18 Mayıs 2024 Cumartesi
İstanbul 22°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bir Avrupa hayali

Gaffar Yakınca

Gaffar Yakınca

Gazete Yazarı

A+ A-

Türkiye’nin AB üyeliği tartışması yeniden açıldı. Elli yıllık hikaye, eşeğin kuyruğu gibi ne uzar ne kısalır. Olmayacağı baştan belli ama, zaman zaman konjonktüre göre tekrar gündeme gelir.

Halkın çoğunluğu Avrupa Birliği üyeliğine karşı, üyeliği referanduma koysanız yüksek ihtimal hayır çıkar. Ama “olmayacağı baştan belli” derken bunu değil, Avrupa’ya dair bir şeyi söylüyorum.

AB bir Hristiyan kulübü. Kendileri de bunu gizlemiyor, açık açık söylüyor. Yunanistan’ın çıkarları ve Güney Kıbrıs AB’nin kırmızı çizgileri. Hristiyanlığın değerleri konusunda ise sandığımızdan çok daha hassaslar. Bin yıllık Türk ve Müslüman nefreti derinde bir yerde dip diri duruyor.  Hal böyle iken, Avrupalıların kendi “özel kulüplerine” Türkiye’yi dahil edeceklerini beklemek ham hayal olur. Zelenskiy kuklasının elinde yıkılıp viran olmuş Ukrayna’yı bile alırlar da Türkiye’ye asla “buyur” demezler.

EVROPA HEYECANI

İşin en ilginç yanı ise Avrupa meftunlarının heyecanında gram eksilme olmaması. Yıllar geçti, sağcısı solcusuna, enteli esnafına karıştı, saçları sakalları Avrupa fantezileri ile ağardı, yine de milim oynamadılar.

Çorum’un köylerinde tenis kortları, Toros yaylalarında bale kursları hayal eden tayfa, her zaman olduğu gibi yine coşkun. Kolay mı? “Evropa’ya gireceğiz medenileşeceğiz” diye yerlerinde duramıyorlar. Ne büyük hayalleri de mevcut Türk halkının yerine Evropa’dan bir yerden kafalarına uygun bir halk ithal etmek. Veee…. İlk seçimde CHP iktidar!

Bunlar sadece fantezi olsa komik olurdu. Ama bu karikatür kafa, Türkiye’deki Batıcıların çırılçıplak gerçeği. Şimdi Avrupa Birliği’nin adını duyunca yine bir heyecanlandılar. Ne diyelim, bırakalım bir zaman da böyle sevinsinler.

Avrupa Birliği işini en çok ciddiye alanlardan biri de Kemal Kılıçdaroğlu. Sanki üyeliğe kendisi karar veriyor mübarek, hemen şartlarını sıralamış: “Avrupa Birliğinin yolu Osman Kavala, Can Atalay, Merdan Yanardağ, Selahattin Demirtaş’tan geçiyor.”

Kemal Bey’in bu tuhaf kibrini yadırgamamak mümkün değil. Türkiye’ye ayar vermek CHP genel başkanının işi olmamalı. Ama öte yandan doğru söylediğini de kabul etmeliyiz. Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye şart koştuğu şeylerin yanında Demirtaş, Kavala gibi terör hükümlülerinin serbest bırakılması masum kalır. Avrupalılar, terörle mücadeleye devam eden bir Türkiye’yi asla kabul etmezler. Avrupa’nın arzuladığı Türkiye’de, Türk bayraklarının yanında PKK bayrakları dalgalanıyor, sınır kapılarını da FETÖ’cüler kontrol ediyor. Kemal Bey’i bilemeyiz ama, Avrupa rüyası için bunlara bile eyvallah diyecek insanlar var.

EMEKLİLER

Bu yazının yazıldığı saatlerde emeklilerin gözü meclisteydi. Şu ana dek açıklanan zam oranları emeklileri adeta açlığa mahkum ediyor. İnsanca yaşam koşulları için hükümetten küçük bir dokunuş bekliyorlar. Umuyoruz seslerini duyurabilirler.

Ne zaman emeklilerin maaşlarından söz açılsa “şu kadar çalışan başına bu kadar emekli düşüyor, çalışanlar bu yükü taşıyamaz” diyerek lafa giren arkadaşlar gerçekten üzüyorlar. Emekliler, ödedikleri primlerin karşılığı olan parayı alıyorlar. Kimseye bedavadan bir şey dağıtıldığı yok. Kimsenin kimseyi sırtında taşıdığı da yok. Kaldı ki sosyal devlet, temel sosyal haklarda kimden ne kazandığına bakmaz. Çok eleştirmek istiyorsanız bedavadan çuvalla para kazanan rantiyeleri eleştirin.