06 Mayıs 2024 Pazartesi
İstanbul 10°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Düşünce ve tarz

Seyyit Nezir

Seyyit Nezir

Eski Yazar

A+ A-

Dün Öğretmenler Günü’ydü. Öğretmenler Günü’nde Turgut Uyar’ın Sonsuz ve Öbürü şiirini önce kendime okurum, sonra yakınlarıma, beni arayarak günü kutlayanlara... Ardından Sezai Karakoç’un Hızırla Kırk Saat (1967) kitabından iki bölümü anımsarım; iki şairin bu şiirleri arasındaki benzerliğin hangi ortak esin kaynağından geldiğini, metinler arası ilişkinin nasıl geliştiğini, yaratma sürecine ilişkin çok önemli yansımalar içeren bu olaya niçin kimsenin el atmadığını düşünürüm. Geçtiğimiz hafta (16 Kasım 2021) vefat eden Karakoç’un ölümünden beri ise konuya araştırmacıların ilgisini çekme gereğini duymaktayım. Edebiyat tarihinde İkinci Yeni şiirinin önemli temsilcileri olarak yer alan her iki şairin şiirini de yazılış sırasına göre okuyalım:

HIZIRLA KIRK SAAT

2.

Ey yeşil sarıklı ulu hocalar bunu bana öğretmediniz

Bu kesik dansa karşı bana bir şey öğretmediniz

Kadının üstün olduğu ama mutlu olamadığı

Günlere geldim bunu bana öğretmediniz

Hükümdarın hükümdarlığı için halka yalvardığı

Ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim

Bunu bana söylemediniz

İnsanlar havada uçtu ama yerde öldüler

Bun bana öğretmediniz

Kardeşim İbrahim bana mermer putları

Nasıl devireceğimi öğretmişti

Ben de gün geçmez ki birini patlatmayayım

Ama siz kâğıttakileri ve kelimelerdekini

ve sözlerdekini nasıl sileceğimi öğretmediniz

...

3.

... Ey ulular sizin bana öğretmediğinizi

Ben zamandan öğrendim

Kuruyan hurma dalından öğrendim

Damıtılmış petrolden öğrendim

Yavrusunu arayan bir deveden öğrendim

Hapsedilmiş yarı yanık

Sancaklardan öğrendim

Yıkılmış taş kemerlerden öğrendim

Harap handan köprülerden öğrendim

Ey ulular sizin bana öğretmediğinizi

Ben yarılmış aydedeye öğrettim

Delikanlı ateşlere öğrettim

En umutsuz bekârlara öğrettim

Kundaktaki çocuklara öğrettim

Öğrettim fundalara keçilere keçiyollarına

1967

SONSUZ VE ÖBÜRÜ

en değerli vakitlerinizi bana ayırdınız

sağolunuz efendim

gökyüzünün sonsuz olduğunu bana öğrettiniz

öğrendim

yeryüzünün sonsuz olduğunu öğrettiniz

öğrendim

hayatın sonsuz olduğunu öğrettiniz

öğrendim

zamanın boyutlarının sonsuzluğunu

ve havanın bazan kuşa döndüğünü öğrettiniz

öğrendim efendim

ama sonsuz olmayan şeyleri öğretmediniz

efendim

baskının zulmün kıyımın açlığın

bir yerlere kıstırılıp kalmanın susturulmanın

aşk mutluluğunun ve eski hesapların

aritmetiğin bile

bunları bulmayı bana bıraktınız

size teşekkür ederim

1984

Düğümü çözmek

Sezai Karakoç; 128 sayfa, 40 bölüm olarak yazdığı şiirinin ilk bölümünde, “Her evde kutsal kitaplar asılıydı / Okuyan kimseyi göremedim / Okusa da anlayanı görmedim” diyerek herkese köklü bir alışkanlığı apaçık vurguladıktan sonra, okuduğumuz iki bölümde ise, “Yeşil sarıklı ulu hocalar”a seslenirken, dünle bugün arasındaki kopukluğa ve uzlaşmaz çelişkilere ilişkin gerçek hayat sahneleri sergiler. Karakoç, çağımızla din ve yaşam arasında oluşan karşıtlığı gösterme ve giderme yönünde sorumlu davranmadığından yakındığı din adamlarına yönelik tutumunu eleştiriye taşıyarak has mümin oluşun gereğini anımsatır: “Ey ulular sizin bana öğretmediğinizi / Ben zamandan öğrendim”.

Turgut Uyar; genel bilimsel doğruları belletmekle birlikte, bunların anlamını çağdaş toplumdaki yaşam gerçekleri üstünde göstermeyen öğretmenleri eleştiriyor. Farklı, dahası karşıt ideolojik örüntülerle çevrili, esin kaynakları aynı iki şairin yaşam ve bilgi arasındaki uyumsuzluk ve tutarsızlığı eleştirisinde aynı tarzı yansıtmaları size ilginç gelmiyor mu?