17 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Küresel enflasyon hareketleniyor

Prof. Dr. Ufuk Tutan

Prof. Dr. Ufuk Tutan

Eski Yazar

A+ A-

Spekülatif (kurgusal) yorumlara genelde yer vermeyen bazı uluslararası, saygın finans ve düşünce kuruluşları, ABD ekonomisini yönetenlerin yüzde 5’lere ulaşan ve artış eğiliminde olan enflasyona karşı ilgisiz ve duyarsız olduklarına işaret etmektedirler. 2008 yılı öncesi 600-700 milyar ABD doları civarındaki ABD Merkez Bankası (FED) bütçesinin 8 trilyon ABD dolarını aşarak ABD milli hasılasının neredeyse üçte birine ulaşmasının karşılıksız kağıt banknot basmasıyla ilgili olduğu göz ardı edilmektedir.

***

Bu karşılıksız basılan trilyonlarca ABD dolarının çoğu ekonomi dışına çıktığı için ABD ekonomisini enflasyon açısından etkileyemeyeceğini düşünen bazı ABD’li bürokratlarına, 1950 ile 1970’ler arasındaki Kore ve Vietnam savaşlarında karşılıksız basılan ve yurt dışında harcanan ABD dolarlarının dönüp dolaşıp ABD ekonomisini ve küresel ekonomiyi nasıl bir enflasyon ve sonra stagflasyon (ekonomik durgunluk ve enflasyon aynı zamanda) ile baş başa bıraktığını hatırlatmak gerekmektedir. Madem hala küresel egemen ekonomik güçlerden biri olduğu ve para biriminin hala en güçlü küresel para birimlerinden biri olduğu iddia ediliyor; ABD yöneticileri, bu ünvanın sorumluluklarına yerine getirmek ve ona göre davranmak zorundadır.

***

Diğer yandan, Avrupa Birliği’nde (AB) de enflasyon yüzde 2’ye ulaşarak artış eğilimini sürdürmektedir. ABD’den farklı olarak 8 trilyon avroya yaklaşan Merkez Bankası bilançosu ile AB, 2021 yılının ikinci yarısında da bu enflasyonist eğilimin devam edeceğini ve hem tüketici hem de üretici enflasyonun artış eğilimlerini dikkatle takip edeceklerini kamuoyuna bildirmektedir. Ancak, AB’nin ekonomi yöneticileri de ekonomilerine yönelik enflasyonist tehdidin sonraki yıl devam etmeyeceğini ileri sürmektedirler.

***

Her iki ekonomi de küresel çapta dev ekonomilerdir ve para birimleri, küresel ticaret ve finansal ağlarda gerek kendi dış ticaret işlemleri gerekse de diğer ekonomilerin dış ticaret işlemleri için kullanılmaktadır. Bu nedenle, karşılıksız basılan ya da karşılığı mal-hizmet olarak yaratılamamış kağıt banknotlar, sadece kendi ekonomilerinde değil bu banknotları ticaret ve finans işlerinde kullanan diğer ekonomilerde ara mal ve nihai mal, hizmet ithalatı aracılığıyla enflasyonist süreci başlatmış olabilir.

***

Ancak, küresel çapta asıl endişelenilmesi gereken konu bu iki dev ekonominin karşılıksız kağıt banknot basarak sorumsuzca bu banknotları küresel ekonomide kullanması değildir; küresel enflasyonun artması açısından asıl endişe verici gelişme hammadde, enerji, gıda fiyatlarının küresel çapta son 1 yıldan beri artış eğilimine devam etmesi ve bu fiyat artışlarının hemen hemen her ekonomide üretici fiyatlarına (ÜFE) yansımasıdır.

