16 Mayıs 2024 Perşembe
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Fırsatlar kaçıyor ve tehlike büyüyor!

Uğur Civelek

Uğur Civelek

Eski Yazar

A+ A-

Geride bıraktığımız son bir hafta genelinde yaşananlar, bir geçiş döneminin sonu ve daha ciddi gerginliklerin sahne almaya başlayacağı yeni bir dönemin başlangıcı olabilir. Birbirinden bağımsız şekilde patlamış gibi görünen ve iyimser senaryolara dayalı beklentileri tahrip eden şok edici gelişmeler bu sonuçta etkili oldu. Küresel uzlaşmazlıkların gölgesi giderek daha belirleyici olur iken, biz Yüksek Seçim Kurulu’ndan çıkan siyasi bir kararla kendi kendimizi torpillemiş durumuna düştük; en olmayacak zamanda öncelikleri karıştırdık ve güven bunalımını derinleştirdik!
ABD Başkanının tehdit içeren mesajları, söz konusu ülke ile Çin arasındaki ilişkileri gerdi ve ticaret savaşı konusundaki görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlanması olasılığındaki artış küresel ekonomiyi kırılganlaştırdı.

İran’a yönelik ABD yaptırımlarının petrolün ardından maden ihracatına yayılması, Hürmüz Boğazı açıklarına uçak gemisi yollanması, saldırgan konumdakilere karşı ortak tavır geliştirilememesi türünden olumsuzluklar endişeleri derinleştirdi. İran ise bilinen tavırlarını ve olası eylemli cevap şekillerini tekrarlayarak tüm kesimleri uyarmayı sürdürdü.

Doğu Akdeniz ise cadı kazanına dönüştü. Münhasır ekonomik bölge konusundaki uzlaşmazlıklar harlandı, ABD tarafından şekillendirilen koalisyon ile ülkemiz arasındaki gerginlikler çok tehlikeli sayılabilecek düzeylere tırmandı. İsrail’in Yeni Filistin tasarımı ise bölgeye ilişkin istikrarsızlık algılarını yükseltti. Suriye’ye ilişkin belirsizlikler, yüksek kalmaya devam etti.

Tüm bu gelişmeler, küresel ölçekte riskten kaçınma eğilimini güçlendirdi ve geleceğe yönelik beklentileri seri bir şekilde olumsuzlaştırdı. Bu durum, en kırılganlar arasında yer alan ekonomimizi de piyasalar yolu ile sarstı. Fakat bu haftaya rast gelen Yüksek Seçim Kurulu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin yenilenmesi kararı, eğilim ve gelişmelerin tümü ile kontrol dışına çıkmasına sebep oldu! Bu talihsiz kararın zamanlaması, olumsuz beklentilerin hızla güçlenmesini ve güven bunalımının derinleştirmesini kolaylaştırdı!

Türk lirası, açık ara haftanın en fazla değer kaybedeni oldu. Makroekonomik beklentiler hızla olumsuzlaştı ve ekonomi yönetimi ciddiye alınması gereken oranda itibar kaybetti. Belirsizlik ve kırılganlık algısı, en olumsuz beklentilerin bile üzerine çıkmaya başladı. Farklı konulardaki uzlaşmazlıklar, aşılamayan bağımlılıklar ve yalnızlaşma eğilimi hareket yeteneğimizi önemli ölçüde daraltırken içerideki kutuplaşmayı yeniden alevlendirdi. Tüm bunlar, sistemi oluşturan kurumsal yapının aksi yöndeki direncine rağmen gerçekleşti.

Enflasyon beklentileri ve faizler nerede duracağı belli olmayan bir tırmanışa geçti. Dış finansman ihtiyacının karşılanması zora girdi ve döviz rezervlerindeki erime hızlandı. Kaynak sıkıntısı aniden büyüdü ve nakit akım sorunları ağırlaştı; bilançolar yıprandı ve sorunlu kredilere ilişkin endişeler büyüdü. Tüketim ve yatırım artışı konusundaki umutlar soldu, işsizlik ve büyüme konularındaki algıların olumsuzlaşma eğilimi güçlendi.

Partili Başkanlık sistemi ile ülkeyi bir şirket gibi yönetmeyi hayal edenlerin hesapları tutmadı! Siyasi İradenin tepkisel yaklaşımlarındaki başarısızlık, öncelikler konusundaki kararsızlıkları alenileştirdi ve onlara yönelik güvensizlik artışına bağlı sosyal tepkiselliği besler oldu; istikrarsızlık endişeleri tehlikeli bir yükselişe geçti.

Bu aşamada sormak gerekiyor! Bölgesel ve küresel gerginliklerin olağandışı seviyelere çıkmaya başladığı bir dönemde, çıkarlarımızı koruyabilmek için nasıl bir konumda olmalıydık? Neden bu konuda gerçekçi ve kararlı olunamıyor? Siyasi İrade, neden kendi bekası tehlikeye girdiğinde hafıza kaybına uğruyor ve ülkemizin geleceğini tehlikeli bir maceraya sokmaktan kaçınamıyor?
Bu türden sorulara verilebilecek yanıtlar, iyimser olunabilmesini ve bu tavrın korunabilmesini olanaksızlaştırıyor! Her konuda yeterince gerçekçi ve karalı olunamayınca, var olduğu iddia edilen bazı gelecek tasarımlarının da başarı şansı azalıyor! Fırsatlar kaçıyor, sorunlar ağırlaşıyor ve tehlike büyüyor.