15 Mayıs 2024 Çarşamba
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bağımsız Merkez Bankası sermaye kontrolü ile olur

Baki Demirel

Baki Demirel

Gazete Yazarı

A+ A-

Türkiye ekonomisi üzerinde en fazla tartışılan konulardan birisi de merkez bankası bağımsızlığı meselesidir. Sermaye hareketlerinin terse döndüğü, yani ülke dışına çıktığı 2017 yılından itibaren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın düşük faiz konusunda ısrarını artırması, Murat Çetinkaya, Murat Uysal, Naci Ağbal gibi TCMB başkanlarının ya görev süresinin uzatılmaması ya da istifaları ile son bulan bir süreç yaşanmasına neden olmuştur. Bu durum Ortodoks iktisatçılar tarafından merkez bankası bağımsızlığının ortadan kalktığı biçimde yorumlanmış ve eleştirilmiştir.

Ancak bu görüş, merkez bankası bağımsızlığını hatalı kavrayışın bir sonucudur. Çünkü, tartışmaya açık olmakla birlikte merkez bankası bağımsızlığı, para politikasının konjonktür yönünde ya da karşıtı uygulanması ile açıklanabilir. Daha açık biçimde eğer bir ülke merkez bankası politika faizini küresel faizden (Fed politikalarından) bağımsız biçimde belirleyebiliyorsa yani konjonktür karşıtı uygulayabiliyorsa para politikası bağımsızlığından söz edebiliriz. Bu elbette küresel koşullara inat bir faiz politikası uygularım demek değildir. Bu açıkça, küresel koşullar altında bunu yapabilme imkânına sahip olmakla ilgilidir. Ne demek istediğimi biraz açayım.

Merkez Bankalarına sadece fiyat istikrarı görevi veren yeni makroekonomik uzlaşı ya da Ortodoks iktisadın bu görev için tanımladığı strateji ise enflasyon hedeflemesi stratejisidir. Ancak enflasyon hedeflemesi uygulayabilmenin de belli koşulları vardır. Para politikası şeffaf olacak, merkez bankası bağımsız olacak, mali, finansal ve dışsal olmak üzere üç temel baskınlıktan uzak durulacak ve esnek döviz kuru sistemi uygulanacak. Burada esnek kur sistemi tercihi para politikası bağımsızlığının temel koşulu olarak görülmektedir.

Bu düşünce Mundel-Fleming modeline dayalı “imkânsız üçlem hipotezi” çerçevesinde açıklanmaktadır. Bu görüşe göre küresel sermaye hareketlerinin kontrolsüz olması kabul edilmesi gereken bir gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır. Böyle bir koşulda para politikası bağımsızlığı ancak döviz kurunun değerinin/kurun fiyatının piyasaya bırakılması ile mümkün olabilecektir.

Öte yandan politika bağımsızlığı için diğer üç koşulun sağlanması, mali, finansal ve dışsal baskınlıkların olmaması da gerekmektedir. Burada mali baskınlıktan kasıt bütçe disiplinidir (faiz dışı bütçe fazlası verilmesi örneğin). Finansal baskınlıktan kasıt ise sağlam bir bankacılık sistemi ve finans piyasalarının derinliğidir. Bu iki baskınlık ve gereklilikleri ayrı bir yazının konusu olabilir. Bu konuda bizim için esas ilgi dışsal baskınlıkla ilgilidir. Kaldı ki dışsal baskınlık varlığı finansal ve mali baskınlıkları da etkilemektedir. Tabiri caiz ise dananın kuyruğu burada kopmaktadır.

Türkiye ekonomisinin özellikle 2009 sermaye hareketlerinin sonucunda karşı karşıya kaldığı en önemli sorun, dışsal baskınlık yaratan bilanço ya da yükümlülük dolarizasyonu sorundur. Bu durum bizi 2018 kur şokuna sürüklemiştir. Daha açık biçimde o dönem (2009-2014) döviz geliri olmayan firmaların bile dövizle borçlanması bilanço dolarizasyonuna neden olmuştur. Finansal olmayan özel sektörün bu döviz borçluluğu ve yarattığı kur riski Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB)’nın kur oynaklığına karşı hassas olmasına neden olarak esnek kur sisteminin uygulanamaması sonucunu doğurmuştur. İktisat literatürü bu durumu “dalgalanma korkusu” kavramı ile açıklamaya çalışmıştır. TCMB’nin hassasiyetini artıran bir başka neden ise kur artışının enflasyon etkisi yani enflasyon korkusudur.

Dolayısıyla TCMB, Fed politika değişikliklerini takip etmek ve Fed faizine bağımlı kalmak zorunda kalmıştır. Ben bunu 2016 da BloombergHTkanalında katıldığım programda, TCMB Fed bağımlı diye açıklamaya çalışmıştım. Dolayısıyla bizim gibi dövize bağımlı ülkelerde imkânsız üçlem geçerli değildir. Aslında sermaye hareketlerinin kontrolsüz olduğu koşullarda Fed dâhil hiçbir merkez bankası bağımsız para politikası izlemeyecektir. Ancak elbette Fed bağımsızlığı bizim gibi dövize bağımlı gelişen (?) piyasa ekonomilerine göre çok daha fazladır.

