17 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Şaşırtan değişiklik

Engin Ünsal

Engin Ünsal

Eski Yazar

A+ A-

İsmet Paşa bir Osmanlı Subayı idi. Sonrasında Mustafa Kemal’in yanında Osmanlı’ya karşı isyanın ve ulusal kurtuluş savaşının Garp Cephesi Komutanlığını yaptı. Lozan’da tüm emperyalist güçlere karşı ülkenin sınırlarının başarı ile çizilmesini sağladı. Başbakanlık yaptı. Atatürk’ten sonra Cumhurbaşkanı oldu. II. Dünya Savaşına ülkenin katılmasını önledi. Birleşmiş Milletlerin kurulmasına ve Evrensel İnsan Hakları Bildirgesine imza attı. Bunun gereği olarak bugün çok kişinin erken ve yanlış bulduğu çok partili hayatın mimarı oldu. 1950 seçimlerinde Demokrat Parti’nin kazanmasından sonra CHP Genel Başkanı olarak sonra demokratik görevini yapmaya çalıştı. Onun varlığına ve Osmanlı’nın küllerinden yaratılmasına katkıda bulunduğu gerçeğini ve ülkeye yaptığı hizmetleri özümseyemeyenler Uşak’ta başına taş attı. Kayseri’de ve Topkapı’da onu öldürmeye kalktı. “İnönü’nün Derisini Yüzüp Saman Dolduralım” başlığı ile çıkan gazeteleri hatırlıyorum. İşte bu ulusal kahraman benim CHP İl Yönetim Kurulu üyesi olduğum 1969-1970 yıllarında Heybeliada’daki yazlığına geldiği zamanlar Tünel’de bulunan CHP İl Merkezine gelirdi. Bu toplantıların birinde yaşadıklarına değinerek, “Bir insanın ömrüne sığan değişiklikleri düşündükçe hayretler içinde kalıyorum” demişti. Bu cümle beni çok etkilemiş ve toplumun hafızası olmadığı gerçeğini yüzüme kırbaç gibi vurmuştu.
TÜRKİYE BÖYLE OLMAMALIYDI
Lozan’da emperyalistleri dize getirmiş genç Türkiye’nin bugün emperyalistlerin elinde nasıl oyuncak olduğunu hüzünle izliyorum. Muktedirler ülkeye insanı şaşırtan değişiklikler yaşatıyor. Atatürk döneminde Köy Enstitüleri ile toplumu aydınlatmaya çalışan bir ülkeden imam hatip okulları ve imam enflasyonu yaşayan bir ülke haline nasıl geldik diye kendimi sorguluyorum. Tek kuruşun hesabını soran cumhurbaşkanından israfın denizinde yüzen cumhurbaşkanlığı dönemine nasıl geldik anlamak mümkün değil. Osmanlı’nın borçlarını ödeyen bir ülkeyken nasıl ödeneceği bilinmeyen 465 milyar dolarlık borcun altına nasıl girdik diye düşünmek ve sormak gerek. Böylesine büyük bir borç sarmalındaki ülkede herkes tedirgin ve tünelin ucunda ışık göremiyor. Hükümetin çaresizlikten özel kişi ve şirketlerin döviz hesaplarına el koyacağının dillendirildiği günler yaşıyoruz. Halk tarifsiz bir umutsuzluk çemberinde tedirgin. İşverenler yatırım yapmaktan haklı olarak korkuyor ve yabancı yatırımcılara, “Türkiye güvensiz” mesajı verilerek ülkeye yatırım yapmaları önleniyor.
İŞÇİLER VE SENDİKALAR MÜTHİŞ TEDİRGİN
İşçiler ve işçi örgütleri olanların farkında ama korkudan seslerini çıkaramıyorlar. Seslerini çıkaramıyorlar çünkü Amerikan modeli üzerine kurulmuş sendikacılığımız siyasetin dışında kalmaya inandırılmış. Hak ettiğini değil verdiği kadarı ile yetinmeyi öğrenmiş siyasi iktidara ne kadar yakınsa o kadar başarılı olduğunu sanan sendika palyaçoları ülkenin meydanlarında cirit atıyor. İşyerleri kapanmaya, işçiler işsizler ordusuna katılmaya başladı. İşyeri kapatma giderek artacak ve işsizlik tahammül edilemez boyutlara ulaşacak. Bizim aslan yürekli sendika yöneticilerimiz... Hak-İş’in, Türk-İş’in, Memur-Sen’in hükümeti övme yarışında mangalda kül bırakmayan yöneticileri üç maymunu ne kadar oynamaya devam edecekler merak ediyorum. Gün susma günü değil işçiye iş, aş, işyerinde güven sağlama günüdür.