19 Mayıs 2024 Pazar
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sahi Suriye gülistanlık neden dönmüyorsunuz?(2)

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

Türklerde Arabi, Arabilerde Türk, Kürtlerde Türk ve Arabi, Türk ve Arabilerde Kürt düşmanlığı tekelci kapitalist sistemin en kıymetli projesidir. Onun uşaklığını yapan mahalli Türk, Arabi ve Kürt hükümetler de yetersizliklerini, basiretsizliklerini, hırsızlıklarını, liyakatsizliklerini örtbas etmek için bu düşmanlığı körüklediler. Kendilerine yönelmesi gereken derin öfke patlamasını, kendilerinin ödemesi gereken bedeli millete yönelttiler ve millete ödettirdiler. Hürriyet, Milliyet ve benzeri amiral gazeteler Arabi düşmanlığını besleyen, mezhep çatışmalarını besleyen edebiyatı, tekelci kapitalist sistemin tüm pisliklerini ve faşist değerlerini yaygınlaştıran her şeyi yaptılar, her Allah’ın günü bu konuları işlediler.

BÖLÜCÜ SÖYLEMLERLE DÜŞMANLAŞTIRMA PLANI

Milleti ve devleti asıl tehdit eden zararlı yabani idareciler, milliyetçi ve mezhepçi söylemlerin arkasına saklanarak çatışmaları kışkırtarak, organize ederek iç düşmanlar yarattılar. Yetmediği durumlarda komşu düşmanların yarattığı tehditler söylemi üzerinden Türk Milletini komşu ülkelerin tümüyle düşman ettiler. Tekelci kapitalist sistemin Suriye için tanzim ettiği, Emperyalizm ve Siyonizm’e hizmet eden malum projelerde görev almayı kabul eden önceki ve 2002 sonrası hükümetler üç aşamalı bir oyunun görevlisi veya taraftarı oldular. İlk bölümünde iyi komşu, dost, kardeş, dindaş, ticaret, sızma ve Suriye’yi içten fetih, ikinci perdede Truva Atı, üçüncü merhalede açık saldırı görevlerini ifa ettiler. Suriyeli Mülteciler konusu bu projelere hizmet etmek için var edildi. Zira Suriye’de henüz çatışmalar yok iken Suriye sınır bölgelerine Suriye’den gelecek asker ve polisler ile siviller için kamplar hazır hale gelmişti.

Suriye ve Esad meselesini kısa bir zaman içinde halledeceklerini var sayarak mültecilerin sınırlı sayıda geleceklerini, 80 bini aşmaları halinde insani sebeplerle müdahale hakkının oluşacağını hesapladılar. Hesaplarında yanıldılar veya yanıltıldılar. Savaş daha şiddetli hale geldikçe, birden fazla güçlü aktörler devreye girdikçe ve uzadıkça, yıkım, ölüm, yoksulluk arttı. Bu tablo milyonların ülkeyi terk etmesinin sebebidir. Hükümet bu projenin merkezindeydi. Ana Muhalefet aynanın önünde saçını taramaya devam etti. Suriye savaşında tüm taraflar gibi mülteciler de Büyük Süslüman ve Oklava Projesinde kullanılan çarkın dişleriydi. Mülteciler ABD, İsrail ve NATO için kıymetliydi. Suriye Savaşı çıkmaza girdikçe kıymetten düştüler. Ama Erdoğan hükümeti için halen kıymetliler.

MÜLTECİLER NEDEN DÖNMÜYOR?

Besledikleri, korudukları, vatandaş yaptıkları Suriyelileri, Esad’ı devirmek için sahada eğittikleri, silahlandırdıkları örgütleri, içte ve dışta maddi, manevi, askeri getirim olarak görüyorlar. Masada ABD, PKK, Esad ile savaş ve müzakerelerde önemli bir kart. Örgütlerin liderleri mevcut Suriye’den memnun. Zira legal illegal sınır ticaretini kontrol ediyorlar. Milyarlarca dolarlık bir pasta var. Bu pastadan Türkiye tarafında yiyenlerin sayısı az değil. Mevcut haliyle Suriyelilerin ezici çoğunluğu Türkiye’den ayrılmayı istemez.  Şam, Lazkiye ve Halep’ten yotuberler, siyasiler, basketbolcular istedikleri kadar eğlenen, yüzen, gülen, lokantaları dolduran, nargile keyfi yaşayan insanların videolarını yayınlasınlar, ekmek, benzin temel ihtiyaçlar bedava sağlanıyor desinler, burası güvenli ve rahat neden dönmüyorsunuz, demek ki mesele güvenlik, aş ve iş değil mesele Türkiye’yi istila etmeleri, milli değerlerimizi bozmaları iddiaları bazı kesimlerde prim yapsa da dönmeyeceklerdir. 

