13 Mayıs 2024 Pazartesi
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İstanbul gazeteciliği Ankara gazeteciliği

Rafet Ballı

Rafet Ballı

Gazete Yazarı

A+ A-

Bugün biraz “şahsi” takılacağım.
***
Bu kadar yıldır meslekteyim.
Başlangıç: Milliyet.
Ardından: Birkaç gazete daha.
Tekrar Milliyet...
Son birkaç yıldır: Aydınlık...
***
Önceleri masa başı...
Sonra sahada muhabirlik.
Ama hep İstanbul’da...
TV ve gazetelerin merkezinde çalıştım.
***
1980’lerin ortalarında...
Bir tercih yaptım kendimce.
Sahada olmayı seçtim.
İki konu...
Ya da iki “sorun”...
Biri: Kürt.
Diğeri: İslam.
Türkiye’nin gündemini meşgul edecekti.
Hem de uzun bir süre.
Yoğunlaşayım dedim.
Öyle de yaptım.
***
(Not: “Masa”da değil...
“Saha”da olmayı seviyorum.
Hatta bir itirafta bulunayım.
“Masa”da olmayı beceremiyorum.)
***
Kürt milliyetçileriyle...
İslamcılarla tanışıklığım...
O yıllardan başlar.
***
Kürt ve İslam...
Zaman içinde...
Batı Asya’nın (Ortadoğu) diğer ülkelerine sürükledi beni.
Batı’ya seyahatlerimin merkezinde bile...
İki konu öncelikliydi.
***
Bilinir.
İstanbul ve Ankara: Gazeteler için iki sıklet merkezi.
İstisnalar dışında... Gazeteler İstanbul’dan yönetilir.
Ankara ise politikanın merkez üssüdür.
Belki de bu yüzden... Manşetler başkentten çıkar çoğu kez.
***
Bizim mesleğin jargonuyla söyleyeyim...
Bir “İstanbul gazetecisi”yim.
Tek tek “iş”ler dışında...
Hiç yerleşik olmadım Ankara’da.
***
Benim başladığım yıllarda
İstanbul’dan bakınca...
Ankara gazeteciliği pek heyecanlı görülmezdi.
“Hemen” ulaşılan politikacılar...
“Sayın bakanım”lı diyaloglar...
“Hazır” demeçler...
“Kolaycılık” sayılırdı.
***
Zannederdik ki...
İstanbul ise “zor”un merkeziydi.
Haber seni beklemezdi.
Arayacak...
Bulacak...
İşleyecektin.
Hele manşetleri...
Bazen, riskli maceralar sonunda yakalayacaktın.
***
Yıllar sonra fark ettim.
Evet: Kulvarları farklıydı.
Fakat: İstanbul’un böbürlenmesi gereksizdi.
Mahreci neresi olursa olsun...
Emeksiz iyi haber yoktu.
***
Üstelik: Ankara gazeteciliğinin bazı “artı”ları vardı.
Tablonun bütününü görmek...
Siyasetteki temel süreçleri içinde izlemek...
Bir anlamda stratejilere dokunmak...
Bu sayede sistematik düşünmeyi öğrenmek gibi.
***
Ankara farkı, gazete yönetimlerine de yansır.
Örnek: Aydın Doğan’ın Hürriyet’i...
Genel yayın yönetmenliği...
Daha çok Ankara’nın postu halinde.
Son 4 isimden 3’ü başkentten geldi zira.
***
Bir de “kitaplı gazetecilik”...
Ankaralılarda sanıyorum daha yaygın.
***
Şimdi düşünüyorum.
Galiba arada...
Rotasyon en doğrusu.
Süreli de olsa...
İstanbul’la Ankara arasında
Bir tür becayişler fena olmaz.
***
Böylece:
Tecrübe...
Kaynak...
Konu...
Birikim...
Zenginliği sağlanır.
***
Aydınlık için iki not.
İlki: Çalıştığım diğer gazetelerinden hepsinden farklı.
Bizim gençlere bakıyorum.
Rotasyonun kerametini erken fark ettiler.
Ufak ufak uyguluyorlar.
***
İkincisi: Aydınlık İstanbul haber merkezinin çalışma tarzı.
Bir yönüyle... Günlük strateji merkezi gibi işler.
Ulusal Kanal da öyle.
Siyasi haberlere... Stratejinin gözlüğüyle bakılır genellikle.
Aydınlık geleneğinin sırrı... Parlak gazetecilerin yetiştiği iklimdir bu.
***
Yanlış anlaşılmasın.
Kendime pay çıkarmıyorum.
Gazetecilik maceram, bu geleneğin dışında gelişti.
***
Durup dururken niye yazdım bunları?
Perşembe akşamı bir davet vardı.
Ev sahibi: Vatan Partisi lideri Doğu Perinçek...
Ankaralı bazı gazetecilerle bir yemekte buluştu.
***
Yemek bahane.
Maksat siyaset, muhabbetti.
İstanbullu olarak... Sohbete katılmayı uygun görmedim.
Ankaralı meslektaşları dinledim.
Yararlandım.
***
Akşamın gündemi?
Tahmin edeceğiniz gibi Afrin’di.
Özellikle Suriye’yle kurulamayan işbirliği.
AKP’nin vahimleşen ayak sürümesi.
***
Sordular: Faysal Mikdat. Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı.
“Türkiye işgalcidir” dedi yine.
Perinçek: “Suriye’ye ikide bir bunu söyletmemek lazım.”
“İşbirliğine bir an önce geçilmeli...”
“Yoksa Türkiye’ye kuşkuyla bakıyorlar. Acaba federal bölge mi kuracak diye...”
“Rusya’nın, İran’ın, Çin’in güvenini sağlamak...”
“ABD’yi caydırmak için de Şam’la işbirliği şart.”
“Türkiye’nin geleceği Suriye’yle işbirliğine düğümlendi.”
***
Soru: Acaba Tayyip Erdoğan’ın adım atmamasının sebebi Halkbank davası mı?
ABD baskı mı yapıyor?
Perinçek: “Pek zannetmiyorum...”
“ABD’nin Suriye’de federasyon planı var...”
“AKP’nin de bir hesabı olabilir... Bir Sünni Arap federasyonu kurmak gibi.”
Türkiye Suriye’de tökezlerse?
“Erdoğan iktidarda kalamaz.”
“Bunu Binali Yıldırım görüyor.”
***
(Benim notum: AKP, Suriye’yle buluşmaktan sürekli kaçarak...
Aslında PKK’ya yeniden can simidi atıyor.
Önümüzdeki günlerde...
PKK’nın Halep’e doğru “güvenli” şekilde çekildiğini...
İki ordunun... TSK ile Suriye ordusunun...
Afrin sahasında karşı karşıya kaldığını görürsek şaşırmayalım.
AKP liderliği durumu vehametini bir türlü kavrayamıyor.
Umalım ki “başkaları” farkındadır.
Ve uyarı görevini yapıyorlardır.
Bilsinler: Zaman çok sıkıştı.)
Not: Bugün Ankara’da Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde Vatan Partisi Olağanüstü Kurultayı’nda olacağım.