18 Mayıs 2024 Cumartesi
İstanbul 23°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Göğün yüzü, uzaklıklar ve labirentimiz

Ali Alsaç

Ali Alsaç

Gazete Yazarı

A+ A-

Uzaklık!

Şairlere, yazarlara, yönetmenlere, ressamlara ilham vermiş, vermeye de devam eden bir kavram.

Afşar Timuçin yazmıştı;

“…

Bitenle başlayan arasında

Dünyalar kadar uzaklık var

…”

Yakınlık ve yalnızlık, uzaklığın bir mesafesidir.

Eski ve yeni arasında da bir mesafe vardır, zamandır.

Hayat bir mesafedir, doğum ve ölüm arasında.

Kavramların zihnimizde çağrıştırdıkları ile gerçek dünya arasında da bir mesafe ya da uzaklık vardır. Mesafe, Arapça’dan gelme bir sözcük ama Türkçeyle buluşurken mesafe tanımamış.

GÖKYÜZÜNDEN MATEMATİĞE DOĞRU

Matematiğin tarihinde de uzaklıkların özel bir yeri vardır çünkü matematiği doğuran insanın gökyüzüne olan ilgisi, merakı olmuştur.

Gün doğumunda insanı karşılayan Güneş ve gün batımında insanla buluşan Ay ve yıldızlar; insanı dik durmaya, göğün yüzünü seyretmeye zorlayan bir ilham adeta.

İnsan gördüğünü kaydederken tanıştı anlaşılan matematikle. 1970 yılında, Güney Afrika ile Mozambik arasındaki Swaziland’daki Lebombo dağlarında günümüzden 37.000 bin yıl önceye ait bir fosil olan Lebombo kemiği bulundu. Fosil kemik üzerindeki 29 çentik dikkat çekiciydi çünkü rastlantı sonucu yaşanan bir çizilme değildi, insan eliyle yapılan bir işaretleme olduğu anlaşılmıştı. Bu işaretleri açan insan neyi sayıyordu? Günleri mi? 29 gün sayısını adet günü düzeni olarak yorumlayan bilim insanları da oldu. Hatta ilk matematikçinin bir kadın olduğu varsayımında bile bulunuldu.

ŞEHİR YAŞANTISINDAKİ UZAKLIKLAR, AZALIRKEN ARTIYOR

Bir şeyin artarken azalması ya da azalırken artması alışılmışın dışında bir mantıksal yaklaşım değil mi? Şehirlerin nüfusu artıyor, binalarımızın kat sayıları, kiraların katsayıları da artıyor.

Komşu sayısı artarken geleneksel komşuluk, arkadaşlık bağlarımız ise zayıflıyor, azalıyor.

Hızlı ve toplu taşıma araçlarımız artarken, konforlu ve sağlıklı ulaşım azalıyor.

2024 yılının ilk seçimi Belediyeler için yapılacak.

Şehir plancılarımız çeşitli öneri ve uyarılarla şehirlerin gelişiminin sağlıklı bir planla sürdürülmesi gerektiğini sayısız çalışmalarla ortaya koyuyorlar.

Planlamanın ruhu uzaklık ayarlamasında gizlidir. İyi planlar insan yaşamını bir bütün olarak ele alarak akış hızını ve darboğaz noktaları hesaplayarak hazırlanır.

Amerika’nın New York eyaletini oluşturan bölgelerden biri olan Manhattan şehir planları uzaklık ölçüm yöntemlerinden biri olan Manhattan Uzaklığı yöntemine ismini vermiştir. Şehir yerleşimine bakılırsa bir yerden bir yere ulaşırken kuş bakışı bir kestirme yapmanın zorluğu göze çarpmaktadır. Dik açılarla yürümek zorunda olduğunuz bir şehir.

Yapay Zekâ ya da daha doğru ifadeyle Makine Öğrenmesi yöntemleri içerisinde yer alan Kümeleme algoritmaları Manhattan Uzaklık yönteminin kullanıldığı alanlardan biridir. Bizim şehirlerimizde ise “kestirme” olarak adlandırılan “Hipotenüs” iki nokta arasındaki yolculuğu en kısa sürede almak için sıkça kullandığımız bir yoldur. Pisagor (M.Ö. 570- M.Ö. 495) ben buldum bu yöntemi der ama tarihi kayıtlar Mısır ve öncesinde Babil’de (M.Ö.1900- M.Ö. 1600) bu yöntemin kullanıldığını taş tabletlere kazımıştı bile.

Görüldüğü gibi insan, şehir, matematik ve yenilik teknolojileri iç içe ilerliyorlar.

Bu arada siyasi yorumcuların sıkça kullandığı “aynılar aynı yere, ayrılar ayrı yere” ifadesi de uzaklık ifadesidir ve Makine Öğrenmesi yöntemi içinde bahsettiğim Kümeleme algoritmalarının temel prensibidir. Şöyle düşünün Belediyeniz size bir hizmet sağlayacak ama bu hizmet binası nereye yapılsın? Deprem tedbiri için malzeme deposu yapacak bunu nereye yapabilir? İşte bu soruları rant değil de matematik düzlemine aldığında Kümeleme çalışan bir bilim grubuna başvurması gerekir. Rant için başvuracakları yerler partili müteahhitler olacaktır.

Şehirlerimiz bir labirent gibi adeta. Sokaklar araba imparatorluğuna terk edilmiş. Bir yangın anında itfaiyenin ilk derdi yanlış park edilmiş arabalarımız oluyor. Arabalarımıza uzak olmayalım istiyoruz ama toplum sağlığı ve güvenliğine uzaklaşıyoruz.

Devrimci bir çözümden öte yol yok.

Bahsedilen sorunların çözümünü zamana yaydık, her kuşak kendisinden uzakta bir yerde tuttu bu sorunları. Benden sonraki uğraşsın dedik..

O uzaklar, o mesafeler tükendi artık. Çözümler yakınlaştı.

Son söz;

İlk kelime ve son kelime arasında da bir mesafe vardır; o mesafeyi okudunuz.

Görüşmek üzere!