02 Mayıs 2024 Perşembe
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Devletin acizliği

Ferdi Tanhan

Ferdi Tanhan

Site Yazarı

A+ A-

Başlığı okur okumaz kimi dostlarımızın “Devlet değil hükûmet aciz” dediğini duyar gibiyim. Hem de öyle nazik bir itiraz halinde değil, hararetli ve kesin bir imanla sertçe uyarıyorsunuz beni. Ne yazık ki uyarınızı dinlemeyeceğim. Bu yerleşmiş yanlış nizamı çiğneyeceğim. ,

Devlete görünmez bir varlık kutsiyeti ve gücünün sınırları belli olmayan bir yücelik yükleyenler devleti tarif edemez. Bu tür hurafeler yüzünden gerçeği saptayamazlar. Dahası “Bir devlet var, bir de ondan başka hükûmet var” gibi hurafelere inanmak, önümüzdeki büyük tehlikeleri görmezden gelmemize neden olur.

Milletimiz onuruna dokunduğu için mi devlete böyle olmaz bir anlam yüklüyor? Bunun bir onur meselesi olduğu doğrudur. Ancak ellerimizle yüzümüzü kapatmamız, ya da utandığımız için gerçeklere sırtımızı dönmemiz yaşananları değiştirmiyor.

DEVLET OLMAK

Önce devletin ne olduğunu tanımlayalım. Devlet bir hayal veya hayalet değildir. O kadar somuttur ki, cebir gücü ile tanımlanır. Devlet, ülke denen toprak parçasında silahlı güç tekeline sahip olan örgütlenmedir. Başka bir cebir karşısında diz çöktü mü devletin varlığı tehlikeye girer. Cebir kullanma yeteneğini yitirirse devlet olma yeteneğini yitirir.

Gelelim devlet ve hükûmet kavramları arasındaki farka. Hangi devlet rejimi olursa olsun ve hangi hükûmet biçimi olursa olsun, devletin yönetim makamı, hükûmettir. Aynı bir arabanın şoför mahallî gibi devletin yönetim katı da hükûmettir. Araba direksiyonsuz gidemeyeceği gibi devlet hükûmetsiz anlamsızdır.

ZAYIF HÜKÛMET, ACİZ DEVLET

Hükûmet, devletin merkezidir. Hükûmet, devlet örgütlenmesinin zirvesidir. Bu da demek oluyor ki hükûmet olan, devlet olmuştur. Devlet olamayan ise hükûmet olamamıştır.

O halde bugün yaşadıklarımıza bakalım ve devletimizin durumunu inceleyelim.

Mehmetçiğimiz can veriyor ama devletimiz PKK’ya belediye veriyor.

PKK lastik yakıyor, YSK hukuku yakıyor.

Anayasa Mahkemesi, PKK’nın 81 ildeki bürosuna kilit vurmuyor.

Hazinemiz 1 Milyar TL’nin üzerinde parayı bölücülüğün kasası olan DEM Parti’ye transfer ediyor.

Hükûmetimiz zayıf dolayısıyla da devletimiz acizdir.

Devletin acizliği - Resim : 1

DEVLETİN TEPESİNDE MİSİNİZ DIŞINDA MI

AK Parti içinden “Onu devlet yaptı, vallahi biz yapmadık.” “Şunu YSK yaptı billahi bizim bir suçumuz yok.” “Diğerini Anayasa Mahkemesi yaptı, tillahi biz sorumlu değiliz.” sesleri yükseliyor. Bütün bunlar geçersizdir. Kavramı yerli yerine oturttuğumuzda bu seslerin gerçekleri örtmeye çalıştığını görmüş oluyoruz.

Hukuku devlet iktidarı koyar ve uygular. Dolayısıyla hukukun kaynağı son tahlilde siyasal iktidardır. Hukuk, devlet yönetmenin, başka deyişle siyasetin aracıdır. Oysa bugün hukuk adına “demokratik” kavramlar ortaya atanlar devleti yönetilemez konuma getirmenin hesaplarını yapanlardır. AK Parti ise bunlara teslim olmaktadır, cevap verecek bir birikimi yoktur.

AK Parti ricalinin de Türkiye’nin diğer devleti yönetmeye talip partilileri gibi “devlet” konusunda kafası karmakarışık. AK Parti’de Sn. Mehmet Uçum ve Sn. Mehmet Metiner arasındaki tartışmayı izleseydiniz bunu çok iyi görürdünüz.

