16 Mayıs 2024 Perşembe
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Gençlerbirliği’ni düşüren İlhan Cavcav’dır!

Çetin Susan

Çetin Susan

Eski Yazar

A+ A-

Dünyadan ayrılmış olan ‘körleri’, ‘badem gözlü’ olarak ilan etme riyakârlığımız malum. Kamusal alanda görev üstlenmiş kişilerin, geçmişlerindeki söylem ve eylemlerine binaen yapılan övgüler kabul görür de, eleştirilerde bakışımız değişiverir nedense. Neyse ki, oğlu, cenazesinde “İlhan Cavcav hakkında söylenecekleri tarihe bırakıyorum” demek nezaketini gösterdi.

Bu satırlarda bahsettiklerimden çok, değinmediklerim var İlhan Cavcav arşivimde. Yazının ana fikrini aşanlarına hiç dokunmayacağım. Zira derdim bağcıyı dövmek değil. Amacım, Cavcav profili ve pratiği üzerinden, tek adam yönetiminin ders alınası sonuçlarını ortaya koymak. Çünkü ibretlik bir öyküdür Süper Lig’den düşen Gençlerbirliği’nin yaşadığı...

Konuya girelim. Gençlerbirliği Spor Kulübü’nün 39 yıl başkanlığını yapan İlhan Cavcav, 2017 Ocak ayında vefat etti. Ardından, Cumhurbaşkanı’ndan Başbakan’a, muhalefet liderlerine dek memleketin ‘önde gelenleri’ taziye mesajları yayınladı. Futbol Federasyonu, 2017-18 futbol sezonuna “İlhan Cavcav Sezonu” adını verdi. Çankaya Belediyesi, adına park yaptırıp törenle açtı.

Hakkında onlarca methiye düzüldü. Yazılıp söylenenlerin özeti; tutumluluğu ve futbol tacirliğindeki başarısıydı. Ne kadar zorlanırsa zorlansın, buradan bir kahraman, moda deyimle bir ‘efsane’ çıkmayacağı aşikâr... Peki, İlhan Cavcav kimdi? Bunca iltifata layık olacak ne yapmıştı şu fâni dünyada?

BİR PRAGMATİST

Ortaokul mezunu Cavcav, un ticaretiyle uğraşırdı. Müesses nizamla her daim barışık, onun nimetlerinden her daim faydalanan bir şahsiyetti. Siyasi alanda boy gösteren tüm aktörler, cari rollerine bakılmaksızın, ‘bugünün yarını var’ mantığıyla hoş tutulası figürlerdi indinde. ‘Önemli’ şahsiyetlere pek saygılıydı. Ankara’nın ilçe belediye başkanları, öteden beri kulübün yönetim kurulunda yer bulurlardı, kaz-tavuk mübadelesi gereği... Pragmatist düşünürdü Cavcav...

Aralarında bir sorun oluştuğunda takımının bir avuç nitelikli taraftarının yani sivillerin değil de, resmi otoritenin-örneğin Emniyet teşkilatının-safında bulunmayı yeğlerdi, haklıya-haksıza bakmadan. Bunu da alenen dile getirmişti bir söyleşimizde. Çünkü statükoyu sürdürebilmek için, egemen güçlere, devlete ihtiyacı olduğunu düşünürdü, ‘baldırı çıplaklara’ değil. Bu uğurda, taraftarıyla yumruk yumruğa gelmişliği bile vardı. Dedik ya, düzene sıkı sıkıya entegreydi.

Uzun yaşamı, kim bilir kaç kez bu tercihinin faydalarını görmesine vesile olmuştu. Mesela, 2006 sonunda, Ankara’da ‘taksirle bir kişinin ölümüne neden olup’ hüküm giydiği trafik kazasından 20 gün sonra karıştığı başka bir trafik kazasında, -tanıkların, alkollü olduğu iddiasına karşın-olay yerini terk etmiş, emniyet görevlileri ve kazanın tarafları eksi 5 derecede, gecenin ayazında 7 saat gelmesini beklemiş, ümidi kesen polis sabaha karşı evine gidip ifadesini almıştı. Sorarım, kaçımız böyle bir inceliğine mazhar olmuştur polisin?