Zaten onların bu şartlarda gelmeleri de ciddi ekonomik sorunlarla debelenen Suriye devleti için de hiç uygun görülmemektedir. Arabileri ülkemizdeki tüm sorunların, işsizliğin, barbarizmin (Suriyeliler ve Arabilerden önce İsviçre idik onların gelmesiyle mağara toplumu olduk algısı yaratılıyor) , Atatürk heykeli üzerine çıkıp resim çektirenler, Sahilde nargile içen, Denizde diz boyu külot ile yüzen erkekler, tecavüzcüler, Haşhaşiler, Uyuşturucu  baronları, Oligarklar, Şiddet ve terör seviciler, Türk kimliğine tehdit oluşturanlar, Atatürk ve laik cumhuriyetini yıkanlar, Eğitimi bozanlar ve Türk milletini cahil bırakanlar,  işi gücü çocuk yapmak olanlar, yağmacılar, haramiler, rüşvetçiler, kaçakçılar velhasıl kelam ülkemiz dünya medeniyetini tehdit edenler Kürtler ve Alevilerdi şimdi Suriyeliler ve Arabiler. Bu ifadeler ve suçlamalar Almanya’da yaşadığım yıllarda cahil, kibirli ve NAZİ zihniyetinde olan Almanlar, siyasi yetkililer ve medyasında harfiyen Türkler için söylenirdi. En çok sevdikleri tanımlama da “sarımsak yiyiciler, alt koltukları kokanlar” ifadesidir. 

HARCAMAYI SEVEN TURİSLER MÜLTECİ OLDU

Savaştan önce ülkemize yüzbinlerce Suriyeli gelirdi. Onlardan medeni, paralı, efendi, cömert, Avrupalı ve Rus turistler gibi pis ve pinti olmadıklarını, harcamayı seven terbiyeli, modern Arabiler diye bahsederdik. Türklerin kendilerini en yakın hissettiği diyardır Suriye. Atatürk’ün en çok önem verdiği topraklardır. Medeniyetin beşiği olarak telakki ettiği ve milli kurtuluş mücadelemizin ilk gizli cemiyetlerini inşa ettiği yurttur. Türklerin en rahat, huzurlu ve kazançlı olduğu ülke Suriye idi. Suriye, Erdoğan, kabinesi ve siyasi heyetlere eşlik eden tüccarlara ne istediler de vermedi? Ne istediler de alamadılar? Siz, Suriye’de terör örgütü olarak kabul edilen Müslüman Kardeşler Örgütü mensubu dışında 2011 senesine kadar Türkiye, Avrupa veya Arabi ülkelerinde hiç Suriyeli mülteci tanıdınız mı? Avrupa, Amerika kıtasında,  Asya’da, Afrika’da ve Türkiye’de göreceğiniz Suriyeli turisttir, yatırımcıdır, tüccardır, işletmecidir veya öğrenci ve akademisyendir. Dünyanın en zor imtihanı olan Amerika Tıp Bordu imtihanlarında en başarılı doktorlar Filistinli, Suriyeli ve Lübnanlıdır.

SURİYE’Yİ EHLİNE SORUN

Neden mülteci veya göçmen olsun ki? Suriye, ekonomik ve uluslararası ticarette en hızlı büyümeyi yaşayan ülkeydi. Kendi kendine yeten, dış borcu olmayan müreffeh bir ülkeydi. Mevcut tablodan Erdoğan hükümeti birinci dereceden sorumludur. Mültecilerin suistimal edilmeleri, toplumsal çatışmalar için provoke edilmeleri, Türk, Arabi, Kürt Alevi, Sünni düşmanlığına yol açacak söylem ve eylemlerde bulunan herkes birinci dereceden sorumludur. Bu tablodan en büyük hazzı tekelci kapitalist sistem alır. Millet Don Kişot misali asli sorunlarla uğraşacağına, bu sorunların kaynağı ile mücadele edeceğine ve kaynağı besleyen zihniyeti teşhir edeceğine, soğanın kabuğuyla enerjisini tüketmektedir. Suriyeliler ülkeleri en azından 2011 öncesi şartları sunmadıkça, Suriye’ye dönmeyeceklerdir. Çünkü Suriyeliler Suriye’yi bu iki günlük gezginlerden çok daha iyi tanımaktadır.

Suriye Ümit Özdağ’a, İlay Aksoy’a, youtuberlere ve onlar üzerinden bu propagandayı yayan “muhalif” solak medyaya sorulmaz. Suriye ehline sorulur. Evet, Suriyeliler vatanlarına dönmelidir. Onlar da inanın herkesten daha çok istiyor. Hadi empati yapalım ve Türklerin bugün Suriye’den daha iyi durumda olan Türkiye’ye neden Avrupa’dan, Arabi ülkelerden, Afrika’dan, Amerika kıtasından dönmediklerini, neden daha iyi durumda olan Türkiye’den çıkmak için çaba harcadıklarının cevabı var mı? Varsa o cevapları Suriyeliler için de kullanınız.