15 Mayıs 2024 Çarşamba
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Doğu Tabletleri: Ey Kuş, Ey Ölü, Ey Ana

Hüseyin Haydar

Hüseyin Haydar

Gazete Yazarı

A+ A-

Doğu Tabletleri, Ey Kuş

Ey Kuş! Ey Kuş! Dünyanın etrafında dönen,
Ağzı büyülü kuş, sevgililer ne umar senden?
Sevgililer ne bekler, kendi aşk dertlerinden?
Ay vurmuş bahçe gibi uyuyamaz acı çeken,
Başkalarından farklı, ağlamaz ama gülmez de.
Haydi aç, kuşlu yatak örtülerinin sırrını güneşe.
Ya tayr! Ya tayr! Dünyanın etrafında dönen,
Tayyâreler ölüm pulları serpiyor şehrimize,
Gelinin başına saçılan gümüş paralar gibi.
Sevgililer ne haldeler, diye sorarlarsa, söyle,
Yırtıcı güvercinler yapıyoruz onlardan…
Ey dünyanın etrafında dönen ağzı büyülü kuş,
Tüylerinin ağırlığı kadardır düşmanın ağırlığı da,
Bizim kaygımız da!

Doğu Tabletleri, Ey Ölü

Neyi bekliyoruz, gömülmüş koltuklarımıza?
Bir zamanlar yüz binlik ordu da gömülmüştü kuma,
Bir de çocuklar, aklını şaşıran bombalarla, hey!
Bir de sürmeli kızlar, bir de esmer şarkıları kızların.
Bir evden iki ölü alan günler Irak’taydı,
Dünyanın da kalanı öldürülmüştü kendi koltuğunda.
Tanığı olmuştuk hani, kendi çukurlarımızda,
Apaçık bir sapıklığın içine düşürülmüştü ya dünya.
Biraz daha mısır cipsi, bir fincan daha nefs kafe!
Almaz mıydınız, bir tabak daha Arabistan humması?
Yalayın parmaklarınızda şerbetlenen kanı, lailah,
Önünüzde kurulu rızık sehpası: Usa, Musa, İsa!
Ruhları kuşatılanlar, büyük çadırın direğini kesiyor.
Yıkılacak yedi kat gökler dünyanın başına. Yâ Sîn!
Elçi olmuş, çerci olmuşsun yüzü kara Beyaz Ev’e.
İnsan etinin kilosu, kanın litresi, yiğidin tanesi kaça?
Yüzyılın kan döküşüne çanak tutuyor yerli Yanki!
Eceli gelen köpek, Türk duvarına işermiş, bilmiyor!
Ama bilmemek ayıp değil, öğrenmemektir ayıp,
Ant olsun ki, öğretilecektir!

Doğu Tabletleri, Ey Ana

Ya Ümmü! Beni duy! Ey ana! Sesimi duy!
Sokağın komutan çocukları, ateş altındayız.
Öyle tatlı, öyle hoş bir direnme anındayız, burada.
Ey ana, helal et! Sütünü helal et esmer oğluna.
“Yaramaz! Ah yaramaz!” derdin ya bana, işte bak,
Buradayım. Köşklerin Anası’nda ateş altında.
Ey ana! Yaramazınla övün, şu arsız oğlunla övün,
Yazdırdım ben de adımı, ümmül kitabın sayfalarına.
Beni doğurduğun için şükran, şükran sana.
Senin göğsün kadar şifalı burada toprak da, taş da.
Basra güneşi de emzirmiş beni, anayurt da emzirmiş,
Dokuz arslan büyütmüş beni, ruhum güven altında.
Yedirdiğin mamadan daha tatlı bir şey ağzımda,
Hurma şırasından daha lezzetli bir şerbet içiyorum,
Her sabah doğuyor güneş ve ben onu her sabah içiyorum.
Nice savaşın tanığı çöl, yüzünü gizliyor kum hırkasıyla.
Görüyorum şu yıkık duvarın üstünden, korkağın biri
Füzeler, roketlerle sokuluyor bana, Kansas sıçanıdır o.
Kendi eğreti hayatı için döktüğü kana bak!
Bir de Ümmü Kasır’da direnen çocukların aşkına,
Bak ana! Büyük şafakta bana bak!