17 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sendikaların eğitim tesisleri

Engin Ünsal

Engin Ünsal

Eski Yazar

A+ A-

Sendikalarla ve işçi sorunları ile 1965 yılında ilgilenmeye başladım. Birçok sendikanın dış ilişkilerini geliştirmeye, işçilerin eğitimine katkıda bulunmaya çalıştım. Bu süreçte bir Almanya gezisinde bir sendikacının sözleri beni uzun uzun düşündürmüştü. Sendikacı dostum Alman sendikacılığını anlatırken, “Almanya’da işçi çocukları sendika hastanelerinde doğar, sendika okullarında okur, sendikanın örgütlendiği işyerlerinde çalışır, sendikanın huzur evinde emeklilik günlerinin tadını çıkarır ve öldüğünde sendikanın mezarlığına gömülür”. Alman sendikacılığının böyle tanımlanması beni çok şaşırtmış ve çok düşündürmüştü. Sendikacı dost abartılı konuşsa bile sendika gerçeğinin işçiler ve işçi sınıfı için ne kadar önemli olduğunun altını çizmişti. O günlerde Türk sendikacılığının da bu çizgide gelişmesine katkıda bulunma sözü verdim kendi kendime ama asla başarılı olamadım. Başarılı olmayı bırakın ısrarcı tavırlarımdan dolayı dört sendikadan kovuldum. Bu nedenle sendikacılığa ve sendikacılara küsmedim. İşçi sınıfı için çalışmaya devam ettim ama bazı gerçekleri sendika yöneticilerine bir türlü anlatamadım.

SENDİKACILIĞIN BAŞARISI ÜYENİN EĞİTİMİNE BAĞLI

Yürürlükten kaldırılan sendika yasasında sendikaların gelirlerinin bir bölümünü eğitime ayırma zorunluluğu vardı ama 6356 sayılı yasa ile bu zorunluluk kaldırıldı. Hiçbir sendikanın köklü bir eğitim projesi yok. Hiçbir sendika “nasıl bir eğitim?” sorusuna cevap aramak için saha çalışması yapmamış. Eğitimden sorumlu olmak üzere istihdam ettiği insanları yurt dışına işçi eğitimi konusunda çalışmalar yapmak, öğrenmek için göndermemiş. Bu konuda aynı işkolunda kurulu başka ülke sendikaları ile ortak çalışmalar yapmak zahmetine katlanmamış ve özellikle üyelerinin eğitimi için eğitim tesisleri kurma yoluna gitmemiş durumdadır.

TAŞINMAZ MAL ZENGİNİ SENDİKALAR

Sendikalarımızın üye sayıları pek parlak değil. Üyelerinden alabileceği aidat sınırlı ama buna rağmen sendikalarımızın ciddi bir geliri olduğu söylenebilir. Bir zamanlar sendika yöneticileri bu gelirleri kendi ücretleri, kıdem tazminatları için hoyratça kullanırlardı ama artık öyle olmadığı kanısındayım. Yöneticilerin mütevazi ücretlerle çalıştıklarını var sayıyorum. Yöneticilerin bu sorumlu davranışı yanında özensiz davrandıkları ve gerektiği biçimde ilgilenmedikleri bir başka hayati önemde sorunları var: İşçi Eğitim Tesisleri. Sendikalarımız boyuna taşınmaz mal sahibi olmayı düşünmekte ama bu taşınmazları sosyal amaçlı olarak kullanmayı akıllarına getirmemektedir. Neden sendikanın bir kreşi, bir ana okulu, bir polikliniği, bir eğitim tesisi olmasın? Özellikle eğitim tesisleri kurulması, buralarda yemek ve yatak olanakları sağlanarak yıl boyu sendika üyelerinin kümeler halinde eğitilmesi çok önemlidir. Tekgıda-İş Sendikası Alman Gıda İşçileri Sendikası’0nın konuğu olarak Frankfurt’taki eğitim tesislerinde tüm şube başkanlarını bir kuruş ödemeden bir haftalık eğitime gönderdiğinde dev bir adım atmıştı. Başka sendikaların Tekgıda-İş örneğini izlediklerini ve aynı yöntemi denediklerini duymadım. Sendikacılığımız adına büyük bir kayıp.

SENDİKALAR EĞİTİM TESİSLERİ KURMALIDIR

Bizim sendikacılık anlayışımız ücret odaklıdır. Sendika üyeleri de, yöneticileri de toplusözleşmeler yolu ile ücret ve sosyal haklarda artış sağladıkları zaman sendikanın görevini yerine getirmiş olduğunu kabul ederler. Çok yanlış. Sendikacılığın temel görevi evet ücret ve sosyal haklarda artış sağlayarak işçinin milli gelirden daha çok pay almasını sağlamaktır ama bu artık yetmemektedir. İşçiler ve sendika üyeleri çok uluslu şirketler, sermayenin siyasal gücü, işçi sınıfının ideolojisi konularında mutlaka eğitilmeli ve siyaseten bilinçlendirilmelidir. Üyelerinden sorumlu ve ülke sorunlarına duyarlı insanlar yaratmak sendikaların amacı olmalıdır. Demokrasiyi ancak o zaman sağlam temellere oturtmak mümkün olacaktır.