19 Mayıs 2024 Pazar
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Müjde yetmez, mucize lazım!

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

Karadeniz’de bulunduğu açıklanan doğalgaz rezervi, toplumun geniş kesimlerinde heyecan yarattı, moralleri de yükseltti doğrusu.

Genelde enerjide büyük oranda dışa bağımlı olan ülkemizde, özelde de doğalgaza yüzde 99 oranında bağımlı olduğumuz düşünülürse, bu bağımlılığı azaltacak her keşif ve rezerv çok kıymetlidir ve sevindiricidir elbette ki.

Siyasal iktidarın, bunu abartarak ve olduğundan daha kolay ve daha kısa sürede erişileceğini öne sürerek, Ayasofyavari bir istismar propagandasına yönelmesi ise, basit bir kasaba kurnazlığı ve fırsatçılığı olarak görülmelidir bence.

Hele, T.Erdoğan’ın bu “müjdenin” mimari ve sahibi olarak damadı ve Hazine ve Maliye Bakanı B. Albayrak’ı parlatmaya çalışması ise nafile bir çabadır.

Çünkü, “ekonomi olmadı doğal gaz verelim” anlamına gelebilecek bu tür davranışlar, eş-dost akraba kayırmacılığının başka bir tezahürü olarak algılanır kamuoyunda.

Görüyoruz ki, ekonomiyi soktukları açmazdan çıkarmak için böyle “müjdelere” ihtiyaç duyuyorlar. Ama gelin görün ki, sabahtan akşama ekonomiye katkısı olmayacak, orta ve uzun vadeli bu tür müjdelerin işsizliğe, enflasyona, ağır borç yüküne ve dolarizasyona gark olmuş ekonomiye kısa dönemde pek bir yararı olmayacaktır, olamaz da.

İşin düşündürücü tarafı, algı ile, müjde paketleri ile ekonomideki bu çıkmaz sokaktan çıkacaklarını ve/veya bu durumu sürdürerek idare edebileceklerini zannetmeleridir.

Eğer böyle düşünülüyorsa, “müjde yetmez, mucize lazım” bu zihniyet ve kadrolarla.

Ne deveye, ne de kuşa benzemeyen çelişkili-hatalı ve saplantılı ekonomi politikalarıyla, ne rekabetçi serbest piyasa ekonomisinden, ne de kontrollü bir kambiyo rejiminden bahsetmek olanaksız ne yazık ki.

Siz içeride “Türk’ün Türk’e propagandası” ile alabildiğince meşgulken ve de insanlara bugün değil ama önümüzdeki yıllara inşallah diye sözde hedefler ilan ederken, Türkiye, iflas riski sigortasında (CDS) ilk 50 gelişmiş ve gelişmekte olan ülke arasında en riskli üçüncü ülke oldu, Arjantin ve Venezuela’dan sonra haberiniz var mı?

Yabancı yatırım sermayesi, son yılların en düşük seviyesine gerilerken, yabancıların Türkiye’den çıkışları (Devlet İç Borçlanma Tahvilleri ve borsadan) 12 milyar doları aştı.

SWAP'larla ve kamusal sermayeli bankalar aracılığı ile yapılmaya çalışılan Merkez Bankası bilanço makyajlarının ise bir işe yaramadığı orta yerde.

Fiilen yaşanan devalüasyon ve kronikleşen ekonomik kriz karşısında sonbaharda bugünleri dahi arayacağımızdan endişe ediyoruz doğrusu.

Yıpranmış ve başarısızlığı artık gizlenemeyecek hale gelen ve kredibilitesini de oldukça yitirmiş olan ekonomi yönetimi, zihniyeti ve kadrolarıyla birlikte, acilen değiştirilmediği takdirde, ekonomiye müjde değil, mucize lazım geldiğini göze almak lazım...