir hocadan fazlası, saygın bir temsilci. Kredisi bu kadarcık olabilir mi? Alex istedi diye ipi çekilebilir mi? Başka deyişle; milyon tonluk Fenerbahçe Spor Kulübü, 70 kiloluk Alex’in altında kalıp ezilebilir mi?