19 Mayıs 2024 Pazar
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Çukurcuma’dan Taksim’e resim, heykel, fotoğraf sergileri

Seyit Yöre

Seyit Yöre

Gazete Yazarı

A+ A-

Sanata resimle başlayıp edebiyat, müzik ve sahne sanatlarıyla devam edip bir bütünlükle çalışan sanatçı ve akademisyen olarak, salgındaki karantinada sadece internetten takip edebildiğim sergileri, bu defa doğrudan galeride görebildim. Bu yazıda da sergi izlenimlerimi sizlerle paylaştım.

ADVİYE BAL’IN ‘SIRDAŞ’ SERGİSİ

27 Kasım'da bulabildiğim boşluktan yararlanıp öncelikle planlı olarak ressam-heykeltıraş Adviye Bal’ın, Çukurcuma’daki Balaban Sanat Galerisi’ndeki “Sırdaş” başlıklı resim-heykel sergisine katıldım. Aslında Bal’ın bazı eserlerini -eşi Zafer Bilgin aracılığıyla- hem İstanbul’daki atölyesinde hem de Kadıköy Erkan Yücel Kültür Merkezi’ndeki karma sergide görebilmiştim. Bu defa eserleri toplu olarak izleme fırsatım oldu. Adviye Bal’ın yıllardır kullandığı çıplak kadın ve çocuk bedeni figürleri üzerine farklı boyut, renk ve tonlardaki resimleriyle ilgili kendisiyle de sohbet ettik. Sadece bu resimleri izleyenlerin hayal edebileceği farklı yer ve zamanlardaki onlarca kadın ve çocuk bedeni iç içe bu resimlerde bir aradadır. Adviye Bal’ın, alışılmışın dışında, resim ve heykellerine isim koymamasındaki amacının, düşündüğüm gibi, sanat izleyicisini yönlendirmemek olduğunu kendisinden de teyit ettim. Dünyadaki insanlar arasında farklılıklardan kaynaklı süregelen çatışmaların bir yerde biteceğine ve insanların birbirlerini olduğu gibi kabulleneceğine inanan sanatçı, aslında resimlerindeki kalabalık figürlerle de bunu anlatmaya çalışmış. Resimlerindeki kadın figürlerinin sırdaşlıkla birbirine güvenerek dayanışması, figürlerin birbiri içine geçmişliğiyle vurgulanmış. Resimlerin kadın figürleri üzerine kurulu olması, feminist dayanışmayla çatışmalara çözüm bulunacağını da düşündürmekte. Resimlerinde daha somut, heykellerinde daha soyut çıplak bedenler, sanatçının “yalın gerçeklik” düşüncesinin yansıması. Sanatçının heykellerinde kullandığı mermer dışındaki bazı taşları gezdiği yerlerden yani doğadan toplaması da yalın gerçekliği saf malzemeyle yansıttığını düşündürmekte.

Adviye Bal’ın eserleri sanatın/görsel sanatların unsurları açısından değerlendirildiğinde, öne çıkan unsurun “hareket” yani “ritim” olduğunu söyleyebilirim. Kendisi buna özellikle dikkat ettiğini teyit etmiştir. Akrilik boyayla yaptığı resimlerindeki her bir tuvalin farklı boyutlarda, renklerde ve tonlarda oluşu, farklı formları ortaya çıkarmıştır. Armoniyle birlikte renklerdeki kontrast da Bal’ın resimlerinde öne çıkan özelliklerdendir. Sanatçı, aynı beden figürlerini resmettiği bazı tuvalleri kesip dalgalı biçimde bütün bir tuvalin ortasına yapıştırmasıyla da kabartma resimler ortaya koymuştur. Diğerlerinde figürlerin kendi dokusunun yanı sıra, kabartmalarla figürlerin yanı sıra, kabartmanın kendisi ritim ve dokuyu öne çıkarmıştır.

