17 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sınıf bilinci-siyasal bilinç sorunu

Engin Ünsal

Engin Ünsal

Eski Yazar

A+ A-

Türk işçi hareketinin çok ciddi sorunları var ve işçi hareketinin önderleri bu sorunlarla yüzleşmekten korkuyorlar. Bunun nedenleri var. Her şeyden önce işçiler ve işçilerin örgütlenmesine yönelik çabalar uzun yıllar İtalyan Ceza Kanunu’ndan alınmış eski Ceza Kanunumuzun 141 ve 142. maddelerinin ağır cezalar öngören hükümlerinin gölgesinde bırakılmıştır. Komünizm bir düşman olarak algılanmış ve emekçi kesimler ve emekçilerin ideolojik aydınları sürekli olarak bir korku çemberinde yaşatılmış, soldaki her siyasal-toplumsal girişim çabaları polis devletinin aktörleri tarafından bastırılmış, öncüleri cezalandırılmıştır. Siyasetin kullandığı baskıcı yöntemler o yıllarda ve sonrasında edilgen bir işçi hareketinin oluşmasına yol açmıştır. Soğuk savaş sonrasında işçi hareketimiz Amerika’nın emperyal yayılım politikası tuzağına düşmüş ve ortak çıkarların değil bireysel çıkarların öne çıkarılmasına özen gösterilmiş, işçilere ve sendikalara toplumsal çıkarların değil bireysel çıkarların önemli olduğu öğütlenmiş ve işçilerin ekmeklerine biraz daha tereyağı sürmekten başka sorunları olmamalıdır, denmiştir.

İŞÇİ HAREKETİMİZİN SINIF BİLİNCİ VAR MI?

Sınıf bilincinden söz edebilmek için önce sınıf kavramının ne olduğunun bilinmesi gerekir. Sınıf ortak konumlara sahip belli bir sosyal tabakayı ifade eder. Sınıf bilinci ise aynı sınıfa mensup bireylerin paylaştığı ortak çıkar ve hedeflerin varlığının ayırdına varılması, ortak hedeflerin bilinçli olarak fark edilmesidir. Buna proleterya bilinci de denir ve bu bilinç sınıfın yaşadığı gerçeklerin bütünsel olarak kavranmasına olanak tanır. Ülkemiz sanayileşme sürecini çok geç yaşamıştır. Kırsal kesim çalışanları zaman içinde fabrika işçisi olmuş ama kırsal kesimde yaşadığı ağa zulmü karşısında eğilmeyi fabrika yaşamında da sürdürmüş, dik durmayı bir türlü öğrenememiştir. Bu nedenle sorunlarının çözümlenmesi için belirgin toplu hareketlere kalkışmamıştır. Başka bir deyişle işçi hareketimizin tarihine eylemsizlik damga vurmuştur. Sınıf bilinci eylem içinde ve eylem sonucu oluşacağından eylemsiz işçi hareketimizin sınıf bilincinden söz etmek zordur. Sanayi ve hizmetlerde ortak sorunları olan bir sosyal tabakadan söz edilebilir ama bu sosyal tabakanın bir sınıf bilinci olduğunu söylemek zordur. İşçi hareketinin tarihinde çoban ateşi gibi eylemler olmuştur ama hareketin tümünü kapsama alanına alan bir sınıf eylemin yokluğu nedeni ile var olan işçi topluluğumuzun sınıfsal bilinci olduğundan söz edilemeyecektir. Bu nedenle işçilerin yaşayarak öğrenemedikleri ortak sorunlar, sınıfsal gerçekler gündeme getirilebilir ve işçiye kim olduğu eğitim yolu ile öğretilebilir diye düşünmek istiyorum.

YA SİYASAL BİLİNÇ?

Emekçiler sayısal olarak toplum içinde önemli bir konuma gelmişlerdir. Demokratik ortamlarda bu sayısal güç siyaseten çok önemli sonuçlar ortaya koyabilir. Şu gerçek emekçilere anlatılmalıdır; ülkemizde işçi hakları, sendikal haklar sürekli olarak siyasetin izin verdiği süre ve izin verdiği kadar var olmuştur. Emekçiler bugün sahip olduğu hakları söke söke değil iktidardaki siyasi gücün izin verdiği oranda elde etmiştir. Verilmeyen ya da kısıtlanan hakları konusunda siyasi iradeye karşı direnme geleneği yoktur. Grevler ertelenirken, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Yasası yürürlüğe girip işçilik haklarının aranmasını bir dava şartı haline getirilip işçilerin haklarını tırpanlayacak zorunlu arabuluculuk uygulaması başlatılırken kimselerin sesi çıkmamıştır. Siyasilerin çalışma yaşamının düzenlenmesinde dilediği gibi at oynatması çalışanların siyasal bilinç yoksunluğundan meydana gelmektedir. Siyasal bilinç çalışanların haklarını korumak için siyaseten ortak davranış sergilemeleri, aynı doğrultuda oy vermeleri ve siyasi iktidar üzerinde yönlendirici bir etki sahibi olmaları demektir. İşçilere siyasetin çalışanlar için önemi ve bakmakla yükümlü oldukları insanlarla birlikte sayıları 60 milyona varan bu kesimin siyasette egemen olması eğitimle sağlanabilir. İşçilere kurtuluşlarının dini güçle değil oy gücü ile sağlanabileceği anlatılmalı, sınıfsal çıkarlarını din nedeni ile değil ancak oy gücü ile koruyabileceklerine inandırılmaları gerekir. Sonuç olarak eğitimle işçinin kendisini tanıması, siyasal bilinç sahibi olması ve siyasal biliçle de çıkarlarını koruması öğretilebilir diye düşünmek istiyorum.