Bilal'in dosyası kaybolmuş!

Davaya bakan savcı kırmızı kart gördü. Savcısız devam ediyor maç! Ancak, kırmızı kart görmeden önce, savcının soruşturmayı tamamladığı ve iddianamede, şüphelilere yüzlerce yıl ceza istediği ortaya çıktı!

Bilal'in yolsuzluk dosyasını şeytan aldı götürdü. Satmış ki, geri getirmedi! Dosyasız mı devam edecek maç? Devam etmeyecek mi? Ertelenecek mi?

İyice karıştı hakemin kafası!

"Dosyam kayboldu, yenisini yaptıracağımdan hükümsüzdür" diye bir gazete ilanı verebilir Bilal, bu yeterli olur. Yeni dosyanın da bir acelesi yok. Seçimden sonra olabilir. Olmayabilir. Kimsenin Bilal'e;

-Nerde dosya? diye sorması söz konusu değil. Onun dokunulamamazlığı var!

AKP ve Cemaat'in piyasaya sürdüğü ses kayıtları, her iki tarafın da birbirini muntazaman dinlediğini ortaya koyuyor. O kadar da güvenmiyorlar demek ki birbirlerine.

Her iki tarafın da, her gün birbirinden kirli çamaşırı dökülüyor ortaya.

-Ya ya, şu şeyi... Bu son meseleniz, daha herkes bitirmemiş işini. diyor, Bilal.

-Onu ooo... Öyle o işi toparlıyorum ben. Şimdi Celal Bey'le beraberim ben. diyor, işadamı Mehmet Cengiz.

-Tamam, tamam. diyor, Bilal.

-Ben bu işi bire bir takip ediyorum. diyor, işadamı.

Ne işiyse takip edilen? Toparlanan belirli bir para mı?

Başbakan, dinlemelerin polis ve yargı içindeki paralel yapı tarafından yapıldığını belirtiyor. Cemaat'in dinlemelerinden söz ediyor. Cemaat'i dinleyen kimler? Antiparalel yapı mı?

2009'da;

-Beni Ergenekon dinledi! diye bas bas bağırdı.

Başbakanın telefon görüşmelerini yayınladığı için, eski Aydınlık Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım, Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklandı.

Dinleyenin Cemaat olduğu, başbakan tarafından açıklandığına göre, Deniz Yıldırım ve onunla birlikte, başbakanı dinlediler, diye hapis yatan Aydınlıkçılar'ın derhal tahliyesi gerekiyor!

Başbakan yalan söylemiyor ya! İyi ki dinlemişler birbirlerini! Yoksa biz bunları nerden öğrenecektik?