19 Mayıs 2024 Pazar
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Dolar kuru 1 TL arttığında…

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

Türk lirasının, dolar ve avroya karşı değer kaybı, son aylarda giderek hızlandı ne yazık ki.

Türk lirası, diğer gelişmekte olan ülkelerin para birimlerine nazaran da değer kaybında negatif ayrışmış vaziyette.

Rezervlerin yetersizliği, doğrudan kalıcı yabancı yatırım sermayesi girişlerinin durma noktasına gelmesi, turizm gelirlerinde salgın nedeniyle yaşanan büyük düşüş ve ihracatın hala geçen yıl seviyesine bile zorlukla erişebilmesi gibi sebeplerle döviz kurlarında yukarı yönlü baskı ve talep sürüyor.

Uluslararası piyasalarda milyarlarca dolarlık ‘sıfır’ hatta negatif faizli finansman imkânı olmasına rağmen, Türkiye’nin kredi risk primi (CDS) Arjantin ve Venezuela ile beraber en yüksek ve riskli ekonomi olarak görülmesi nedeniyle, uygun koşullarda, yeterli dış borç imkânını kısıtlıyor.

Bu koşullarda, Hazine belki de hiç yapmak istemediği biçimde yurt içinden “dövizle” borçlanmaya gitmek zorunda kalıyor. Türkiye’nin toplam dış borç rakamı ise, 450 milyar dolara yaklaşmış vaziyette.

Ekonomi politik görünümün ve yatırım ikliminin bozulması ve negatif reel faiz ısrarı yüzünden döviz tevdiat hesaplarına yönelen mevduat sahipleri ise dövizlerini bozdurmak istemiyorlar.

***

Hal böyleyken, iktidarın önde gelen isimleri “veciz” sözlerle işi hafife alan ve iç ve dış ekonomik çevrelerde hayretle karşılanan açıklamalar yapıyorlar. “…dolar dolsa ne yazar, dolmasa ne yazar…” veya “…doların yükselmesinden size ne, maaşınızı dolarla mı alıyorsunuz…” benzeri ekonomik realiteden uzak ve ciddi bulunmayan konuşmalar yapıyorlar hala.

Hâlbuki iktidarın tüm eleştiri ve uyarılara rağmen “dolar bazında” verdiği garantilerle yapılan ve/veya yapılmaya devam eden projelerinde verdiği gelir/talep garantisi 154 milyar dolar civarında.

Bu alanda, çok detaylı ve yetkin çalışmaları olan Prof. Dr. Sn. Uğur Emek’in yaptığı hesaplamalara göre, gelir garantili projelerin ekonomi üstündeki yükü şöyle sıralanıyor;

  • Şehir hastanelerinde verilen garantilerin toplamı 81.2 milyar dolar.
  • Akkuyu Nükleer santralinde verilen garantilerin toplamı 35.2 milyar dolar.
  • Ulaşım sektöründe verilen garantilerin toplamı ise 37.4 milyar dolar. Toplamı 153.8 milyar doları buluyor bugün itibariyle, Prof. Dr. Uğur Emek, bu garantilerin, şehir hastanelerinde doğrudan bütçeden ödendiğini, diğerlerinde ise kullanıcıların ödediğini, ancak gerçekleşen kullanım, sözleşmede öngörülenden düşük olduğunda aradaki farkın yine bütçeden ödendiğini vurguluyor.

Bu koşullarda, 153.8 milyar dolarlık garantili projelerin, dolar kuru 1 TL yükseldiğinde, ekonomi üzerindeki yükün 153.8 milyar TL kadar artacağı hesaplanıyor.

Enerjiden-ilaca kadar ithalata ve dolayısıyla dövize bağımlı olan ekonominin üstüne bir de bu ağır borç yükü biniyor.

“Dolar dolsa ne yazar, dolmasa ne” diye konuşanların, bunlardan haberi veya endişesi var mı, orasını bilemiyorum doğrusu…