17 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

On ikiye beş kala

Engin Ünsal

Engin Ünsal

Eski Yazar

A+ A-

Ülkemiz önümüzdeki pazar günü çok önemli bir seçim yaşayacak. Toplumun bireyleri ya temel hakların yok sayıldığı, ülkenin yalnızlaştırıldığı tek adamın bataklığında boğulacak ya da demokratik parlâmenter sistemin aydınlığında umutlarla dolu yeni bir dünyanın kapısını aralayacak. Yaşadığımız günün sıkıntılarına bakarak demokrasinin ve demokratik parlâmenter sistemin yüceliğini anlamak zorundayız. Yargının âdil olacağına, basının özgür olacağına, üniversitelerin özerk olacağına, sabahın beşinde hiçbir neden olmaksızın evimizin basılmayacağına, sendika grevlerinin ertelenmeyeceğine, işçiler çalışma yaşamlarında güven içinde olacaklarına inanmak istiyorlar. Bu büyük bir özlemdir ve ancak demokratik düzen kurallarının işlediği ülkelerde var olur. O nedenle 24 Haziran’da oy verirken çok iyi düşünmek zorundayız.

ÇALIŞANLAR GÜVEN İÇİNDE OLMALIDIR

Çalışma yaşamında güven hem işçiler hem de işverenler için önemlidir. Geleceğe kuşku ile bakılan, önünü göremeyen toplumlarda barış içinde insanca yaşamak olanaklı değildir. Geleceğe güvenle bakamayan işveren yatırım yapmaz. Yabancı sermaye gelmez. İstihdam daralır, işsizlik artar. Ekonomik istikrarın yokluğunda işçinin çalışma güvencesi buharlaşır. İşsiz kalmak korkusu bir emekçinin yaşayabileceği en korkunç sosyal felakettir. Evine aş götüremeyen insan intiharın eşiğine kadar gelebilir. İntiharların nedenlerine bakın; çoğu işsiz kalmanın önlenemeyen sonucu olarak karşınıza çıkar. Çaresiz kalan işsizler ordusu toplum için de büyük bir tehlikedir. Tüm bu nedenlerle çalışanlar için iş güvencesi sağlanması, yasal ve ağır ekonomik zorunluluklar olmadıkça işçilerin işlerinden çıkarılmamaları, çıkarıldıkları takdirde işlerine yargı kararı ile dönebilmeleri mutlaka sağlanmalıdır.

SENDİKALAR GÜVEN İÇİNDE Mİ?

İşçilerin çıkarlarını koruyabilmek için sendikaların çatısı altında örgütlenebilmeleri demokrasilerin olmazsa olmazıdır. Güçlü sendikalar hem işçilerin ekonomik ve sosyal güvenliği için hem de demokrasinin varlığını korumak için son derece önemlidir. Sendikaların bu işlevleri yerine getirebilmesi için güçlü olması gerekir. Güçlü sendikacılık kavramı çok sayıda işçinin az sayıda sendikada örgütlenebilmesi anlamına gelir. Birçok ülke işkollarında birden fazla sendikanın kurulmasını ve işçilerin dilediği sendikaya üye olmasını öngörmüştür. İşkollarında sendika çokluğu ilkesi demokrasiye de uygundur ama bir yumuşak karnı vardır: Sendika çokluğu ilkesi işçi sınıfının gücünü böler ve egemen çevrelere karşı verecekleri mücadele yerine kendi aralarında çekişmenin nedeni olur. Böyle bir durum o ülkede sendikaların sözde varlığını özde yokluğunu ve etkisizliğini ifade eder. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) örgütlenme özgürlüğünün tanınmasından ama işçilerin, yasal zorunluluk olmadan, kendi özgür iradeleri ile işkollarında sendika tekliğine doğru yönelmelerinden ve böylece güçlü sendikalar yaratmalarından yanadır. Ülkemizde yirmi işkolunda 160’a yakın sendika ve dört konfederasyon vardır. Böyle bir ortamda sendikaların güven içinde olmaları ve hele toplusözleşme yapma yetkisinin siyasi bir organ olan Çalışma Bakanlığı’na bırakılması sendika özgürlüğünü ve güvencesini yok edecek bir olgudur. Bugün içinde olduğumuz sendikal düzen mutlaka değişmelidir ama nasıl?

SENDİKAL DÜZENİMİZ DEĞİŞMELİDİR

Ülkemizde sendikaların temel işlevlerine yerine getirebilmesi için var olan işçi sınıfımızın yok olan sınıf bilincinin mutlaka sağlanması gerekir. Bu bilinç ile siyasal ortamda etkili olması ve emekten yana bir siyasal ortamın sağlanması gerekir. Bu bağlamda 24 Haziran seçimleri bir ilk adım olabilir. Sendikalar üyelerinin ve işçilerin oylarını mutlaka yönlendirmeli ve grevleri erteleyen (bunu işverenler rahat çalışsın diye yaptıklarını söylemekten çekinmeyen), kamu işletmelerini satarak binlerce işçiyi işsiz bırakan, taşeronluk gibi işçinin yaşamını karartan bir düzenlemeyi getiren bir partiye değil, emekten yana olacağına inandıkları partiye oy vererek yeni bir düzen kurulmasına katkı sağlamak zorundadırlar.