***

ABD ve AB ekonomilerinde üretici fiyatlarının artışından dolayı da bu ekonomilerde enflasyonist baskı olduğu son aylarda paylaşılan verilerinden okunmaktadır. Öte yandan, bir diğer dev ekonomi olan Japonya’da on yılı aşkın süreden beri ilk defa ÜFE’nin bu kadar hızlı ve yoğun olarak artış gösterdiği ve ÜFE’nin yüzde 5’e yaklaştığı görülmektedir. Küresel açıdan Japonya’dan çok daha önemli bir ekonomi; küresel ekonominin çoğu ara mal ve nihai mal üretimini tek başına gerçekleştiren küresel sanayinin fabrikası Çin Halk Cumhuriyeti ekonomisinde, küresel enerji-gıda-emtia hammadde fiyatlarının son 1 yıldan beri artması sonucu ÜFE son 13 yılın en yüksek noktasına ulaştı ve yüzde 9’ları yakaladı.

***

Üretici fiyatlarındaki eğilimleri anlamak için ne ABD, AB ne Japonya, Hindistan ekonomileri belirleyicidir çünkü bu ekonomiler tek başlarına, hammadde ile ara mal üretiminde Çin’e yaklaşamamaktadırlar. 2020 yılında Çin ekonomisinin toplam ihracatı, ABD ve Almanya ekonomilerinin toplam ihracatından daha fazladır. Eğer Çin ekonomisinde ÜFE, artış eğiliminde ise küresel çapta hammadde, enerji, gıda fiyatlarındaki artışlar artık tüm dünyanın üretici fiyatlarına yansımaya başlayacağı ve sonrasında da küresel çapta tüketici fiyatları artışı, küresel enflasyonun başlayacağı anlamına demektir. Çin neredeyse tüm dünyanın ara mal ihracatçısı durumundadır ve Çin’deki üretici fiyatları artışı, eninde sonunda tüm dünyanın ara ve nihai mal fiyatlarına; dolayısıyla, hem üretici hem de tüketici fiyatlarına yansıması kaçınılmazdır.

Bunların yanında, birçok ekonomide Pandemi sonrası ekonomik canlanma ile ilintili olarak gerek gıda gerek emtia gerekse de nihai mallarda fiyat artışları gözlemlenmektedir.

***

Özetlersek:

1- ABD ve AB ekonomileri karşılıksız kağıt banknot basıp ve ekonomilerini canlandırmak için ekonomilerine trilyonlarca dolar ve avro banknot sürüp ardından da bu banknotları küresel ekonomi ve finans dünyasına yayarak ticaret ve finans ilişkilerinde bulunduğu ekonomilerde enflasyona neden oldukları anlaşılmaktadır.

2- Üretici fiyatları, küresel çapta artış göstermektedir ve bunun sonucunda küresel çapta tüketici fiyatlarının artması kaçınılmaz olarak görünmektedir.

3- Pandeminin olumsuz etkileri çeşitli piyasalardan yavaş yavaş silinirken ekonomilerin canlanmaları, çeşitli mal-hizmet ile gıda-emtia fiyatlarına artış olarak yansımaktadır ve birçok ekonomide hem üretici hem de tüketici fiyatları artış eğilimine girmiş görünmektedir.

***

Tüm bu verisel gerçeklerden yola çıkıldığında ÜFE’si yüzde 40’lara yaklaşan Türkiye ekonomisi dahil birçok ekonomi hem üretici fiyatları hem de tüketici fiyatları açısından 2021 yılını enflasyonist eğilimlerin etkileri ile geçirmek zorunda kalabilir sonucuna ulaşılmaktadır. İşte tam bu noktada, döviz fiyatlarının etkilerini de hesaba katarak bu ekonomilerin üretici fiyatlarından kaynaklanan enflasyon artışlarına yönelik yol haritalarını ivedi hazırlamaları gerekebilir. Keşke Türkiye ekonomisinin halihazırda uzun vadeli üretim ve teknoloji politikaları olsaydı da enflasyon artışının uzun vadeli hedeflerini nasıl etkileyeceği hesaplanabilseydi. Elde hedef olmayınca hedefi tutturmaya gerek de kalmıyor. Ne demişler; bilmemek mutluluktur…