“Bilesiniz ki AK Parti milletin partisidir, devletin partisi değil. AK Parti devleti yöneten partidir, devletin kendisi değildir… AK Parti’mizi devletin partisi ve AK Parti hükümetini de parti devleti gibi göstermeye hiç kimsenin hakkı yok. Bu anlayışınız ve diliniz AK Parti’mizin kuruluş misyonuna aykırıdır... AK Parti’mizin sizin gibiler tarafından getirildiği yer apaçık ortadayken hâlâ o kibirli devlet dili üzerinden partimizin birbirinden değerli isimlerini sigaya çekme cüretini kendinizde buluyor olmanıza da pes doğrusu!”

Yukarıdaki sözler Metiner’in Uçum’a yaptığı eleştirilerin bir kısmı. Görünen o ki Metiner AK Parti’yi hâlâ devletin dışında konumlandırıyor. Oysa AK Parti 22 yıldır devletin tepesinde bulunuyor. Devleti kendi dışlarında gaipte tasavvur etmeleri Uçum’un “devleti” savunan konumuna hücum etmelerine neden oluyor. Van Belediyesi’nin terör örgütünden hüküm giymiş bir şahsın yönetimine bırakılmasını yanlış bulan Uçum’a “kibirli devlet dili” kullanıyorsun diye suçlama yapmaları benimsedikleri “devlet” kavramını bile kollayamayacak durumda olduklarını gösteriyor.

Devletin acizliği - Resim : 2

AK PARTİ’NİN DEVLET YÖNETME BECERİSİNDE ZAAF

Uçum ise taammüden devlet ve hükûmet kavramlarını iç içe geçirerek devletin gaipten bir şey olmadığını, hükümetin dışındaki bir ruh olarak algılanamayacağını söylüyor. Van sürecindeki devlet zaafının kaynağını da tespit ederek “iktidarın içinde yer aldığı kabul edilen ve neoliberal zehirle zihin dünyalarını batıcılığa teslim etmişlerin” aldıkları tutuma işaret ediyor.

“Herkes kendi cephesinden Van sürecini değerlendiriyor, anlaşılabilir. Ancak batıcı ve neoliberal iç kesimlerin hevesleri kursaklarında kalacak. Türkiye toplumu yerel seçimlerde iktidara bir istikamet çizdi, bunu devlet çok iyi okudu… Muhalefetin tüm aktörlerinin ve daha çarpıcısı iktidar içinde yer aldığı kabul edilen ve neoliberal zehirle zihin dünyalarını batıcılığa teslim etmişlerin Van olayında aldıkları tutumların kaydedildiğini de herkes fark eder.”

Bu tartışmada taraf tutmak gerekirse şüphesiz Mehmet Uçum’un konumu daha sorumlu ve haklıdır. Devlet sorumluluğunu işaret eden ve devletin acizliğe sürüklenmesine neden olan iktidar içindeki Atlantikçiliği ifşaa eden Uçum’a Metiner tarafından hücum edilmesi de AK Parti’nin devlet yönetme becerisindeki tartışmaya işarettir.

DEVLETİ ZAAFLARINDAN KURTARMAK

Bakınız Milli Güvenlik Kurulumuz yayınladığı bildirinin üçüncü maddesinde bahsettiğimiz zaafların son örneğini görebilirsiniz.

“…Terör örgütlerini cesaretlendiren tüm aktörlerin aklıselimle hareket ederek terörle irtibatlarını kalıcı şekilde ve gecikmeksizin kesmesinin önemini işaret edilmiştir.”

Açıkça DEM Parti’ye sağduyu çağrısı yapan MGK bildirisi terör örgütünü cesaretlendirmiş olmuyor mu? Van’da hukuku çiğneyen YSK ve bu ortamın oluşmasından sorumlu olan hükûmet onlara en büyük cesareti vermiyor mu? İki lastik yakınca Van Büyükşehir Belediyesi koltuğuna oturanlar yarın neleri yakmaya çalışacak bu düşünülmüyor mu? Devlet cebir kullanmak gerektiğinde geri adım atarsa, terörü bitirmek konusunda kararsızlık gösteren hükümet milleti hangi tehlikelerle yüz yüze bırakır? Devletimizin aciz olması hepimize bir sorumluluk yüklüyor. Devletimiz acizse millet o devleti tahkim etmek ve acizlikten kurtarmak zorundadır. CHP’nin PKK’nın parttisi ile açık ittifak kurduğu bu ortamda devleti acizlikten kurtaracak güçlü hükümet ve güçlü devlet kararlılığı bir tek Vatan Partisi tarafından gündeme getiriliyor. Gündeme gelen er ya a geç hayata geçecektir.