17 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

OVP’de tahminler iyimser

Prof. Dr. Ufuk Tutan

Prof. Dr. Ufuk Tutan

Eski Yazar

A+ A-

İleriki günlerde politika faizlerinin indirimi konusu, Türkiye ekonomisinin gündemine damga vuracak gibi görünmektedir. Ancak, ağustos ayı enflasyon rakamının politika faizinin üzerine çıkması ile birlikte negatif faiz sürecine tekrar girildiği ve ekonominin bu koşullarında daha fazla döviz kaybı yaşamamak için de politika faizini, enflasyonun yukarısını çekmesi gerekebilir. Aksi takdirde döviz fiyatlarının yıl sonuna kadar daha da artması içten bile değildir.

Labirentlerde gece yol bulmaya benzeyen bir ekonomik sürece itilmiş gibi görünümündedir Türkiye ekonomisi; tıpkı 2001 yılı ekonomik krizi öncesi benzeri bir kısır döngünün içine doğru ilerlemektedir. 2001 yılındaki krizde dönemin ekonomi yönetimi, döviz çıkışını ya da kaybını belirli bir süre engellemeye çalışırken eldeki prinçten olmuş ve Türkiye ekonomisini yüksek hacimli döviz çıkışı üzerinden krize süreklemişti. O krizin sonucunda merkez sağ yok olmuştu.

Küresel enflasyonun risk olarak algılandığı bir ekonomi ortamında çekirdek enflasyonu dikkate alarak politika faizleri üzerine karar vermek ne kadar düşündürücü ise negatif faizi görmüş bir ekonomide politika faizlerini ivedi olarak indirmek de döviz fiyatlarının seyri ve ekonomi yönetiminin tutarlılığı açılarından bir o kadar risklidir.

Eğer küresel enflasyonun devam ettiği ve üretici fiyatlarına dayalı yurtiçi enflasyonun süregeldiği bir ortamda 0.25 puan dahi bile olsa politika faizlerinin indirilmesi, yıl sonuna doğru döviz fiyatlarında yukarı yönlü hareketlere neden olabileceği gibi bütçe açığını finanse etmek için gerekli olan iç ve dış borçlanma faiz oranlarında ve vadelerinde yıl sonuna kadar hızlı bozulmalar da mümkün olabilir.

Mamafih ekonomi yönetimi, hala kısa vadeli çözümlere yöneldiği görülmektedir. 2022-2024 yıllarını kapsayan orta vadeli plan açıklandı. Enflasyon açısından aşırı iyimser öngörüleri içeren bu orta vadeli plana göre, 2021 yılında yüzde 16.8 oranını hedefleyen enflasyonun 2021 itibari ile tek haneli rakamlara indirilmesi planlanmaktadır. Ayrıca, bütçe açığı tahmini düşürülerek 230 milyar TL’ye indirilirken cari açık hedefleri 2022 yılı itibari ile 18 milyar ABD doları seviyelerine indirilmiştir ve 2024 yılına kadar 10 milyar dolara düşürülemesi hedeflenmektedir. İşsizlik rakamları yüzde 12’den yüzde 10’a düşürülmesi ve enerji ithalatının 2022-2024 yılları arasında sadece 3 milyar ABD doları gibi bir ek artış ile karşılanacağı öngörülmüştür.

Maliyet ve gider açılarından oldukça iyimser tahminler üzerinden hazırlanan bu yeni orta vadeli planın 2021 yılını feda yılı olarak gördüğü; ancak, 2022 yılı itibari ile hem küresel ekonominin hem de ulusal ekonominin hızla düzlüğe çıkmaya başlayacağına göre hazırlanmış olduğu anlaşılmaktadır. Fakat küresel enflasyonun, enerji-hammade-gıda fiyatlarındaki dalgalanmaların ve onların çarpan ile baz etkilerinin 2022 yılında de devam edebileceği gerçeği göz ardı edildiği düşünülmektedir. Diğer yandan, bu yeni orta vadeli plan, küresel ekonomideki yavaşlamanın ve Pandemi etkisinin de 2022 yılı itibari ile bıçak gibi kesileceğine dair tahminler de taşımaktadır. Ancak, Türkiye ekonomisinin kısa ve orta vadeli planlarla değil artık uzun vadeli planlarla yönlendirilmesi gereklidir. Çok uzun vadeli planlamalar ve programlar yapılmalıdır. Aksi takdirde daha büyük sorunlar tahminlerin de ötesinde ufukta belirmeye başlayacaktır. Ne diyelim bundan sonrası için, bitmesin hikayemiz...