Platini'den Dostoyevski'ye...

Ustabaşı, eski futbolcu; amatör kümede top koşturmuşluğu var. Döneminin dünya yıldızı Platini'ye dedi ki: "Aynı zamanlarda oynadık" Adam düşündü ama çıkaramadı. Bir gün, "Ben ekonomistim biliyorsunuz" dedi, kulaklarımla duydum. Ben de çıkaramadım.

Şimdi de, "Gençliğimde Dostoyevski okudum" demiş. Dostoyevski, Teksas, Tommiks... Gençlik hali, anlayın. Kim özetlemişti acaba? Hatırlarsınız, kitapları özetleyip getirdiklerini, özetleri okuduğunu söylemişti.

En son Ahmet Kaya'yla da kanka çıktı! Korkarım sırada sosyalizm var. "Sosyalistliği de iyi biliriz! Ulan, biz sosyalistin daniskasıyız be!" demesine ramak kaldı. Bi'şi "cesareti" deniyordu buna?..

Bakın nasıl değişmişler

"Değiştik" yani, "Yobazlıktan vazgeçtik" palavralarıyla, yıllar önce iktidara talip olanları henüz unutmamışsınızdır. Bakın nasıl değişmişler(!)

Haziran 1995... İstanbul Belediye Başkanı Tayip Erdoğan, Londra seyahati öncesi basın toplantısında, "Bazı yerlerde bu iş harmanlama olduğu zaman ciddi rahatsızlıklar doğuruyor. Florya'daki havuzu inşallah sadece hanımların hizmetine açacağız" diyor.

Ağustos 2013... Başbakan Tayyip Erdoğan Çayeli'de konuşuyor: "Artık Rizespor birinci ligde oynuyor. Şimdi sadece futbolda kalmayacak. İnşallah basketbol, kano, yüzme. Şimdi bir bayanlara bir de erkeklere olimpik yüzme havuzu yapacağız."

Sonra, 18 Ekim 2013'de Fatsa'da, AKP'li Fatsa Belediyesi'ne ait yüzme havuzuna, 67 yaşındaki Neşe Sanioğlu mayosu "uygun" olmadığı gerekçesiyle alınmıyor. Havuzun, sadece kadınların kullanımına açık olduğu gün oluyor bu olay... Sanioğlu'nun yanında gelini ve 2 küçük torunu varken... 2020 Olmpiyatları'na ev sahipliği hakkının yitirilmesinden 1 ay sonra...

"Olimpiyat ruhu", ruhunu teslim edecekmiş az kalsın... Kazansalardı, "Kadın Olimpiyatları - Erkek Olimpiyatları" diye, onu da ikiye bölerlerdi büyük bir olasılıkla. "Birdirbir Şampiyonası" bile fazla değil mi bu kafaya...

***

DÜZELTME:

14 Kasım tarihli yazımda; "federasyon temsilcileri" yerine, "federasyon gözlemcileri" ifadesi sehven yer almıştır. Düzeltirim.

***

Fatih'in ederi...

Yine Fatih'in malı, bizim parmağımızı yoracak. Milli Takım'ın başına 5+2 yıllığına geçen hocaya, yıllık 4,7 milyon dolar ödenecekmiş. Galatasaray'dan kazandığının üçte iki fazlası.

Soru şu olmalı: Fatih'in gerçek piyasası bu mu?

Cevap evetse; niye Galatasaray'dan bu parayı talep etmedi, birer yıllık sözleşmeye ve 2 şampiyonluğa rağmen?

Cevap evetse; örneğin, yıllık 1,8 milyon dolara çalıştığı ve ayak oyunlarına kurban giderek ayrıldığı söylenen Milan, 2 yıldır gösterdiği berbat performansa karşın niye çağırmadı onu? Çağırsa bu parayı verir miydi? 7 yıllık kontrat yapar mıydı?

Cevap evetse; bu parayı veya yakınından geçen bir meblağı kendisine teklif eden bir babayiğit oldu mu? Ötesi; niye -mesela yarısı- performansa endekslenmedi bu ücretin?

Ve... A2'den U-15'e, alttaki 5 kategorinin hocalarına, 7 bin 500 ile 20 bin lira arasında aylıklar ödenirken, 4,7 milyon doları verenin de, alanın da hiç yüzü kızarmadı mı?..

Beşiktaş'ı, yuvarladığı uçurumdaki bir dala tutunmuş halde bırakıp kaçan insana, yeni bir eğlence, yeni bir hobi, yeni bir hovardalık aracı mıdır federasyon koltuğu? Bugün denetim frenlerinden azade, özgürce at koşturanların hepsine, "bugünün yarını da var" sözünü anımsatmanın tam sırasıdır.