19 Mayıs 2024 Pazar
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

IMF’nin 'kışkırtıcı' uyarısı

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

IMF’ye başvurmadan da, Türk ekonomisi içine sürüklendiği bugünkü açmazdan çıkarılabilir mi sorusuna cevabımız gayet açık. Evet mümkündür.

Kuşkusuz ki bunun koşulları vardır. Bunların neler olduğunu, nelerin yapılması gerektiğini, alternatif ekonomi politikalarını ve atılabilecek adımları gelecek yazılarımızda anlatmaya çalışacağız.

Ama son günlerde artan “IMF’ye gidilsin mi-gidilmesin mi?” tartışmalarını görünce, aklıma 28 Şubat sürecinde IMF’nin kışkırtıcı davranış ve açıklamaları geldi.

Bunlardan birisi de dönemin IMF Başkanı M. Camdessus’un, Yasemin Çongar isimli sonradan Taraf tetikçisi olan gazeteci ile röportaj bahanesiyle yaptığı sözde “uyarısı” idi.

***

Hatırlanacağı üzere, 28 Şubat 1997 tarihinde yaşananların görünürdeki sebebi RP’nin Anayasanın laiklik ilkesi karşıtı bir odak olarak faaliyette bulunmasıdır.

Türk milletinin laik – demokratik Atatürk Cumhuriyeti konusundaki haklı duyarlılığı bu süreçte tahrik edilmiştir.

Gerçek gerekçe ise ekonomik olarak RP / DYP koalisyonunun milletin çıkarlarını merkeze alan, milli – karakterli ekonomi politikalarına karşı, IMF - dış güçler ve içerideki çıkar gruplarının rahatsızlığıdır.

Kısaca 28 Şubat 1997 tarihindeki ekonomi – politik durumu özetleyelim;

1- Ekonomide gerçekçi (reel) kur uygulanıyordu. Ne devalüasyon riski, ne de ödemeler dengesi sorunu vardı.

2- IMF’den bir dolar dahi borç alınmamıştı.

3- Sıcak para neredeyse yok gibiydi, sıfırdı.

4- Cari açık yüzde 1 dolayında ve çok küçüktü.

5- İç borçlar 28 milyar dolar civarındaydı. Bugünün onda birinden daha azdı.

6- Karlı ve tekel niteliğindeki kurumlar kamunun kontrolündeydi.

7- İşsizlik yüzde 6.5 – 7 civarındaydı.

8- Ekonomik büyüme yüzde 7.5 gibi oldukça yüksek bir seviyedeydi.

9- 45 güne kadar inmiş olan Hazine borçlanma vadeleri TÜFEX gibi yeni enstrümanlarla uzun vadeye yayılmaya çalışılıyordu.

10- Ve nihayet Kıbrıs’ta, Ermeni meselesinde milli duruş sergileniyordu. PKK’yla, K. Irak’ın içlerine, Kandil’e kadar sınır ötesi operasyonlarla etkili amansız kararlı bir mücadele sürdürülüyordu.

Kuşkusuz ki, ekonominin bugün dahi geçerli olan yapısal bazı sorunları o gün de mevcuttu. Enflasyon ve faizler yüksekti. Ama reel faizler yüzde 12 civarındaydı.

***

Yukarıdaki tablo, uluslararası para tacirlerinin, onların içerideki uzantılarının ve Türkiye’yi sıcak para – IMF programı ile kontrol etmek isteyen dış güçlerin hiç de hoşuna gitmiyordu.

19 Ocak 1997 tarihindeki Milliyet gazetesinin manşeti aynen şöyle atılmıştı; “IMF’den kriz uyarısı”.

IMF’nin 'kışkırtıcı' uyarısı - Resim: 1

Halbuki Türkiye’de ekonomi büyüyor, çiftçiye, esnafa destek veriliyor, KOBİ’ler destekleniyor, gerçekçi kur uygulanıyor, ödemeler dengesinde problem bulunmuyordu.

Bu manşetin dayanağı olan IMF Başkanının beyanlarını “Washington’dan” gönderen kişi, Yasemin Çongar’dı! Hani şu Taraf gazetesinde Ergenekon ve Balyoz davalarında yargısız infaz biçiminde yayın yapan ve yaptıran meşhur Yasemin Çongar…

***

Bu manşetlerle koalisyonu yıkamayan ve ekonomik bir kriz ya da çalkantı çıkaramayan çevreler, bu kez RP’nin aşırı ve benim de hiç katılmadığım ve karşı çıktığım bir takım ideolojik – dinci söylemlerini öne çıkararak, laiklik – demokrasi – Cumhuriyet hassasiyetindeki halkı ve kuruluşları bu yönde manüple ettiler.

Sonuç malum RP / DYP koalisyonu istifa etmek zorunda kaldı.

RP’den türeyen, Hocanın eski talebeleri, hem mağduriyet edebiyatı yaptılar, hem de “biz milli görüş gömleğini” çıkardık diye tornistan ettiler.

Hocalarını terk edip, dış güçlerin dümen suyunda iktidara geldiler.

Sonrası malum…