17 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Nakit tuzağına düşersek kaynakları boşa harcarız

Prof. Dr. Ufuk Tutan

Prof. Dr. Ufuk Tutan

Eski Yazar

A+ A-

Türkiye ekonomisi çıkış yolu arıyor. Daralan döviz kaynakları sanayi üretimini ve tüketimi olumsuz yönde etkilemeye başlarken enflasyon, işsizlik ve ekonomik durgunluk ekonomi gündeminin ilk sıralarında yer almaktadır.

Ulusal para biriminin diğer para birimleri karşısındaki değeri reel anlamda tarihinin en düşük seviyesine ulaştığı dönemde dahi ithalatı, ihracatının çok üstünde seyreden Türkiye ekonomisinin aynı dönemde azalan döviz kaynakları sebebiyle dış ve iç piyasalardaki rekabetçiliğini de koruyamayacağı endişesi başlamıştır. Ayrıca, küresel piyasalarda enerji-gıda-emtia fiyatlarının önceki yıllara kıyasla hızla artması ve artmaya da devam etmesi, üretim maliyetlerinin önümüzdeki aylarda artmaya ve enflasyonun da yükselmeye devam edeceğine işaret etmektedir.

***

Siyasi erk farklı ekonomilerle ulusal para birimleri arasında SWAP’lar ile bir ölçüde yurt içine döviz akışını sağlamaya çalışsa da artan maliyetlerin ve ihtiyaç duyulan döviz miktarının SWAP'lar aracılığıyla edinilen döviz seviyesinin çok üzerinde olması sebebiyle dövizde istenilen hedefin tutturulamadığı anlaşılmaktadır. Döviz fiyatlarının önümüzdeki aylarda yukarı yönlü hareketinin devam edeceği anlaşılmaktadır.

***

2017 yılı civarında baş gösteren bu makroekonomik sorunlar, 2019 yılının pandemi süreci ile ağırlaşmaya başlamıştır. 2019-2020 yıllarında var olan döviz stoklarının eritilmesi ve kamu kurum-kuruluşlarının harcamaları ile bu sorunların geçici olarak bertaraf edilmeye çalışıldığı gözlemlenmiştir. Ancak, 2021 yılı itibarı ile de sorunların ağırlaşarak devam etmekte olduğu saptanmaktadır.

***

2017 yılından beri artan kamu harcamalarının sonucu merkezi yönetim bütçe açığının GSYİH’ya oranı yüzde 2’lerden yüzde 5’lere doğru ilermeye başladığı hesaplanmaktadır. Bu süreçte hazinenin borç alma maliyetleri artmış ve böylece, piyasa faizinin politika faizinden zıt yönde bir süreliğine ayrıştığı gözlemlenmiştir. Akabinde de politika faizi yükseltilerek piyasa faizine yakınlaştırılmış ve nihai olarak üzerine çıkarılmıştır. Ancak, politika faizi, artık onu aşağı yöne itecek para politikalarına karşı direnç göstermeye başlamıştır.

***

Ayrıca, 2017 yılı sonrası ekonomik yavaşlamaya hızla müdehale etmek için inşaat sektörünü canlandırma yolu seçildiği anlaşılmaktadır. 2019 yılının pandemi süreci ile kamu (mevduat) bankaları devreye sokularak toplam konut kredileri hacmi 90 milyon TL’den 180 milyon TL’ye çıkarılarak kamu bankalarının bankacılık sektörünün toplam konut kredileri hacmi içerisindeki payının yüzde 49’lardan yüzde 65’lere hızla yükseltildiği görülmektedir. Kamu bankalarının diğer özel bankalara kıyasla çok daha düşük faizle konut kredi vermesinin maliyeti, yavaş yavaş bilançolarına yansımaya başlamış ve kamu bankaları bilançoları olumsuz yönde değişerek hazineye yük olma sürecine girmiştir. Bu yükün nihai sonucu da hazine üzerinden daha yüksek maliyetlerle iç borçlanma arttırılarak banka bilançolarının görev zararları, topluma zam olarak yansıyacaktır.

***

Çeşitli çevre ve kurumlardan edinilen bilgi ve verilere göre 2021 yılında da kamu bankalarının hem konut kredilerinde hem de diğer kredilerde hızlı bir genişleme sürecine girdiği anlaşılmaktadır. Eğer, Türkiye ekonomisi, yaz sonuna kadar istenilen döviz kaynakları seviyesine ulaşamaz ise görünen o ki siyasi erkin ekonomik durgunluğa farklı alanlardaki kredi musluklarını açarak kamu bankaları üzerinden ekonomiyi canlandırmayı hedeflediği düşünülmektedir.

***

Bu hedefin arkasındaki ekonomi politikası, bir Keynesyen ekonomi modeldir ve başarılı olması için ilgili ülkenin özel şartları da uygun olması gereklidir. Öncelikle, tüketicinin ve sanayicinin yüksek oranda harcaması ve aynı zamanda, yüksek kapisitede üretmesi ve tüketmesi gerekmektedir. Ayrıca, piyasa faizleri de tercihen düşük olmalıdır. Bunun yanında, her iki ekonomi aktörünün de piyasaya zerk edilen nakti kaynakları tasarruf etmemesi, yastık altına koymaması ya da yurt dışında değerlendirmemesi gerekmektedir. Ayrıca, kamu harcamaları ki burada kamu bütçesi, kamu bankalarının bilançoları da bu süreci belirli bir süre destekleyecek kaynaklara sahip olmalıdır.

***

2021 yılı içinde tüketicinin dövize yöneldiği ve bazı harcamalarını tekrar ertelemeye başladığı çeşitli verilerden görülmektedir. Sanayici ise 2019 ve 2020 yıllarında yavaşlayan iç ve dış ekonomik ortam ile yükselen girdi maliyetleri karşısında üretimden değil üretim dışı faaliyetlerden kar etmeyi tercih ettiği anlaşılmaktadır. Her iki piyasa aktörünün de ekonomiye zerk edilen naktin bir kısmını, belki de önemli bir kısmını ekonominin dışına itme eğiliminde olacağı ve planlanan kamu harcamalarının ekonomiye beklendiği ölçüde çarpan etkisi yaratmayacağı olasılığı ufukta belirmiştir. Böyle bir durumda siyasi erkin kendi elleriyle kendisini nakit tuzağına (liquidty trap) itmesi sonuca doğabilir ki bu tür bir nakit tuzağına düşüldüğünde kamu bütçesi ve diğer kamu kaynaklarının ilgili kısımları büyük ölçüde boşu boşuna kullanılmış olur. Kısacası, toplumda gerekli maroekonomik ortam ve güven ortamı yaratılmaz ise kredi musluklarının açılması ve kamu harcamalarının arttırılması istenilen nihai sonucu garantilemeyecektir. Hatta, bazı durumlarda kaynaklar boşuna harcanmış olabilecektir.