16 Mayıs 2024 Perşembe
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Küresel koşullardaki değişimlerin belirleyiciliği önemlidir!

Uğur Civelek

Uğur Civelek

Eski Yazar

A+ A-

Gerek Siyasi İrade ve gerek ise finansal piyasalar ile mali kesimin papağan gibi benzer söylemlerin arkasına saklanarak, güncelliği kalmamış eski ezberleri tekrarlayarak kıt kaynakları tüketmeye devam ettiği bir süreçten geçiyoruz. Küresel ve bölgesel düzeyde yaşanan olağandışı gelişmeleri, bizi daha da kırılganlaştırabilecek koşullardaki güçlenmeyi ısrarla görmezden gelmeyi sürdürüyorlar. Yerleşiklerin beklentilerini düzeltmenin kesinlikle yeterli olmayacağını, görmek ve kabullenmek istemiyorlar. Durum böyle olunca, gelecekten umutlu olabilmek zorlaşıyor!
Ne demek istediğimizi bu hafta açıklanan verileri kullanarak açıklamaya çalışalım. Bu yılın üçüncü çeyreğinde Gayri Safi Yurtiçi Hasılamızdaki enflasyondan arındırılmış büyüme, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 1,6 olmuş. Ağustos ve Eylül aylarından sonra, cari dengemiz Ekim ayında da 2,77 milyar dolar fazla vermiş. Malum kesimler, bu verileri memnuniyetle karşılıyor. Döviz kurlarındaki zorlamaya dayalı gerilemenin gölgesinde, en kötünün geride kaldığı ve dengelenme lehine önemli mesafe kat edildiği yönündeki yapay beklentileri pazarlayarak güvensizliği geriletmeye çalışıyor.
Aynı verilere ve bunlara ilişkin detayları da dikkate alarak, daha gerçekçi farklı bir açıdan bakalım. Evet, Ekim ayında cari denge yine fazla vermiş; fakat bu yılın Ocak-Ekim arasındaki on aylık dönemdeki açık 27 milyar dolar düzeyini aşmış. Net hata ve noksan kaleminde 18 milyar doları aşan kayıt dışından sisteme girişlere rağmen brüt döviz rezervlerindeki erime 15 milyar dolar düzeyinin üzerinde gerçekleşmiş. Eğer kredi mekanizmasının neden çalışmadığının ve üçüncü çeyrekteki oldukça sert durgunlaşmanı sebeplerini arıyorsak, başka yerlere bakmaya gerek yok. Veya döviz kurları, enflasyon ve faizlerdeki yükselişin sebebini aramak için başka gerekçe aramanın anlamı var mı?
Asıl önemlisi, 2019 yılının ödemeler dengesindeki eğilimler açısından bu yıldan daha iyi olma olasılığı var mı? Küresel ve bölgesel koşullardaki değişim, bu ihtimalin yok denecek kadar az olduğuna işaret ediyor. Başka bir deyişle, cari açık yaşamakta olduğumuz kriz nedeniyle küçülmeye devam etse bile net dış borç ödeyeceğiz ve brüt döviz rezervlerimiz azalmaya devam edecek; kaynak sıkıntısı daha da ciddileşecek ve makroekonomik görünüm bozulmayı sürdürecek. Durum böyle olunca, döviz kurunun mevcut düzeylerde kalıcı olması-faizlerin gerilemesi-enflasyonun iddia edilen seviyelere gerilemesi konularındaki olasılıklar da yok denecek kadar az oluyor. Giderek büyüyen bu dengesizliklere ve ağırlaştırdığı sorunlara rağmen dengelenmeden bahsetmek, hayal tacirliğinden başka bir anlam taşımıyor.
Cari dengemiz üç aydır fazla veriyor; bu hedefe yönelik kapsamlı önlemler hayata geçirildiği için değil, oldukça ciddi bir kriz yaşadığımız için böyle oluyor. Çalışmayan kredi mekanizması ve hızla daralmış iç talep nedeniyle, kar amacından ve yeni maliyetlerden bağımsız ihracat artışı nakit akımlardaki sıkıntının yegane ilacı haline geliyor; mevcut koşullarda sürdürülebilmesi pek mümkün görünmüyor. İthalattaki yüksek oranlı daralmaların da yaşamakta olduğumuz krizle ilgili olduğunu unutmamak gerekiyor.
Eğer fiili durum aktarmaya çalıştığımız gibi olmasa, sene başında 3,80 düzeyinde olan dolar kuru Ağustos ayı başında 5,0 düzeyini zorlamaz ve siyasi sıkıntılar nedeniyle 7,0 düzeyini aşan yıkıcı dalgalanma hiç yaşanmazdı!
Küresel ve bölgesel koşullardaki olumsuzlaşmaya rağmen, kontrolden çıkan maliyet kökenli enflasyon baskılarını öncelikle geriletmek adına, kurları son aylarda olduğu gibi baskılamaya çalışmak brüt döviz rezervlerindeki erimeyi hızlandırabilir. Görüntüyü kurtarmak ve algıları düzeltmek için yapılanlar, krizin iyice derinleşmesinin sebepleri arasındaki yerini alabilir. Küresel koşullar mucizevi bir şekilde düzelmediği sürece, mali sektörün öz kaynaklarını artırma yöntemleri ve kredi mekanizmasını yeniden çalıştırma girişimleri sonucu değiştirmek için yeterli olamaz.
Küresel koşulların normal veya aşırı iyimserliğin belirleyici olduğu dönemlerde işe yarayan yaklaşımlar, olumsuzlukların anormal sayılabilecek ölçüde güçlendiği koşullarda işe yaramaz! Olumsuzlukları yerleşiklerden gizlemek sonucu değiştiremez!