TAKIMINI KOMPLE KİRALADI

Anlaşılacağı gibi, Cavcav kendince ‘doğru tarafta’ konuşlanıyordu. Bu konuma ulaşabilmek için akla gelmedik hamlelere başvuran birisiydi. Ligini 3. bitirmiş, Gençlerbirliği PAF takımının 18 futbolcusunu, antrenörleriyle beraber 3. Lig’deki Kastamonuspor’a kiralamıştı örneğin. Bu ‘şeytani’ girişimi, ne sportif ne de ticari bir operasyondu. Dönemin Spor Bakanı Murat Başesgioğlu, Kastamonuluydu ve oğlu da Kastamonuspor’un astbaşkanıydı.

Benzeri bir hikaye de, Gençlerbirliği Kulübü’nün mali işlerden sorumlu astbaşkanı Prof.Dr.Şükrü Kızılot’un, incelemek için talep ettiği kulüp defterlerine, noter kanalıyla dahi 2,5 ay boyunca ulaşamadıktan sonra, çareyi istifa etmekte bulduğu süreçte yaşanmış; Maliye, çıkan haberler üzerine res’en inceleme başlatmıştı.

A.Necdet Sezer’in atanmasını veto ettiği Maliye Teftiş Kurulu Başkanı C.B., Maliyespor’un başkanlığını yaptığı dönemde, Gençlerbirliği’ne kesilen 3,4 milyon liralık cezanın 1 milyon liraya düşürülmesiyle gündeme gelmiş, cezası indirilen Gençlerbirliği’nin, Maliyespor’a 50 bin lira bağış yaptığı ortaya çıkmış ve C.B. bu 2 olay arasında “ilişki kurulmasını anlayamadığını” dile getirmişti. Gerçekten anlaşılması zor bir bağıntıydı(!)

İlhan Cavcav bir ‘iş’ adamıydı! Kamucu olmadığı gibi, kamu talanlarına da duyarsızdı. Atatürk’ün mirası Orman Çiftliği’nin parsel parsel talan edilmesine ses çıkarmak şöyle dursun, nasiplenmekte mahsur görmemişti. 1990’da tahsis ettirdiği, Çiftlik arazisinin 59 bin 972 metrekaresine Gençlerbirliği’nin tesislerini kondurmuştu. Açtığı yoldan yürüyen Ankaragücü de, 5 yıl sonra 66 bin metrekareye çöreklenecekti.

Aynı arazide yükselen Erdoğan’ın sarayını, “Bugün Cumhurbaşkanımızın yaptırmış olduğu 1150 yataklı köşkü, Cumhurbaşkanı kendine yaptırmadı. Dolayısı ile bu sarayın burada yapılması iyi düşünülmüş bir karar olarak düşünüyorum. Köşkümüzün de bize yakın olması, bize onur ve gurur verir.” diye yorumluyordu 2014’te.

Tarihi denklemin ‘sermaye’ tarafında duran Cavcav’ın, karşı tarafa yani ‘emeğe’ bakışı neydi peki? Yılda 3-4 teknik adam ‘harcayabilen’ birisinden beklenebileceği gibiydi... Eşofman giyemeden kovduğu hoca da olmuştu, 6.gününde gönderdiği de, üstelik yerlilerin çoğu tazminatsız yollanmıştı. Federasyonun, kulüplerin sözleşme imzalayabileceği teknik direktör sayısına sınırlama getirmeyi planladığı hatırlatılınca kinayeli bir dille şöyle demişti:

“Çok isabetli olur! Öyle 3-4 hoca değil de 1 hoca gönderen takım ligden ihraç edilsin ki çalışan adamlar daha huzurlu bir şekilde çalışsınlar! Orası hocaların haklarını koruyacak bir yer değil, kulüplerin menfaatlerini koruyacak bir teşkilattır.”

