02 Mayıs 2024 Perşembe
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Pamuk ve bizler

Cengiz Çakır

Cengiz Çakır

Gazete Yazarı

A+ A-

1950-55 yıllarında ilkokul öğrencisiydim. Tek katlı kerpiç evimizin bir odasına sonbaharda odun sobası kurulurdu. Yaygı olarak kullanılan çul, kilim veya hasırın yanmaması için, soba teneke kaplı ahşap bir altlık üzerine yerleştirilirdi. Bu altlığın altına ve üstüne pamuk kozaları konulurdu. Yerli pamuklar kapalı kozalıdır. Hasat edildikten sonra bir süre bekleyince koza çatlar ve uçları ayrılır. Bu işlem sıcak ortamda çabuklaştığı için sobanın yakınına konmaktadır. Beygir çiftiyle yeri sürülüp, elle serpme ekilen bu pamuğa gübre verilmediği için verimi azdı. Yerli pamukların lifleri kısa olduğundan daha çok yatak, yorgan için dolgu maddesi olarak kullanılırdı.

Akşam yemeği yenip yer sofrası kaldırıldıktan sonra genişçe bir örtü etrafında bir araya gelen aile bireyleri “pamuk ditmeye” başlardı. Pamuk kozası elle açılır, pamuklar çekilip lifler uzatılırdı. Evlerimizde elektrik olmadığı için bu iş gazyağı yakan fenerin şavkında yapılırdı.

Tarlalardan sökülen pamuk sapları ekmek ve aş pişirmek, çamaşır ve banyo suyu ısıtmak için yakacak olarak kullanılırdı. Annemin sırtlayıp getirdiği bir “şelek” çırpı birkaç hafta yeterdi.

SULU TARIM

1946 yılında yapılan sulama kanalları sayesinde ovada sulu tarıma geçilip pamuk üretimi yaygınlaşmıştı. Yerli pamukların yerini ıslah edilmiş çeşitler aldı. Şimdi sadece bulmacalarda adı geçen “akala” onlardan biriydi. Bu dönemde annemin “çift moturu” diye adlandırdığı traktörler ortaya çıktı. Traktörün ardı sıra çekilen iki sıralı pamuk ekim makinesini (mibzer) görünce çok şaşırmıştım.

FABRİKALAR

TARİŞ'in, Atılgan'ların çırçır fabrikası, Aksellerin çırçır ve iplik fabrikası vardı. Daha sonra Dokuz'un çırçır fabrikası, en sonunda Menderes Tekstil Fabrikası kuruldu. Yerel halkın çoğu fabrika kelimesini söyleyemezdi “palike”, “pavlıka” deseler bile özellikle kadınlar sanayi işçisi oldular. TARİŞ'in fabrikasında mevsimlik olarak annem çırçırda çalıştı, babam taşıma işinde çalıştı. Daha sonra diğer fabrikalarda sigortalı olarak çalışarak emekli oldular. Kasaba ahalisinin çoğu bu sayede evine ekmek götürdü ve emekliliğe hak kazandı.

16 yıl aynı fabrikada çalışıp en kıdemli işçi olarak asgari ücretle emekli olan babam, ölümünün yaklaştığı bir dönemde “Allah razı olsun şu Akseller'den” demişti. “Onlar bu fabrikaları kurdular, biz de çalışıp emekli olduk. Çok şükür şimdi kimseye muhtaç olmadan rahatça ölebileceğiz” demişti.

İŞÇİLİK

1956 yılında parasız yatılı öğrenci olarak Denizli Lisesi'ne kaydoldum. Okul kapanıp evimize döndüğümün ertesi sabah annem erkenden “kalk yavrum çapaya gideceğiz” dedi. On üç yaşındayım, annemin yanında ben de bir sırayı çapalamaya başladım. Çapanın sapını sıkı tuttuğum için avuçlarım su topladı. Alışkın olmadığımdan belim ağrıdığı için arada jimnastik hareketleri yaptığım oldu. Zamanla vücudumdaki hamlık gitti, işe alıştım ve iş zor gelmez oldu. Hem başarılı bir öğrenci hem de çalışkan olduğum için herkes beni takdir ediyordu. Gündelik üç liraydı.

ÜRETİM VE İSTİHDAM

Bir gün Beylerbeyi Köyünün altında bir tarlaya pamuk çapasına gitmiştik. Demokrat Parti döneminde ekonomik kriz başlamıştı. Mal sahibinin oğlu Galip Seyhan traktörle yanımıza geldi ve pahalılıktan yakınarak, “Seneye bu tarlalara pamuk ekmeyeceğim, boş dursa daha iyi” dedi. Annem “Oğlum tarlalar boş bırakılır mı? Ek sen gine, Allah bereketini verir, hem siz ekince biz de çalışıp sayenizde evimize ekmek götürüyoruz” dedi.

Sıraya ekim yapılır ve sıra araları işlenirse bir işçi 1 dekar yeri çapalayabilir. Pamuğu en az üç kez çapalamak gerekir. Verimli bir tarlada becerikli bir işçi bir günde 100 kg pamuk toplayabilir. Dekara 500 kg verim alındığına göre hasat için en az 5 gündelik gerekir.

MAKİNELEŞME

Bir pamuk hasat makinesi bir günde 100 dekar alandaki pamuğu toplayabilir. Yani 500-600 kişinin işini yapabilir. 250 beygir gücünde devasa bir motor, kocaman iş makinesi, deposunda biriktirebildiği 8 ton pamukla toprağı sıkıştırır. Makinenin kendisi, yedek parçaları, lastiği, yakıtı ithal edilmektedir. Hasat makinesi 100 dekardan küçük parsellere giremediği için artık pamukçuluk büyük işletmelerin elindedir.

SONUÇ

İnsanlarımız işsiz kalıp, kentlere akın ederken bizim kıt olan döviz kaynaklarımız dışa aktarılıyor. Döviz kuru artınca maliyetler yükseldi diye feryat ederek destek istiyorlar ve güçlü lobileri sayesinde alıyorlar. Kundak bezinden kefen bezine kadar tüm yaşamımızda yeri olan ve önemli ölçüde istihdam yaratması beklenen pamuk üretimini sonraki yazılarda değerlendireceğiz.

Üretim İstihdam