Açıkça söyleyeyim Türkiye’nin bağımsız para politikası uygulayabilmesinin koşulu Cumhurbaşkanının faiz baskından vazgeçmesinden daha çok sermaye kontrollerinin uygulanmasıdır.

Nitekim Sun (2010) ve Rey (2015) yaptıkları çalışmalarda Türkiye gibi ülkelerde imkânsız üçlemin imkânsız ikileme dönüştüğünü, sermaye kontrolleri olmadan bağımsız para politikası uygulamanın mümkün olamayacağını ortaya koymuşlardır.

Aynı zamanda Ostry vd (2011) IMF çalışmasında Türkiye gibi dövize bağımlı ülkelerin sermaye hareketlerini yönetmesi gerektiğini dile getirmişlerdir.

Bakın IMF veriyor bu tavsiyeyi, Türkiye için bu konudaki bir başka risk ise yerleşiklerin döviz talebidir. Yani dolarizasyon. Bu riski en iyi açıklayan çalışmalardan birisi de Hasan Çömert ve Sabri Öncü (2023) çalışmasıdır (Başlık; İkili Açmaz çerçevesinden Türkiye’de yakın dönem Merkez Bankacılığı ve kur krizlerini anlamak) Bakın ne diyor Hasan ve Sabri hocalar bu durumla ilgili olarak;

“Türkiye’de ve başka birçok örnekte görüldüğü gibi, GOÜ’de para politikasının en önemli kısıtlarından biri de para tabanının her an potansiyel olarak yabancı paraya (varlıklara) dönüştürülme riskidir. Birçok GOÜ, 1978-80 neoliberal devriminden itibaren sermaye hesaplarını serbestleştirerek tam konvertibiliteye geçti (örneğin, bkz. Öncü, 2022). Sonuç olarak, para birimleri değerini ulusal ve uluslararası finans piyasalarınca belirlenen uluslararası bir varlık haline getirdiler. Tam konvertibilite uygulamasında, GOÜ’nün para birimleri temel rezerv para birimleri ve altınla serbestçe değiştirilebilir hale gelmiştir. Başka bir deyişle, GOÜ’nün para birimleri, rezerv paralar misali likit finansal varlıklara kıyasla likit olmayan finansal varlıklardır. Bu durumda, GOÜ’de bir sorun belirtisi görüldüğünde, sadece yabancılar değil, aynı zamanda vatandaşlar ve diğer yerleşikler de güvenli para birimlerine kaçmaktadırlar”.

Türkiye sermaye hareketlerini yönetmesi gerektiğini 2018 ve 2021 kur şokları ile yani deneme yanılma ile öğrendi ve bu öğrendiklerini de Londra swap piyasasının kapatılması (2018 kur şoku sonrası) ile yabancılara TL vermeyerek, Kur Korumalı Mevduat (KKM, yerlilerin kur atağını keserek) uyguladı. Ancak bu uygulamalarda oldukça dolambaçlı biçimde yapılmaya çalışıldı.

Öte yandan kamunun yükümlülük dolarizasyonunda son yıllardaki artış olduğunu da eklemek gerekiyor. Bunu neden söylüyorum, malum Türkiye 2023 Temmuz ayı ile birlikte rasyonel politikalar adı altında yeni bir iktisat deneyine girişti. Bu deneyde merkez bankası bağımsızlığı ve fiyat istikrarı görevine çok fazla değer veriliyor. Ard arda faiz artışları Ortodoks iktisatçılar tarafından alkışlarla karşılandı, politika bağımsızlığı için önemli adım olarak kabul edildi. Ayrıca Hazine Bakanı Mehmet Şimşek artık esnek kur uygulayacağız, kura müdahale etmeyeceğiz diyerek imkânsız üçlem çerçevesinde politika bağımsızlığı vurgusu yapmış oldu. Ancak yabancılar için bunlar yeterli değil. Nitekim uluslararası yatırımcıların patronlarında Robin Brooks kura müdahale ediliyor böyle Ortodoksluk mu olur diye tweet attı. Aşağıda paylaşıyorum. Ne bekliyorlar, yukarı da açıkladığım, deneyerek öğrendiğimiz sermaye kontrollerinin kaldırılmasını. Hadi bakalım kolay gelsin. Bakalım nasıl uygulanacak bağımsız para politikası …

Bağımsız Merkez Bankası sermaye kontrolü ile olur - Resim : 1
Kaynak: https://twitter.com/RobinBrooksIIF/status/1707434649683648951 Brooks: “Turkey is trying to signal a return to orthodoxy, but that's not possible while Turkish Lira is pegged. All foreign investors see right now is a peg before May elections, then devaluation and now a re-peg ahead of - presumably - March 2024 elections. This is NOT orthodoxy”

Grafik 1 Dolar/TL Hareketi (Nominal Döviz Kuru, 2022-2023 Dönemi)

TCMB