FUTBOLUN KARA KUTUSU

Emeğe yaklaşımı böyle olan Cavcav’ın ‘demokratlığı’ da emsalleri gibi, 39 yıl koltuktan inmeyen bir kulüp ağasına yakışacak şekildeydi. Alenen “Diktatörüm” diyen bir cürete ulaşmıştı mutlak monarşiyle idare ettiği demokratik kitle örgütünde. Sonunda da, “Veliahdım oğlumdur”a bağlamıştı işi bekleneceği üzere.

Bir günde, yüzlerce kulüp üyesinin kaydını silen, başkanlığa aday olanlar için verdirdiği ihraç kararları yargıdan dönen; kuralları, ilkeleri-Hacettepe örneğinde olduğu gibi- dolanmayı yeğleyen bir kulüp başkanıydı o... “Allah’tan ve devletten başka hesap vereceğim kimse yok” derken, genel kurulun adını bile anmayarak zihniyetini ele veriyordu zaten.

Stabil bir vizyonu bulunmadığı için, birbiriyle taban tabana zıt düşünceleri aklına estiği gibi dillendirirdi. ‘İnsan hakkı’ kavramının kendisindeki karşılığı belirsiz olduğundan, “Pasolig insan haklarına aykırı” diyen de oydu, “Sakallı futbolculara para cezası keseceğiz” diyen de...

Gazeteci Yavuz Donat’a söylediği şeyleri hiç kurcalayan olmadı: “Yaşananlar anlatılacak gibi değil, yüz kızartıcı! Öyle şeyler oluyor ki, aklın durur!..” Ülke futbolunun ‘kara kutularından’ birisiydi Cavcav, umarım bir yerlerde ‘imajı’ duruyordur da bir gün ortaya çıkar.

CEREMESİ GENÇLERBİRLİĞİ’NE...

Gençlerbirliği açısından işin en olumsuz yanı, belki de şuydu... 40 yıl başında bulunduğu kulübün, ülke futbolunun 1.kategori ekiplerinden birisi olmasını tercih etmemiş, ‘başaltı’ kategorisiyle yetinmişti. Oysa kulübü onu, ‘1.kategori’ yöneticiliğe taşımış, futbolun önde gelenlerinden birisi yapmıştı.

Bunları niye anlattım? Kulüp başkanı veya iş adamı, sonuçta bir ‘yurttaş’... Üstelik göz önünde, gündemde olan, kimilerince rol model kabul edilen bir yurttaş... Sizce profili bu mu olmalı böyle yurttaşların? Donanımları bu mu olmalı başkanların, yönetenlerin? ‘Yeni Türkiye’ye cuk oturan bu kafanın, insanlığın eriştiği noktaya, çağdaş dünyaya ne kadar uzak olduğu ortada... Ki, ceremesini 60 yıllık Süper Lig’de 46 yıl yer almış Gençlerbirliği çekmekte...

Böylesi başına buyruk, bilimden, akıldan, felsefeden uzak eğitimsiz bir fâni olarak, ufku ve egosunun emri ölçüsünde aldığı kararlarla, her şeyi kendine endeksleyerek kurumsal yapıdan uzak bir bakkal dükkânı gibi yönettiği 95 yıllık kulübe -bilmeden ve istemeden- en büyük kötülüğü yapıp gitti İlhan Cavcav.

Çünkü kurduğu ağalık düzeni, tek adam sistemi, kendisi gibi fâniydi. Ötesi, seçtiği veliaht kendisinin çapında bile değildi. Bundan sonra benim sevgili kulübümün, sporcusu, üyesi, taraftarı olduğum Gençlerbirliği’nin geleceğini belirleyecek olan Genel Kurul üyelerinin aklı, vicdanı ve basiretidir.

Dilerim, Cavcav’ın kopyası olan onlarca kulüp başkanı ve kendilerini seçen binlerce delege gerekli dersi kısa sürede çıkarır. Zira diyalektik der ki, tarih tekerrürden değil ilerlemeden ibarettir!