17 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Avrupa’nın iki yüzü

Engin Ünsal

Engin Ünsal

Eski Yazar

A+ A-

CCBE, Avrupa Baroları ve Hukuk Dernekleri Birliği’nin kısaltılmış adı. Geçen hafta Brüksel’de toplandı ve ben iki değerli meslekdaşım Av. Dr. Ayça Özok Ener ve Av. Ali Yılmaz ile birlikte Türkiye Barolar Birliğ’ini temsilen bu toplantıya katıldık. CCBE, AB üyesi ülke barolarına kayıtlı bir milyondan fazla avukatın ortak meslek kurallarını belirlemeye çalışan, üye ülkelerde yargının bağımsızlığı ve avukatların mesleklerini özgürce ve onurlu bir biçimde yapması, avukatların ve avukat stajerlerinin eğitilmesi için AB Komisyonu’yla (Bakanlar Kurulu) yakın ilişki kuran bir kuruluş. AB üyeleri yargı bağımsızlığı, yargıç güvencesi ve yargının en önemli ayağı olan savunma ve savunmaları (avukatları) çok önemsediğinden CCBE’nin AB içinde çok önemli bir yeri vardır.

AVRUPA SAĞA KAYIYOR

Brüksel toplantısında CCBE’nin Çek başkanı, AB üyesi ülke barolarının insan hakları konusunda çok duyarlı olması gerektiğini ve hukukun üstülüğünün ( rule of law) demokrasilerin vazgeçilemeyecek temel ilkesi olduğunu söyledi ve bazı üye ülkelerde yeşermeye başlayan göçmen düşmanlığının islam düşmanlığı ile beslenerek AB için ciddi bir tehlike olmaya başladığının altını çizdi. Polonya’nın, Almanya’nın, İngiltere, Fransa ve İtalya’nın bu bağlamda oluşturduğu politikaların kabul edilemez olduğunu vurguladı. Gerçekten AB’nin bir yandan Türkiye gibi ülkelerde demokrasinin ve insan haklarının askıya alındığını haklı olarak eleştirirken kendi içinde güçlenmeye başlayan insan hakkı ihlallerini, din özgürlüğünü yadsıyan tutumları görmezden gelmesi düşündürücüdür.

GÖÇMEN SORUNU EMPERYALİZMİN ÜRÜNÜDÜR

Afrika ve ortadoğunun insanları neden ülkelerini terkedip Akdeniz ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya göç etmek istiyor? Yıllarca Afrika ülkelerini sömüren, demokrasi anlayışından uzak koloni düzeni içinde insanları ve ülkeleri köleleştiren Avrupa şimdi kendi yarattığı insanlık dramından neden korkuyor acaba? Ortadoğuda savaşı başlatan ve Amerika ile ortak ortadoğu insanının ülkesinde taş üstünde taş bırakmayan emperyalizm işsiz ve açlığın kucağına ittiği insanların bir gün kapısına geleceğini bilmiyor muydu? Gelenlerin çoğunun müslüman olması Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin inanç özgürlüğü maddesini AB ülkeleri ne çabuk unutup islam düşmanlığına soyundu? Türkiye bu yüzden kendi yaratmadığı bir göçmen sorunu ile yaşamak zorunda bırakılıyor. Ekonomik olanakları kısıtlı ve borç içinde yüzen bu ülke Avrupa’nın yarattığı göçmen sorunu için milyarlarca dolar harcıyor ve harcamaya da devam edeceği benziyor. Göçmenler sayıca çoğaldıkca içine girdikleri toplumun kimyasını elbette olumsuz olarak etkiliyor. Toplumsal huzursuzluklara neden oluyor. Avrupa’nın yarattığı sorunun bedelini Türkiye ağır bir biçimde ödüyor.

SÖMÜREN KAPİTALİZMİN SONU NE OLACAK?

Teknolojinin yarattığı robotların istihdam için yarattığı tehlike, sınıf arkadaşım değerli Prof. Dr. Sina Akşin’in dikkatini çekmiş. Malthus’un üretimin artan nüfusa yetmeyeceği önerisine değinerek devletlerin nüfus artışını planlamasını öneriyor. Doğru bir öneri. İnsanlık kendi geleceğini düşünmek zorunda. Emperyalizm sömürerek, ezerek bir yere varamayacağını anlamalı ve kapitalizm insan haklarının yok edildiği, göçlerin yaygınlaştığı, işsizliğin arttığı bir dünya ile bir yere varamayacağını anlamalı ve kendini sorgulamalıdır.