17 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Büyük sanayi firmalarının düşündürdükleri

Prof. Dr. Ufuk Tutan

Prof. Dr. Ufuk Tutan

Eski Yazar

A+ A-

Türkiye’nin en büyük 500 sanayi firmasının 2020 yılı genel ekonomi raporu kamuoyu ile paylaşıldı. Bu raporun sonuçlarına göre 2019 yılına göre üretimden satışlar, nominal değerde 2020 yılının enflasyon oranı kadar, yüzde 15.3 artarken enflasyondan arındırılmış reel değerde, yüzde 0.6 oranı ile neredeyse hiç artış göstermediği anlaşılmaktadır. Üstelik, bu firmaların toplam ihracatı, 2019 yılına göre 2020 yılında yüzde 12 civarında azaldığı saptanmaktadır. Bunun yanında, Türkiye’nin en büyük 500 sanayi firmasının toplam borçları, 2019 yılına göre 2020 yılında yüzde 23 oranında artarak 499.6 milyar TL’ye ulaştığı görülmektedir.

Borç yiğidin kamçısıdır derler; ancak, asıl endişe uyandıran borçlar değildir geçen hafta açıklanmış olan bu raporda...

AZ ÜRETİP ÇOK KAR ETMEK

Türkiye’nin en büyük 500 sanayi firmasının bu düşük satış rakamlarına rağmen 2020 yılı kar oranlarının yüzde 55 oranında artmış olmasıdır. Ne büyük başarı az üretip daha çok kar etmişler şeklinde yorum yapanlar olabilir; ancak, bu karların önemli bir bölümü satıştan değil, kambiyo karları gibi üretim dışı faaliyetlerden geldiği anlaşılmaktadır. Üstelik, son yıllarda yüksek meblağlı borçlanmalardan dolayı finansman giderlerindeki artış oranının yüzde 40’lara yaklaştığı görülmektedir. Diğer bir deyişle, bu sanayi firmaları, asıl faaliyetleri olan sanayide ürettiklerinden kar elde edememişler, çokça borçlanmışlar ve döviz, menkul, gayrimenkul yatırımları gibi üretim dışı faaliyetlerinden bolca kar etmişlerdir.

ENDİŞE VERİCİ GERÇEK

Diğer endişe veren durumları ise Türkiye’nin en büyük 500 sanayi firması içinde ürün geliştirme, iyileştirme ve teknoloji üretme için AR-GE yapanlar, toplam içinde yüzde 54’tür. Türkiye’nin en büyük sanayi şirketlerinin neredeyse yarısı AR-GE çalışmasına gerek duymuyor ise orta ve küçük sanayi işletmelerinin AR-GE yapmaları hiç beklenmemelidir. Bu durum, Türkiye’nin uzun vadede yerli üretimi artırma ve yerli teknolojilere sahip olma hedefleri açısından çok ama çok endişe verici bir gerçekliktir.

DÖNEMSEL BAŞARIYA DİKKAT

Diğer yandan, çok uzak olmayan bir geçmişte Türkiye’nin en büyük 500 sanayi firmasının büyük çoğunluğu İstanbul merkezli iken son yıllarda İstanbul dışındakiler, toplamın üçte ikisine ulaşmıştır. İstanbul dışındaki sanayi firmalarının bu atılımı, iyi bir gelişme olarak yorumlanabilir; ancak, ilk 500 sanayi firması içinde sayıları hızla artan bu Anadolu firmalarının bunu uzun vadede sürdürebilmeleri ve devamlılık göstermeleri gerekmektedir. Eğer bir süre sonra Anadolu’nun bu büyük sanayi firmalarının dönemin ekonomik ve siyasi etkenlerinden dolayı büyümüş oldukları; dolayısıyla, aynı hızla ilk 500 sanayi firması dışına çıktıkları görülürse bugünkü başarı öykülerinin dönemsel olduğu anlaşılacaktır. Anadolu’nun hızla büyümekte olan bu sanayi firmalarının satış, finansman ve kar oranlarını geriye dönük dikkatlice analiz edilmelidir.

DÖVİZ FİYATLARI ETKİSİ

Bu arada döviz fiyatları TL karşısında hızla değer kazanıp yeni rekorları zorlamaktadır. Bazı yorumlar, ABD’nin önümüzdeki yıl 2008 yılından beri takip ettiği para ve mali politikalarını değiştirecek olmasını; bazı yorumlar, Türkiye ekonomisine yönelik yoğun siyasi ve ekonomik güvensizlik ortamının olmasını; bazıları da büyük sanayi şirketlerin dış borç geri ödemelerinin başlamasını TL’nin bu değer kaybına neden olarak göstermektedir.

Oysa, asıl neden Türkiye ekonomisi için ihtiyaç duyulan dövizin yurt içinde sağlanamamasıdır. Eğer bir mal ya da hizmet piyasada kıt ise ve piyasada onlara da talep var ise o mal veya hizmetin piyasada fiyatı artar. Bu yaz sonuna kadar turizmden veya başka kaynaklardan ihtiyaç duyulan döviz miktarı ekonomiye giriş yapmaz ise eylül ayı ve ekim ayları civarında döviz fiyatlarında benzer dalgalanmalar beklenebilir. Türkiye ekonomisinin sürekli ve yüksek meblağlarda dövize ihtiyaç duyması, yıllardan beri yoğunlaşarak artan kronik bir sorunudur.

RANTÇI YAPIYA DÖNÜŞMESİN

Bu kronik ve aynı zamanda yapısal soruna çözüm bulmak gerekmektedir. Aksi takdirde ithalata bağımlı üretimden dolayı süregelen enflasyon ve ardı ardına gelen zamlar ile birlikte iç ve dış piyasalarda beklediğini bulamayan sanayi üretimi darboğaza girebilir. Dolayısıyla da sanayici hayatta kalma becerisini kullanarak üretim dışı faaliyetlerden kar elde etme yoluna başvurabilir ve üretmeyen ama rantçı bir sermaye yapısına dönüşebilir.