06 Mayıs 2024 Pazartesi
İstanbul 10°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Doğanın aşılması

Seyyit Nezir

Seyyit Nezir

Eski Yazar

A+ A-

İnsanın doğadan ayrılması ve doğanın insanlaşması olarak tanımlanan bir ve aynı sürecin uçları, ilk taşın atılmasıyla mı ortaya çıktı, ateşin bulunuşuyla mı yoksa insanın kendine dönüp bakmasıyla mı? Pascal; evren sonsuzluktur ama büyüklüğünün farkında değildir, demiş ve eklemişti: İnsan, hem bu olayın hem de kendi varlığının bilincindedir. Hegel’e göre, kendinde varlık olmaktan çıkarak kendine ve doğaya zihinsel bir edimle, bir anlam katarak dönmesi, insanın doğadan ayrılmasının en somut göstergesidir. Çünkü elini kullanmaya başlaması, ayakları üzerinde durabilmesi, beynindeki çok zor farklılığın gelişmesi ve yaratıcı zihinsel edimlere açılması, ulaştığı anlamlara sesi ve elleriyle işaretler koyması, topu birden onda nesneleri araca dönüştürme gücünü geliştirirken, kendilik bilincini edinen varlık olarak ortaya çıkışını sağlar.

ÜRETİMİN DOĞAYI AŞAN ÖZÜ

Marx; insanın bilinçli varlık olarak kendini gerçekleştirdiği tüm olguları üretim yeteneğine bağlar. Arkasından ekler: Denecektir ki arılar da üretir. Ne ki arılar, ona doğanın verdiği yetiyle ve hep aynı biçimde üretir. Oysa insan, ürettiğini tekrarlarken onu her defasında hem yeniden üretir hem yeniden tasarlayarak ve üstelik güzellik kurallarına göre üretir. Elbette hiçbir zihinsel edim ve kavrayış, bedensiz oluşmaz; böylece bedensel ve zihinsel varoluşuyla kendini de sürekli üreterek ve yenileyerek doğayı aşmakla kalmaz, her edimiyle doğayı da insanlaştırır.

Bütün bir tarih, insanın doğayı edindikçe onu daha da verimli ve yaratıcı süreçlere, sonuçlara, nesnelere kendiyle birlikte taşımasının getirdiği çatışmalar ve uzlaşmalarla ilerler. Bu demek ki ilerleme, her aşamada, daha önce belirlenmiş verili koşullarla gerçekleşir. Başka deyişle, insanın ve emeğinin özgürleşmesi süreci olarak tarih, zorunluluk ilkesinin değişime verebildiği ivme ve etki yetisiyle doğru orantılıdır. Bu bizi şu sonuca götürür: İnsanın özne olarak kendini ve doğayı değiştirme gücü ve özgürleşme çabası, doğal ve toplumsal zorunluklarla uyumlu bir ilerleme tasarımını gerçekleştirebilir.

KAPİTALİZMİN NESNESİ Mİ

Engels, insanın doğa üzerindeki egemenliğini gerçekleştirme koşulunu şöyle belirlemişti: “Yabancı bir halka hükmeden bir fatih gibi, doğanın dışındaki birisi gibi ona egemen olamayız –bedenimizle, kanımızla ve beynimizle doğanın bir parçasıyız; onun bağrında var oluruz; ona olan bütün üstünlüğümüzün nedeni, diğer bütün canlılara göre, yasalarını bilebilme ve bunları doğru biçimde algılayabilme avantajımızın olmasıdır.”

Engels, Doğanın Diyalektiği’nde yer alan bu tutarlı yaklaşımı, çok daha önce kapitalizmin doğa düşmanlığını vurgularken de açık ve kesin bir tutumla göstermişti: “Doğayı paragözlüğün nesnesi yapmak –ki, herkesin olan bu doğa, varoluşumuzun ilk koşuludur– kendimizi paragözlüğün nesnesi yapmanın son adımıdır.” Yani ülkenin doğası peşkeş çekilip talan edilirken, buna güncel ve beylik siyasal söylemlerle,ilerleme ve çağdaşlık adına gerekçeler sağlamayı yurtseverlik görevi saymak hiç de aydınlık bir tutum olmasa gerek...

DOĞAYI TÜMÜYLE DENETME YETİSİ

İnsanın doğadan ayrılması ve doğanın insanlaşması konusunda, Teori Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Kuntay Gücüm’ün “Metaverse ve Gerçeklik” yazısında başlattığı anlamlı tartışma, doğrusu bana nicedir zorunlu ve ivedi görünüyordu. Yetkili bir kurumsal girişime kayıtsız kalmam elbette düşünülemez. Ne ki,olası farklı kuramsal açılımlar öncesinde, yukarda anımsadığım çok genel tekrar niteliğindeki görüşlere değinmekte yarar gördüm. Gücüm’ün yazısındaki şu cümle kaldıraç görevi üstleniyor: “Marx, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı’da, doğa güçleri tam olarak kontrol altına alındığındabütün mitolojinin ortadan kalkacağınısöyler.”

Oysa, “doğa güçleri tam olarak kontrol altına alındığında” gibi bir erek, insanın da tam denetimi anlamına gelir. Bu, mitolojininortadan kalkışı hele şöyle dursun, insanın ortadan kalkışı anlamına gelir. Kapital’de otomasyonun insandaki doğal yetileri silerek doğrudan emeğin yok edilişini sık sık vurgulayan Marx, tartışmayı daha Grundrisse’de başlatmıştı. Ayrıca burjuva düşünürlerinin bilinemezciliğini yerden yere vuran Lenin, “her şeyi bilme ve denetleme” konusundaki yanılsamalara karşı genel uyarıda bulunuyordu: Sonsuzluğun tümünü hiçbir zaman bilemeyiz; ama doğa yasaları ışığında onu sürekli daha çok edinme yetimiz vardır.

KURTULUŞ İHTİYACI

Geçen hafta Yüklem’de, insan doğasını dijital teknolojiyle denetimine alma programını gerçekleştirme niyetiyle küresel oligarşinin insanlığa “kurtuluş” olarak sunduğu Büyük Sıfırlama için Kovit19 saldırısını etkili biçimde kullandığını; Agamben’in bu konudaki kaygılarını dile getirmesi sonrasında Roma’dan Chicago’ya, Sydney’den Londra’ya işçilerin evrensel yalana karşı dünya çapında gösteri yürüyüşleri başlattığını yazmıştım. Gücüm, yazısını, “Kurtulmamız gerekenin ne olduğunu anlamak bu günlerin en büyük ihtiyacı.” diye bitirince açıkçası gocundum. Büyük insanlığın bir bireyi olarak yaralıyım ve bunu 30 yıldır dile getiriyorum çünkü:

İnsanın postmodern değerlerle içi boşaltılıp zihinsel yetisinin silindiği ve içgüdüsel varlığa geri tıkıldığı dijital donanımlı Yeni Ortaçağ’da küresel oligarşinin kuşatması Post insana geçiş için gerekli dönüşümleri gerçekleştirmek aşamasına geldi.