Görsel sanatlar eğitiminden önce coğrafya eğitimi de olan Adviye Bal, eserlerinde kendi kültürel coğrafyasından yola çıkıp herhangi bir sanat akımına bağlı olmadan bireysel yaratımlarını resim ve heykelle ortaya çıkarmıştır. Bununla birlikte, kadın figürlerinin ağırlıkta olması, Bal’ın resimleriyle Paul Cézanne’ın resimleri arasında bilenler açısından bir ilişkiyi düşündürebilir.

TANKUT ÖKTEM’İN ‘KRİSTAL ÇAĞ KAPILARINDA’ SERGİSİ

Hem sergi hem de sohbetle tamamlanan Adviye Bal’ın “Sırdaş” sergisinden sonra, aslında plansız olarak üç sergiye daha katıldım. Bunlardan biri, yeniden yapılan Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM), heykeltıraş Prof. Dr. Tankut Öktem’in “Kristal Çağ Kapılarında” isimli sergisiydi. Çocukluğunda hamurlardan yapmaya başladığı heykellerden, Türkiye’nin çeşitli yerlerindeki büyük anıtsal heykellere uzanan süreçte uluslararası sanatçı olan Öktem’in, sergideki Ahmed Adnan Saygun ve sazlı ozan heykelleri küçük galeride dikkat çekiyordu. Bu retrospektif sergi, kişisel müzesinin bir parçası halinde, Öktem'in biyografisini sunması açısından önemli olup evraklar, fotoğraflar, harika çocuk seçildiği dönemlerden heykeller, eskizler, resimler ve anıt heykel yaptığı anlara dair videolardan oluşmuştu.

‘BİZDEKİ DÜNYA, DÜNYADAKİ BİZ’ SERGİSİ

AKM’deki diğer “Bizdeki Dünya, Dünyadaki Biz” sergisiyse bir proje çalışması olup Osmanlı’dan günümüze Türk müziğinin eski ve modern yönleri, bilgiler, fotoğraflar, belgeler, video ve tavana asılmış gerçek çalgılarla sunulmuştu. Hem bu sergiye hem de Tankut Öktem’in sergisine ilginin yüksek olması olumlu bir görüntüydü. Sergiler, AKM’nin sadece konser, opera, tiyatro oyunu dışında da bir sanat alanı olması açısından da önemlidir.

‘KÜLTÜR İNSANI ATATÜRK’ SERGİSİ

AKM’den sonra İstiklal Caddesi’ne doğru yürürken, Taksim Cumhuriyet Sanat Galerisi’nde de “Kültür İnsanı Atatürk” başlıklı fotoğraf sergisine rastladım. Atatürk’ün askeri ve siyasi yönlerinin ötesinde, onun kültür, sanat ve eğitimle ilişkisine dair yaygın olan ve olmayan elliden fazla fotoğrafı bu sergide sunulmuştu. Fotoğrafların altında kısa bilgiler de verilmiş olan Atatürk sergisiyle ilgili tek eleştirim, büyütülmüş olan fotoğrafların çözünürlüğünün görünüm açısından yeterli olmayışıdır. Belge fotoğrafçılığı bir sanat yaratımı olmasa da bir küratör tasarımıyla bu fotoğraflar sergilendiğinde, yine de bir sanat ortamı düşünülmüş olur. Bir tarafıyla da fotoğrafların belge niteliği, net görünümü gerektirir. Dolayısıyla, sergilenenlerde mümkün olan en uygun görünüm sağlanmalıdır.

SON SÖZ...

Adviye Bal’ın eserlerinden Atatürk’ün fotoğraflarına sergilerle geçen bir günde, Çukumcuma’dan Taksim’e özel sanat galerileri, AKM, az sayıdaki özel tiyatro ve sinema salonuyla bazı konsolosluk binaları, Beyoğlu’ndaki eski kültür-sanat ortamını hissettiriyor. Umarım İstiklal Caddesi’ndeki sonradan açılan mağazalar kültür-sanat mekanlarına dönüşür de geçmiş sanatsal atmosfer yeniden ortaya çıkar.